Ahlakın psikiyatrisi

-
Aa
+
a
a
a

İnsanlarda ahlaki bir anlayış ve tutum hangi aşamalardan geçerek ortaya çıkar, olgunlaşır? Davranışa dökmediğimiz ama zihnimizde oluşmasını engelleyemediğimiz düşüncelerden sorumlu muyuz? Konuğumuz Dr. İlker Küçükparlak ile tartışıyoruz.

hangi yön? illüstrasyon
Ahlakın psikiyatrisi
 

Ahlakın psikiyatrisi

podcast servisi: iTunes / RSS

Son iki hafta, dini inanç-ahlak ilişkisini önce din felsefesi sonra da Prof. Mustafa Öztürk ile ilahiyat açısından ele almıştık: 

Felsefede din-ahlak ilişkisi 

Felsefede din-ahlak ilişkisi (II) 

Bu hafta ahlak konusuna çocuk gelişimi ve yetişkinlerde davranışsal sendromlar açısından yaklaşacağız.

-- / --

Önce, geçen hafta Prof. Mustafa Öztürk'ün anlattığı, İslamiyet'in ilk dönemlerine dair bir yaklaşımın, farklı bir ifadeyle fakat temelde aynı soruyu barındırarak 20. yüzyılda davranışçı psikolojide çok tartışılmış olduğunu not edeyim:

İçimizden geçenlerle davranışlarımıza yansıyan arasındaki ilişki nedir?

Biliyoruz ki zihinsel durumlarımız, içimizde var olan niyetimiz, her zaman ve her durumda davranışlarımıza yansımıyor.

Davranışçılık okulunun bu açıdan hatalı olduğunu bugün hemen herkes kabul ediyor.

Ama bunun tersi ne kadar doğru?

Yani, (içsel) inanç ve niyet ile (dışsal) davranış, [İlahiyat terimleriyle: iman ile amel) her zaman veya genel olarak birbirinden bağımsız biçimde düşünülebilir mi?

-- / --

Örneğin bir tiyatro oyununda kötü (veya iyi) bir kişiyi canlandıran sanatçı illa ki kötü (veya iyi) bir insan değildir. 

Davranışları insan olarak içinden geçenleri değil, oyunun metninde yapması istenilenleri yansıtır.

Ama bunun genel bir durum değil bir istisna olduğunu kabul edebiliriz.

Sürekli kötülük yapan, dürüst davranmayan, sahtekar bir kişi "benim içim iyi, davranışlarıma bakmayın" dese bile onun beyanını kale almamız gerekmez. 

Yani hayatın doğal akışında "aynası iştir kişinin" sözü daha geçerlidir.

-- / --

Bu durum günümüzde psikoloji ve psikiyatri pratiğinde de elbette geçerli.

Ne zaman ve ne sebeple hangi davranışta bulunduğumuz haliyle çok önemli, ama öne sürdüğümüz sebepler fiilen davranışımızın önemini azaltmıyor.

Yani 'amel'imiz, ahlaki tutumumuz açısından belirleyici olabilen -genellikle de olan- bir unsur.

Peki bu ahlaki anlayış ve tutum nereden kaynaklanıyor? Nasıl doğuyor, çocuklarda nasıl bir gelişim süreci izleyerek yetişkinliğimizde olgun bir duruma ulaşıyor?

Bu gelişim sürecinde dini inançlarımız nasıl bir rol oynuyor?

-- / --

Bu noktada önümüze çıkan bir soru daha var:

Ahlaki tutumumuzda davranışımızın önemi açık. Ama bir de istemeden, irademiz dışında zihnimizde beliren düşünceler var. Onları ne yapacağız?

Davranışımıza yansımasa bile ancak kişisel çabayla edime dönüşmesini engellediğimiz "kötü" düşünceler, bizi kötü bir insan yapar mı?

Konuğumuz, kendimize ait ve belki başka hiç kimsenin bilemeyeceği içsel düşüncelerimizle davranışlarımız/edimlerimiz arasındaki ilişkiye dair soruları çağdaş psikiyatri anlayışı içinde cevaplayacak.

Burada, Amerikalı psikolog Lawrence Kohlberg'in (1927-1987) "Ahlaki Gelişim Aşamaları" diye bilinen ve çocuklardaki ahlaki anlayışın evrensel olarak aynı aşamalardan geçtiğini iddia ettiği kuramdan da söz edeceğiz.

Kohlberg'in kitabının kapağı  Lawrence Kohlberg

Son olarak, Dr. İlker Küçükparlak'ın, programda konuşacağımız konular da dahil olmak üzere pek çok ilginç meseleyi analiz ettiği yazılarını içeren Blog sitesine işaret etmek isterim: İhtisas Tramvayı

Bu şekilde, dini inanç - ahlak ilişkisi konusuna bir noktalı virgül koyuyoruz.