Beyin İmplantları ve Nöro-Hukuk'un Geleceği

-
Aa
+
a
a
a

Bu hafta Açık Bilinç’te, geçen hafta başladığımız Nöro-Hukuk tartışmasına devam ediyoruz. Sorularımız şunlar: Nörobilim, Hukuk için neler vaat ediyor? Günümüzdeki cezai sorumluluk anlayışını değiştirmeli mi? Özgür irade, Nöro-Hukuk için merkezi bir kavram mı? Beyin implant'ları ve Nöro-Hukuk'un geleceği.

 

 

 

Açık Bilinç: 17 Nisan 2018
 

Açık Bilinç: 17 Nisan 2018

podcast servisi: iTunes / RSS

Geçen hafta, Nöro-Hukuk'un ortaya çıkışını ve üç farklı düzlemde hangi sorularla ele alınması gerektiğini hukukçu Prof. Ozan Erözden'le konuşmuştuk ve bu alanın ortaya çıkışında, "Beynin Onyılı" ilan edilen 1990'lı yıllarda nörobilimin gerçekleştirdiği büyük atılımın merkezi rol oynadığına değinmiştik.

Nöro-Hukuk'un akademide yaptığı atılımın arkasındaysa, yıllık fon bütçesi 270 milyon doları bulan ABD'deki MacArthur Vakfı'nın bu alandaki çalışmalara destek vermesi kararı ve 2007'de başlattığı "Hukuk ve Nörobilim" projesi yatıyor: The Law & Neuroscience

Son on yıldır, Nöro-Hukuk'un var olan hukuk sistemlerini değiştirip değiştiremeyeceği, köklü bir dönüşümün gerekli olup olmadığı konusunda, birbirleriyle zıt görüşleri savunan hukukçular ve nörobilimciler var.

Destekçilere göre, yakın gelecekte, beyin görüntüleme yöntemleriyle insanların düşüncelerinin ve niyetlerinin 'okunabilmesi', yalan makinalarının kusursuz çalışmasıyla suçlularla suçsuzların kesin şekilde ayrıştırılabilmesi mümkün olacak.

Şüphecilere göreyse, yeni nörobilim verilerinin, yüzlerce yıllık geleneğe sahip hukuk sistemleri üzerinde dönüştürücü bir etkisi olacağını beklemek, en fazla bilimkurgu senaryolarında rastlanabilecek boş bir hayalden ibaret.

2002'de gösterime giren Minority Report filmi, suçluların suç işlemeden önce niyetlerinin tesbit edilmesiyle yakalanması teması üzerinden, Nöro-Hukuk destekçilerinin gerçekci bulduğu, şüphecilerinse hayal olarak nitelediği bir senaryo sunuyor.

Geçen hafta Prof. Erözden'in de atıfta bulunduğu önemli bir makalede, nörobilimciler J. Greene ve J. Cohen, "Nörobilim, Hukuk'ta hem her şeyi değiştirecek, hem de hiç bir şeyi değiştirmeyecek" diyorlar.

Benim düşünceme göre doğru olan, bu iki kutup arasında yer alan bir görüş. Nörobilimin, kısa vadede Hukuk sistemlerindeki merkezi normları değiştirmesi beklenmemeli. Ama marjinlerde yer alan çok tartışmaları vak'aları netleştireceği ve önemli bir katkı sağlayacağı söylenebilir.

Uzun vadede Nöro-Hukuk'un neler yapabileceği sorusuna, birazdan geleceğim. Kısa vadede 'marjinal' olarak nitelediğim durumlar neler, bunlarla başlayayım. En önemli iki küme, beyin gelişimi tamamlanmamış ve/ya 'arızalı' beyinlere sahip insanların yer aldığı hukuksal vak'alar.

Ergenlerde beyin fonksiyonlarının yetişkinlere oranla farklı özellikle gösterdiğini biliyoruz. Beyin gelişimi sekteye uğramış yetişkinlerde de öyle. 

Bu tür ('diminuitive brains') durumlarda, cezai sorumluluğun nasıl tartılması gerektiği, nörobilim uzmanlığı gerektiriyor.

Benzer şekilde, lezyon veya tümör neticesinde beyin fonksiyonlarında arızalar baş gösteren kişilerin ('diminished brains') cezai sorumluluğu konusu da, hukuki normların kenarlarında yer alan tartışmalı vak'lar içeriyor.

Gelecek hafta, Nöro-Hukuk'un ilk aşamada katkı sunabileceği bu tür marjinal vak'alarla ilgili bir örnekten söz edeceğiz. Fakat daha önemli bir soru şu: Nörobilimsel teknolojilerin getirdiği yenilikler, uzun vadede, marjinal vak'aları giderek merkeze taşıyacak mı?

Güzel bir örnek, geçen hafta "Herkese Bilim Teknoloji" dergisindeki nörolog Dr. Onur Arpat'ın yazısı: Suçlu: Beyin implantı

Geçmiş bir programda, 'Siborg' (SİBernetik ORGanizma) teknolojilerinden, yani insan bedenine eklenebilen, beyin implantları gibi sentetik, elektro-mekanik cihazlardan söz etmiştik: 1 Eylül 2015 tarihli Açık Bilinç

Diş implantları, stenler, insan bedenine entegre edilen ama duyusal veya bilişsel niteliklerimizi değiştirmeyen cihazlar. Bir de zihinsel kapasitelerimizi değiştirebilen implantlar var. Dr. Onur Arpat'ın yazısında yer alan (şimdilik hayali) beyin implantı, böyle bir cihaz.

Halihazırda, duyma ve görme için kulak içine veya göze yerleştirilebilen çipler, Nöroloji'de Parkinson gibi hareket bozukluklarını, Psikiyatri'de depresyonu tedavi için geliştirilmekte olan beyin implantları var ve bu alan hızla büyüyor.

Her izleyişte insanı gülümseten bir örnek: Doğuştan sağır olan ama kohlea implant'ı sayesinde hayatında ilk kez anne-babasının sesini duyan 6 aylık bebeğin tepkisi.

Şimdi şu soruyu soralım: "Suçlu: Beyin implantı" yazısındaki gibi, dikkatinizi ve akıl yürütme kapasitenizi arttıran, çok daha hızlı ve kolay öğrenmenizi sağlayan bir beyin implant'ı gerçek olsa, kullanmak istemez miydiniz?

"Beynimizin yalnızca %10'unu kullanıyoruz" diye bilinen, ama doğru olmayan, bir söylentiyi herkes duymuştur. Yani aslında beynimizin kullanmadığımız ama bir cihaz sayesinde kullanabileceğimiz parçaları yok. Bu konuyu geçmiş bir programda ele almıştık: 9 Eylül 2014 tarihli Açık Bilinç

Duyulara bağlı olmayan, yalnızca bilişsel kapasitemizi arttıracak bir beyin implant'ı olması tartışmalı bir konu ve yakın gelecekte mümkün gözükmüyor. "Nootropik" denilen "bilişsel yükseltici" ilaçlar da öyle. Yine de, nörobilimin yarın neleri gerçekleştireceğini kestirmek zor.

Şimdi işin hukuk tarafına gelelim. Beyin implant'ınız bozukluk yaptı, ve istem dışı bir şekilde bir suç işlediniz. Cezai sorumluluğunuz olmalı mı? Mevcut hukuk sistemleri bu tür ihtimallere hazırlıklı mı? Nöro-Hukuk, bu gibi alanlarda söz sahibi olmaya aday.

Konu tam gelişmemiş veya 'arızalı' beyinler olduğunda, var olan tartışmalı literatür ışığında, hukuki anlaşmazlıklarda nörobilim uzmanlığına giderek daha çok ihtiyaç duyulacağı açık görünüyor.

Konuyla ilgilenenler için, alakalı iki geçmiş programa daha işaret etmek isterim. 

1. Yoksulluk ve cinsiyete dayalı ayrımcılık yüzünden çocukların beyin gelişiminde ve bilişsel performanslarında ortaya çıkan farklar: 7 Nisan 2015 tarihli Açık Bilinç

2. Ergen beyninde karar mekanizmaları ve yetişkin beyinleriyle olan farklar: 26 Kasım 2016 tarihli Açık Bilinç


Son olarak, ünlü Milgram deneyinden yola çıkarak ele aldığımız, Nöro-Hukuk'un alanına girecek bir araştırma şunları söylüyor: "İtaat eden birey, özgür iradesiyle davrandığı duruma kıyasla, kendini ediminin tam faili olarak görmüyor, sorumlu hissetmiyor." 


Sonuç olarak, beyin gelişmemişliği, arızaları veya yarının implant'ları neticesinde ortaya çıkacak, bugün marjinlerde yer alan vak'alar, Hukuk için ileride giderek daha merkezi bir yer teşkil edebilir. Nöro-Hukuk'un gelecekteki önemini bu tür vak'aların durumu belirleyecek.

Geleceği şimdiden mutlak şekilde öngörmek olanaksız. Fakat, yinelemek isterim, Hukuk'un, yarınımızı belirleyecek nörobilimsel gelişmelere, Yapay Zeka ve Siborg teknolojilerine sırt çevirme lüksü yok. İşte Nöro-Hukuk'u bugünden dikkate almamız için önemli bir sebep.

Bu vesileyle, Prof. ErOzden'in düenlediği 19-20 Nisan 'Nörobilim, Hukuk ve Ötesi Uluslararası Kongresi'ni hatırlatayım: http://flaw.mef.edu.tr/tr/norobilim-hukuk-ve-otesi-uluslararasi-kongresi

Haftaya, aynı eksende, özgür irade ve bireysel sorumluluk konusunda konuşmaya devam edeceğiz.