Dünya Hali kitabı: Timuçin Oral ve Sıla Tanilli ile söyleşi

-
Aa
+
a
a
a

Açık Gazete’de Ömer Madra ve Özdeş Özbay, Dünya Hali programının kitaplaşmasını sağlayan iki ismi, Timuçin Oral ve Sıla Tanilli’yi konuk etti.

(24 Mart 2021 tarihinde Açık Radyo’da programında yayınlanmıştır.)

Ömer Madra: Evet Açık Radyo’nun Açık Gazete’sindesiniz, saat 09.30’u 2 dakika geçiyor, biraz önce de sunumunu yapmaya çalıştığımız gibi iki konuğumuz var, konuk değil aslında dostlarımız, programcılarımız. Bugün Açık Radyo Kitaplığı’ndan yeni bir kitabın yayımlanması, piyasaya verilmesinin günü, bu da Engin Geçtan’ın Timuçin Oral’la birlikte hazırlayıp sunduğu Dünya Halikitabı. Programın üzerinden 20 yıl geçtikten sonra kitaplaştı, Timuçin Oral ve editörü Sıla Tanilli ile Dünya Hali’ni konuşmak üzere bir aradayız. Hoş geldiniz, merhabalar!

Timuçin Oral: Hoş bulduk! Merhaba Ömer Bey!

Sıla Tanilli: Günaydın, merhabalar!

Özdeş Özbay: Merhaba, hoş geldiniz!

ÖM: Merhaba Sıla! Hemen ben 3 ana sorudan birincisiyle başlayayım, nedir bu Dünya Hali? Yani program neydi? Engin Geçtan nasıl biriydi? Neden böyle bir program oldu ve neden böyle bir kitap oldu? Üç sorum bunlardan ibaret.

ÖÖ: Ben tek soru sandım bu arada!

TO: Zor sordunuz Ömer Bey! 

ÖM: Birincisi bu.

TO: Bu ilk soru mu?

ÖM: Yok, bu hepsi!

TO: Şimdi, burada olmak çok güzel, 25 yıldır eski bina, yeni bina, bütün stüdyolarda oldum ama ilk defa Zoom stüdyosunda oluyorum. Bu da değişik bir deneyim gerçekten, teşekkür ederiz hem konuk ettiğiniz için hem de bu fırsatı verdiğiniz için kitaba. Engin Geçtan radyonun 1. ve 2. yayın dönemlerinde Psikiyatri Sohbetleri adında programlar yapmıştı. Hatta ben de konuk olmuştum bir tanesine. 9. ve 10. yayın dönemlerinde de Dünya Hali programını o zaman önce Neşe Şen ile birlikte yapmıştı, sonra biz beraber yaptık. Bir yayın dönemi sürdü Elmadağ’daki stüdyolarda o zaman. Benim için de çok öğretici ve zenginleştirici bir süreçti beraber radyoya gidip geldiğimiz, yolda sohbet ettiğimiz, meşhur koridorda program arasında konuştuğumuz zamanlar. O yıllarda kayıt bittikten sonra kaset veriliyordu, Engin Bey almıyordu o kasetleri ama ben alıp bir kenarda saklıyordum. O, “Bitmiş bitmiştir benim için” diyordu, öyle de olsa o kasetler çok uzun süre durduktan sonra ben onları dijital hale getirdim ve arkasından da Engin Hoca henüz sağken, “Ben bunları dijital hale getirdim, hatta bir öğrencim de çok istekli deşifre etmeye. Ne dersiniz, bunu bir şekilde yazılı hale getirelim mi?” diye sordum. Engin Hoca o zaman istemedi ama, “Deşifre edilmesi bir yana kayıtların dijital olması çok hoş, bence bunları radyoda bulundurmak lazım” dedi. O zamanlarSanat Uzun İlham Sonsuz programını yapıyorduk Şenol Ayla’yla birlikte. O dönem kasetleri teslim ettim radyo arşivinde bulunsunlar diye. Nitekim çok iyi olmuş. Hocanın vefatından sonra yeniden podcast olarak yayınlandı ve program yenilendi, podcast olarak da zaten web sayfasında bulunuyor. İlk kez cenazede, hatırlarsınız size bu kitapla ilgili ne düşündüğünüzü sormuştum, siz de çok olumlu bakmıştınız. Ben de bunun bir çeşit borç olduğunu da düşünerek pandemi döneminde Sıla Tanilli’nin büyük katkısıyla, sağ olsun her aşamasında ciddi ve çok büyük destek verdi, konuşma dilinden yazı diline çevirdik. Dolayısıyla Dünya Hali aslında 20 yıl öncesinin dünya halini anlatıyor ama tekrar tekrar bakarken, okurken, yazarken gördük ki aslında günümüzü anlatmaya devam ediyor bir yandan. Bazı şeyler hiç değişmemiş

ÖM: Evet, çok ilginç özellikle pandemi döneminde bu arşivlerinin aslında ne kadar kıymetli olduğunu gördük. Dünyadaki geçmişini, tarihini bilemeyen herhangi bir topluluk yeterince kendisini geliştirme, yansıtma imkanını bulamıyor. Bu dönemde Açık Radyo’nun çok sayıda programcısının kendi sorumluluklarıyla yaptığı arşiv ayrıntılı olarak ortaya çıktı. O zamanlar çok zordu, bazı şeyler kayda alınamıyordu, kasetleri aktarmanız çok iyi olmuş, sonuçta böyle çok değerli bir şeye ulaştık. Ben de şunu sorayım Sıla’ya o zaman, Dünya Hali nasıl bir süreçten geçerek kitaplaştı?

Sıla Tanilli: Ben öncelikle Timuçin Oral’a teşekkür ederek söze başlamak istiyorum, o da bana teşekkür etti ama kendisinin katkıları tabii ki çok daha önemli ve büyük bu kitapta. Ben tabii Engin Geçtan’ın kitaplarını okuyan, ondan bir psikiyatr olarak, bir filantrop olarak çok etkilenmiş birisiydim ama bu kitap sayesinde Engin Bey’in masasına konuk olmuş gibi hissettim, kitapta Timuçin Bey’in de davetiyle pek bilmediğim yönlerini, çok kişisel, çok komik, çok farklı bir tarafını görme fırsatım oldu. Engin Geçtan normalde kendi kitaplarını yazan, kendisini yazarak ifade eden, ortaya koyan biri. Çok fazla kitapları dışında varolan biri değildi dost sohbetleri dışında zannedersem. Bu kitap o açıdan çok enteresan oldu, Engin Bey’in nelere güldüğü, neleri yadırgadığı, nelere şaşırdığı ve tabii ki 2000’lerin başında hızla büyüyen ve çok hızla karmaşıklaşan dünyanın nasıl üzerimize kapandığını, hepimizin nasıl yollarımızı şaşırdığımızı, bizim hikayemizi anlatıyor aslında. Engin Geçtan’ın bütün kitaplarından parçalar bulabiliyoruz, kitap çok fazla şeye değiniliyor, Engin Geçtan hayata bütüncül bakan bir düşünür, psikiyatr ve bir yazar olduğu için her kitabından, her anlatısından hayatına değmiş her şeyden bir parça görebiliyoruz. Teknik olarak bakacak olursak hacimli bir kitap oldu Dünya Hali, programın deşifreleri önceden yapılmıştı, Timuçin Bey önayak olmuştu, daha sonra birlikte bu deşifreleri ve konuşmaları yazı diline tercüme etmeye ve düzeltmeye başladık. Çok eğlenceli bir süreç oldu benim için, her kitapta ikinci bir editörle çalışmak, birlikte üretmek benim için çok keyifli. Açık Radyo kitaplarının benim için en güzel tarafı bu, Açık Yeşil’de, ilk yaptığımız kitapta da sizinle ve Ümit Şahin’le yakın çalışmıştık. O süreç de benim için çok verimli ve öğretici bir süreçti. Dünya Hali’nde de Timuçin Bey’le çok eğlendik, güldük, çok şey öğrendiğimi söyleyebilirim kendi adıma.     .

ÖM: Çok yönlü ve holistik bir bakışa sahip olması Engin Geçtan’ın özellikle hem yazarlığında hem radyo programcılığında hem de bizatihi yaşamında, gezilerinde de görülüyor. Bu kitapta hem programlardan hem de senin de dediğin gibi daha önceki başka kitaplarından birçok yönünün de burada bu programlara ve sonunda da kitaba yansımasını görmek ilginç oluyor. Timuçin Oral’ın biraz önce söylediği gibi, o zamanki “dünya hali” aslında bugünkü “dünya hali”ni de oldukça kuvvetle yansıtıyor. Biraz da Dünya Hali’nin ne olduğuna dönelim isterseniz, dünya hali” nedir, ne demektir? Niye bu program başlığı ve kitap başlığı?

TO:Dünya Hali’ni muhtemelen Psikiyatri Sohbetleri’nden sonraki dönemde seçmişti hoca. Aslında radyonun da sloganlarından biri olan ‘şimdi ve burada’yı anlatması açısından çok önemli. Ben Açık Radyo’nun bütün programlarını çok önemli buluyorum elbette ama onların kitap haline geliyor olması da son derece değerli kanımca. Sanıyorum bu dördüncü kitap oldu, diğerleri de yolda, o da çok sevindirici. İlginç bir anekdot var, bu program tekrar yayınlanmaya başladığında Engin Hoca’nın vefatından sonra programı sanki bugün yayınlanıyormuş gibi düşünen ve algılayan kişiler olmuş. Hatta onlardan bir tanesi yurt dışından bana mail atarak dış politikayla ilgili söylediğim bir söz için, “Neden öyle düşündünüz?” ya da, “Neden böyle söylediniz?” gibi bir soru sormuştu. 

ÖM: Fevkalade!

TO: Ben de, “Program yıllar önce yayınlandı” demiştim. Yani o zamanın koşullarında söylenmiş bir şeydi ama demek ki dünyanın halinde değişen bir şey yok. Mesela Engin Bey’in söylediği hoş bir söz var, kitapta da var tabii, bu seyretmek, işte “Biri bizi gözetliyor” üzerine yapılan bir sohbette, “Bir hadise oluyor Türkiye’de, o ön plana geçiyor, ilgileniyorsunuz ve onu izlemek ihtiyacı hissediyorsunuz. Fakat öyle bir ülkedeyiz ki ertesi gün başka bir olay oluyor ve birden o ön plana geçiyor. Ben acaba bazen o konu ne oldu diye merak ediyorum ama onu gazetede, televizyonda da bulamıyorum. Çünkü daima bir başka konu oluyor gündemde ya da ön plana getiriliyor. Dolayısıyla hepimiz fena halde uyaran bağımlısıyız.”, diyor. Bu bugünün Türkiye’sini de bence çok güzel anlatıyor ama 20 yıl önceden anlatıyor. Keza bugün konuştuğumuz konuları da biraz evvel Cengiz Aktar’la konuştuğunuz şeyleri de söylüyor. AB’nin aslında bir giderek kuruyan bir devletler topluluğu haline geldiğini anlatıyor, vs.      

ÖM: Evet, çok çarpıcı değil mi? Bu karşılıklı, 20 yıl aradan sonra konuşulan şeylerin tamamen günümüz için geçerliliğini koruyor olması çarpıcı bir gerçek. Açık Gazete programını yaparken biz, Özdeş ne düşünüyor bilmiyorum ama ben kesinlikle biraz önce sözünü ettiğiniz şeyi yaşıyorum. Bir anda kayboluyor ana odak noktası, dosya tutmaktan canımız çıkıyor burada! Sayısız, sayfalarca dosya, “Neydi bu?” diyoruz çünkü atıf yapmak gerekiyor, sürekli dönüp bakmak gerekiyor. Engin Geçtan çok doğru söylemiş.

TO: Tabii hoş tarafı, o zamanlar 3 parça çalıyorduk her programda, 3 ya da 4, genellikle hoca önceden onları belirliyordu ve bir tane de sürpriz olarak benim bir şey getirmemi istiyordu ve öyle yapıyorduk. Şimdi geri dönüp bakınca o parçaların da çok hoş olduğunu düşünüyorum. Nitekim çok dahiyane bir şey oldu tabii Açık Radyo’nun başka kitaplarında da var, QR koduyla her bölümün sonunda Açık Radyo Youtube kanalından o parçaları dinlemek mümkün olabilecek. İşitsel kitap görsel radyo programcılığı kavramlarına da çok uyuyor bence, çok güzel oldu bu haliyle.

ÖM: Evet, evet bu yönü çok önemli tabii, yeni teknolojinin böyle bir imkân verebilmesi, her zaman teknolojik gelişmeler, inovasyonlar harika sonuçlar vermeyebiliyor, hatta tehlikeli sonuçları da olabiliyor ama bu iyilerinden bir tanesi. Murat Belge ve Tanyeri Erkman’ın kitaba dönüşen programları Bu Şehr-i İstanbul Ki kitabında da Murat Belge ve Tanyeri Erkman’ın özel koleksiyonunda bulunan taş plaklarla, bizzat gramafon kolu döndürülerek yapılan kayıtları dinlemek mümkün, onlar da başka hiçbir yerde dinlemenin mümkün olmayacağı parçalardı. Burada da benzer bir şey var, kitabı okurken bir yandan dinleyebiliyor olmak çok hoş bir durum değil mi?

TO: Evet, çok güzel oldu bu haliyle. Ayrıca Spotify’da da bir liste var, programda çalınan müziklerden oluşan bir seçki, hatta bu sabah Didem Gençtürk Sabahlık programında çaldı bir kısmını. Engin Hoca’nın engin bir yaşama bakışı, müzik ve edebiyat anlayışı olduğu için onun bir uzantısı olması ya da anlaşılabilmesi açısından da bence çok güzel oldu bu hali. 

ÖM: Sıla, sen ne diyorsun bu müzikli ve bu özel haline kitabın?

ST: Ben Engin Geçtan’ın bu kadar ciddi bir müzik koleksiyoncusu olduğunu bilmiyordum doğrusu, bu kitapla birlikte öğrenmiş oldum. Bu karekod meselesi şu açıdan da iyi oldu, Engin Geçtan’ın dünyanın her yerinden, seyahat ettiği her yerlerden topladığı özel bir koleksiyonu var ve bu müziklerin bir kısmına internette rastlayamadık, Spotify’da bulamadık, dolayısıyla bu bölüm sonlarındaki karekod’lar o açıdan da arşiv niteliğinde oldu. Doğrudan onları programlardan çıkartarak Youtube’a yükledik. Bu vesileyle internette bulunmayan bazı parçaları okurların dinleme şansı olacak. Tabii Engin Bey’in düşünme pratiğinde ve felsefesinde seyahat ve müziğin çok önemli bir yeri olduğunu, hatta çok belirleyici olduğunu düşünüyorum ben de. Müzik ve seyahat aslında bu kitabın ana hatlarından, oradaki pek çok muhabbet bu seyahatler üzerinden açılıyor, müzik üzerinden devam ediyor.      

TO: Doğru, DJ’lik de zaman zaman arkadaşlarıyla toplantılarında yaptığı bir şey hocanın, dans etmeyi çok seviyor. Hatta hoş da bir sözü var, “Başkalarının koreografilerine göre dans etmediğimde evrenin benimle daha çok uyum içinde olduğunu ya da evrenle daha çok uyum içinde olduğumu hissediyorum” derdi hoca. Bu çok önemli bir şey zannediyorum, kendiliğindenlik, birdenbire oluvermek ve onu yaşantılamakla ilgili, bu programda dolayısıyla kitapta altı çizilmesi gereken çok fazla anekdot ve örnek var onun görüşlerini yansıtan. Keza sizin giriş yazısında yazdığınız anıyla başlayan kısım da hakikaten programa katılmışsınız kadar önemli bir ayrıntı oluşturuyor. Onu da söylemeden edemeyeceğim. 

ÖM: Teşekkürler. Hakikaten tesadüflerle dolu bir dünya ama bu Engin Geçtan’a da son derece uygun olabilir. Yani tam bir rastlantı sonucu bizim tanışmamız ve zaman zaman uzun aralar olsa bile hiç kesintisiz devam eden dostluğumuz. Yani 60 hatta şimdi artık 60 yılı aşkın bir zamana denk geliyor ve bir orta son sınıf öğrencisi olarak benim bir gemi seyahatinde Türkiye’ye dönerken rastladığım olağanüstü derinlikli bir insanla, bir abiyle birdenbire böyle hoş bir buluşması yaşamak çok hoş bir şey, tam 35 yıl sonra da benim 50 yaşında ikinci hayata başladığımda Açık Radyo’nun kurucuları arasında yer almak. Açık Radyo tıpkı müteveffa Oruç Aruoba dostumuza, “Bu radyoya bir felsefe programı lazım” dediğim gibi işte Engin Geçtan’a da, “Bir psikiyatri programı olmazsa olmaz”, diye gittiğimi hatırlıyorum. Manifestomuzdaki anahtar cümlelerden birinde de, “Hiçbir çözüm üretmeyeceğimize söz veriyoruz, olsa olsa dünyadaki meraksızlık sendromuna geçici bazı çareler getirmeye çalışabiliriz”, demiştik. Bu tam Engin Geçtan’a, bu programa ve bu kitaba uygun düşüyor bence.

TO: Kesinlikle öyle, gerçekten, hiçbir şey şudur, budur deyip ucunu kapatarak bitirmemenin altını çizerdi hoca da. Ben bu beraberliği de gemi seyahatini de ondan meşhur koridorda dinlemiştim, Elmadağ’daki binada.

ÖM: Öyle mi?

TO:Açık Gazete’yi Şerif Erol’la yapıyordunuz o tarihlerde galiba. O zaman Engin Bey “Ömer’le de böyle tanışmıştık” diyerek anlatmıştı o öyküyü. Bu arada kitabın kapağını da Sıla ile birlikte belirleyip seçtik, kitabın kapağı aslında o eski koridoru anlatıyor. Özellikle öyle çizildi! O da çok hoş bir anı oldu benim için. 

ST: Koridor terapi odasına da benzedi biraz! 

TO: Ömer Bey sık sık Açık Gazete’de o koridoru dile getirirdi, “Koridorda konuşuruz”, ya da “Koridorda tartışmıştık”, gibi. Evet, hakikaten koridorun önemli bir yeri var.

ÖM: Evet kitabın kapağının da Açık Radyo’nun içeriden diyebileceğim insanları için anlam taşıyan o koridor, şimdi artık olmayan Elmadağ’daki stüdyo binamızda çok zaman geçirdiğimiz, pek çok duygu ve düşünceyi bir arada yaşadığımız, pek çok konserin yapıldığı, çok ilginç tartışmaların geçtiği koridora atıfta bulunması da son derece ilginç. Sıla, siz kapağı tasarlatırken nasıl bir şey yaptınız, o koridor bağlantısı var mıydı?

ST: Koridor Timuçin Bey’in fikriydi, o koridorun fotoğrafını istedik Didem Gençtürk’ten, radyo arşivinden bize koridorun olduğu birkaç tane fotoğraf gönderdi. Biz de Can Yayınları’nın sanat yönetmeni ve kapak tasarımcısı dostumuz Utku Lomlu’ya bunu ilettik aslında. O koridor fotoğraflarının yorumlaması, yani Utku’nun ve ekibinin yorumu oldu bu     . 

ÖM: Doğrusu o koridorda epey zaman geçirmiş benim gibi insanlar için başta olmak üzere Açık Radyo’ya yolu düşmüş herhangi biri için de anlam ifade edecek bir kapak olduğunu söyleyebilirim koridorun. 

TO: Ben hep söylüyorum, Açık Radyo benim için okul, bir üniversite sayılır aslında. 25 yılını doldurdu, biz 25. yıl programı yaparken tanışmıştık Sıla Tanilli ile. Bir yıla yayılan bir süreçte hakikaten iyi bir arşiv, bir tarihe tanıklık da söz konusu oldu, bunu da çok önemsiyorum. Bu tür programların giderek kitaplaşmasının çok çok önemli olduğunu düşünüyorum. Umuyorum dahası da gelecek     .

ÖM: Evet, yine efsanevi bir program olan Serol Teber ve Şenol Ayla’nın Didik Didik Freud programının da gelecek sene kitaba dönüşeceğini müjdeleyelim. Son olarak, bu kitabın dinleyicilerimizin de katkıda bulunduğu bir kitap olduğunu, bunun da Açık Radyo’nun her zaman olduğu gibi gene dinleyicileriyle, destekçileriyle ve programcılarıyla kolektif eforunun bir sonucu olduğunu da mutlaka vurgulayalım. Programda ağırlanmış konuklar arasında dinleyicilerimizden Ayşe Güvenir ve Onur Dokudan dışında tanınmış gazeteci, foto-haberci Coşkun Aral’ın, psikiyatrist Cem Hızlan’ın, gene destekçimiz, dostumuz, yazar Buket Uzuner’in, yazar Cem Akaş’ın, siyaset bilimci ve gazeteci Nuray Mert’in Açık Radyo programcılarından Osman Tümay ve Cemal Ünlü’nün de konuk olduklarını, bu kitapta yer aldıklarını söyleyelim.

TO: Kesinlikle, sonuç olarak bu bir Açık Radyo kitabı ve o kitap alınıp okunduğu ve satın alındığı zaman bunun dönüşümü de yine Açık Radyo’ya olacak, bunu buradan bir kez daha hatırlatayım bütün dinleyenlere.

ÖM: Peki, çok teşekkür ederiz. Dünya Hali programdan kitaba dönüştü ve Can Yayınları bünyesinde yayımlandı. Bugün verildi dünyaya ‘Dünya Hali’ kitabı. Biz de Timuçin Oral ve Sıla Tanilli ile birlikte kitabı konuşma fırsatı bulduk. Çok teşekkür ederiz katıldığınız için.

TO: Biz teşekkür ederiz. 

ST: Teşekkür ederiz. 

ÖM: İnşallah daha nice kitaplarda, nice programlarda.

TO: Umarım

ÖÖ: Görüşmek üzere. 

ÖM: Görüşmek üzere, hoşça kalın!

ST: Görüşmek üzere, sevgiler. 

 

Dünya Hali kitabını bu linkten satın alabilirsiniz.