Greta’nın ‘laga luga’ dediği ‘Fit for 55’ planı: Eren Can İleri ile söyleşi

-
Aa
+
a
a
a

Açık Gazete’ye konuk olan aktivisti ve analist Eren Can İleri, Avrupa Birliği’nin karbon salımlarını yüzde 55 azaltmayı hedefleyen planının ayrıntılarını paylaştı. 

(28 Temmuz 2021 tarihinde Açık Radyo’da Açık Gazete programında yayınlanmıştır.)

Ömer Madra: Evet Açık Radyo burası, 95.0 acikradyo.com.tr ve Açık Gazete’si onun. Şimdi bir konuğumuz var, daha önce de programlarımıza konuk ettiğimiz aktivist ve analist, iklim konularında özellikle çalışmaları olan Eren Can İleri, merhaba!

Eren Can İleri: Merhaba Ömer Bey!

Özdeş Özbay: Merhabalar!

ECİ: Merhaba!

ÖM: Eren Can seni tekrar ağırlamak gayet iyi geliyor bize. Evet bugün biraz teknik ama önemli bir konu üzerinde konuşalım diye anlaşmıştık. Yani AB’nin ‘Fit for 55’ yani %55’lik bir indirim için karbon salımlarında uygun olduğu plan üzerinde senin de biraz incelemelerin var. Nedir bu şimdi? Mesela Greta Thunberg’in bunun ‘laga luga’ olduğuna ‘bla bla’dan ibaret olduğuna dair de bazı twit mesajlarına da rastladık. Ne diyorsun? Eyvah kesildi mi?

ECİ: Kesildi ama yeniden bağlandık, son duyduğum şey ‘laga luga’ demiştiniz, Greta Thunberg’in bu ‘Fit for 55’ torba yasa teklifinin yetersizliği hakkında. ‘Fit for 55’, yani %55’e-uygun torba yasa teklifi, aslında AB’nin iklim eylemsizlik planı. Çin, ABD ve Hindistan’dan sonra, küresel sera gazı salımlarının 4. en büyük kaynağı Avrupa Birliği'dir. AB’nin kendi sondaj şirketi Eurobarometer’a göre, AB’nin 27 ülkesinden 27 bin Avrupalıya sorulduğunda, 10 kişiden 9'u iklim faciasının ciddi bir sorun olduğunu biliyor ve salımları minimum seviyeye, yani 2050’ye kadar net-sıfıra indirmek gerektiğine inanıyor.

ÖÖ: Sondaj dediğiniz anket galiba değil mi?

ECİ: Evet. Eurobarometre’nin yaptığı.

ÖM: Eurobarometre’nin anketleri evet, kamuoyu yani %90 oranında artık daha fazlası da zaten abartmak olur diye yani toplumun tamamı neredeyse derhal tedbir alınmasını ister vaziyete gelmiş vaziyette. Buna rağmen de işte Greta Thunberg’in de senin de biraz önce belirttiğin gibi iklim eylemsizlik çağrısı olarak nitelendirdikleri ve büyük bir riyakarlık örneği olarak değerlendirdikleri bir durum var. Çok çelişkili bir durum yani.

ECİ: Öyle ve yani tabii bu torba yasa teklifinin arkasında Avrupa Komisyonu bürokratları (eurokratlar) gerçek bir çalışma yapmış yani 3795 sayfalık bir plan ve bu sadece planın ilk yarısı. Fakat bu planın ortaya koyduğu hedefler yetersiz. Nisan 2021’de AB salımları 2030’a kadar 1990 seviyelerine göre %55 azaltma hedefini yasal olarak bağlayıcı kıldı. Fakat Avrupa parlamentosu aslında salımları %60 azaltmak için oy vermişti. Fakat üye hükümetler buna karşı çıktılar ve Climate Action Tracker’a göre, küresel ısınmayı faciaya sebep olacak 2º’ye sınırlamak için AB genelinde salımları en az %60 azaltmak lazım. Ne yazık ki, bu yasa onu bile başaramıyor.

ÖM: Neden oluyor peki bu sence? Yani ilk akla gelen şeylerden bir tanesi başta geleni tabii bu fosil yakıt devlerinin, şirketlerinin lobi faaliyetleri ve siyasetçilere para aktarmaları, vs. Sebebi bu mudur? Nasıl yorumlayacağız bu eylemsizlik haline dönüşmesini?

ECİ: Tabii şimdi lobiciliğin bunda çok büyük bir rolü var fakat aynı zamanda da bazı Avrupa memleketleri, özellikle mesela Polonya, kömüre çok dayanıyor. Birçok Avrupa ülkesi fosil gaza çok dayanıyor ve bu sanayileri olan ülkeler de elinden geleni yapacaklar herhangi bir gerçek fosil yakıt yasağını getirebilecek bir yasaya karşı çıktı.

ÖÖ: Burada belki şunun üzerinde durmakta fayda var, yani fosil yakıt dediğimiz basitçe bir enerji kaynağından söz etmiyoruz, Amy Lader’in bu ‘İklimi değil sistemi değiştir’ kitabında bir makalesi vardı “fosil kapitalizmi” diyordu. O kadar içiçe geçmiş durumda ki kapitalizmin yani sanayileşme, onun dünyaya yayılması, işte demiryollarından tutun da gemilerde kullanılmaya başlanması, daha sonra plastiğin devreye girmesi çok içiçe, bütün bir altyapı üzerine kurulu, koskoca sanayiler var ve bu çok ciddi bir çıkar grubu. Dolayısıyla iş çok sistematik aslında bir yandan.

ECİ: Aynen ve sistematik bir soruna sistematik bir çözüm lazım. 

ÖÖ: Evet.

CMİ: ‘Fifth for fiftyfive’ın yani %55’e uygun yasa teklifinin güçlü yanı şu, gerçekten her sanayiye dokunmaya çalışıyor, gerçekten kapsamlı bir plan yaratmaya çalışıyor. Fakat koyduğu her hedef az geliyor. Avrupa yasama sürecine de bakmak lazım, Avrupa komisyonu yani Avrupa’nın hükümeti bir yasa teklifi çıkarttığında genelde 2 sene alıyor bir yasanın geçmesi. 

ÖM: Bu çok önemli bir mesele. 

CMİ: Evet yani AB konseyi Avrupa Meclisi kendi torba yasa tekliflerini geliştirir, uzun müzakereler olur, lobiciler gelir, experler, bilirkişiler gelir. Öyle bir zamana düştü ki bu yasa hem Eylül 2021’de Almanya’nın meclis seçimi var, hem Nisan 2022’de Fransa’nın cumhurbaşkanlığı seçimi var. Yani bir önderlik boşluğu olacak, Avrupa’nın en büyük iki ekonomisi biraz meşgul diyelim. Yani bu yasayı ancak Mayıs 2024 gibi yürürlüğe koyabilecekler. 

ÖM: Evet tabii şimdi bu çok önemli bir nokta senin altını çizdiğin, benim kendi payıma konuşursam dikkatimden de kaçmış olan bir şey, çünkü şimdi bu gecikmeli uygulamayı hesaba katarsak bir başka çok önemli araştırma geldi aklıma, 2023’de bütün rekorların kırılacağı iklim şeyi açısından, yani sıcaklık artışlarının ve diğer bütün iklim krizinin getireceği pek çok şeyin 2023 yılında bütün rekorları kıracağı en sıcak yazların, yılların da gerçekleşeceğini söyleyen bir araştırma vardı. Yani bu ertelemeyle beraber ikisi tamamen birleşmiş olacak gibi bir şey geldi aklımıza şimdi.

ÖÖ: Bir de bu mesela aslında iki yıl sonra yürürlüğe girecek olması krize kriz gibi davranmadıklarının da önemli kanıtlarından bir tanesi. Mesela pandemi krizinde eğer benzer şekilde normal uluslararası hukuku işletselerdi aşılar 5 yıl, 6 yıl, hatta belki daha uzun zaman sonra çıkarılabilecekti ama bu süreci bir kriz var diye kısaltmışlardı. İklim aktivistleri de benzer bir şey istiyorlar yani. Aslında bir an önce adım atıp derhal yapılması gerekenleri yapın diyorlar. 

ÖM: Ben bir de şunu ekleyeyim izninizle, yani European Environmental Bureau (EEB) diye bir kuruluş var, çok ciddi şekilde bu meseleleri ele alan bir STK. Şeyleri derlemişler bu ‘Fit-for-55%’ dedikleri kanun yasa şeyini neyse işte ilk tepkileri. Mesela EEB diye kısaltılıyor bu Avrupa Çevre Bürosu’nun mesela politika yapımcısı, iklim için politika yapımcılarından Barbara Mariani demiş ki “bu kanun geçerse Avrupalılar fosil yakıt endüstrisini kurtarmak için para verecekler” diye yani son derece şimdiye kadar görülmemiş mali potansiyelini AB’nin düzelme yani toparlama ‘recovery’ hareketinin Avrupa’yı kirleten, iklimi değiştiren, pratikleri uygulayan, tam aksinin yapılması gerekirken ekolojik ayak izimizi iyice indirmemiz gerektiği bir sırada tam aksini yapan ve iklim krizinin en kötü etkilerini de önlemek değil arttıran bir şey haline gelecek. Yani “politika yapımcıları, karar alıcılar bu trendi dönüştürebilmek, tersine çevirebilmek için elden gelen her şeyi yapmalılar” demiş mesela. Çok çarpıcı bir değerlendirme bu.

ECİ: Doğrudur, ayrıca hatırlatayım bu European Environmental Büro’nun ana politika amaçları arasında bütün fosil yakıtlarından 2040’a kadar Avrupa genelinde tam çıkış var. 

ÖM: Evet.

ECİ: Gördüğümüz şu ki %55’e uygun planı aslında bu zaman çizelgesine uymuyor. 

ÖM: En temel mesele bu zaten herhalde yani, plan uygun gibi görünen ve uygulanamayacak bir plan olması. Çok tuhaf yani. 

ECİ: Öyle öyle. İsterseniz size biraz yasanın kendisini anlatayım vakit varsa.

ÖM: Lütfen.

ECİ: %55’e-uygun salımları net olarak sadece %58 azaltacak ve bu da bizi 2.5º'lik bir ısınmaya götürecek! İhtiyacımız olan ise, 1.5º’ye-uygun, en az %65 mutlak azaltma başarabilecek bir politika. Torbanın 4 ana hat altında 13 yönetmeliği ve yönergesi var: fiyatlandırma, hedefler, kurallar ve destek.

Genel olarak fiyatlandırmanın altında bu kirleten öder ilkesi var. Yani siz gidip çevreyi kirletiyorsanız, karbon salınımınız yüksekse o zaman siz bir karbon vergisi ödeyeceksiniz. Avrupa’da bu bir emisyon ticaret sistemiyle (ETS) yani karbon piyasasıyla oluyor. Bu %55’e-uygun’un güzel yapacağı bir şey bu emisyon ticaret sistemini genişletmek. 

Bu plan bazı sektörlere kirletme tahsisatları veriyor veya açık arttırmada satıyor. Şimdiki haliyle denizcilik, bina ve karayolu taşımacılığı ETS’nin dahilinde değil. Fakat komisyon torbası kapsamında binalardan ve karayolu taşımacılığından kaynaklanan salım var. Mevcut şemadan ayrı olarak bir paralel piyasada satılacak normal sistemde maalesef tahsislerin yaklaşık yarısı ücretsiz olarak dağıtılıyor. AB’nin sayıştayı dedi ki “bu aslında fosil yakıt şirketlerine direk bir sübvansiyon” yani Avrupa’da vergisini ödeyen kişilerin cebinden çıkıp direk fosil yakıt şirketlerinin cebine giden bir ödeme olarak işliyor. Bunun hemen bitmesi lazım ve maalesef böyle bir uygulama planda yok. Onun için hem çok güzel bir şey binalar ve karayolu taşımacılığının plana dahil edilmesi gene görüyoruz ki bütün sistem fosil yakıt şirketlerini koruma üzerine. 

ÖM: Evet yani bu boyutlarıyla bakıldığı zaman bayağı büyük çapta bir gizlenmiş, üstü örtülü bir skandal niteliği de taşıyor denebilir. Yani işte bu dönüşüm ekonomisini, simit ekonomisi denen şeyde mesela üzerine de EEB’nin bir değerlendirmesi var yeni karbon taslağında, Stéphane Arditi diye birisi o bölümden sorumlu işte ‘circular economy’ dedikleri yani dönüşüm ekonomisinden, simit ekonomisinden ve onun politik entegrasyonundan sorumlu olan kişi diyor ki bayağı bu yeni ‘Fit-for-55%’ şeyi karbon sınırını düzenleme mekanizması CBAM diye nitelendiriliyor “bu tamamen kaçırılmış bir fırsattır” diyor. Yani “karbon ayakizinde AB piyasasında üretilen şeylerin üretim faaliyetlerinin karbon ayak izinin bir fiyata bağlanması için ideal bir fırsattı ama kaçırılmış” diyor. “Yeni gerçek piyasa dekarbonizasyon için, karbonsuzlaştırma için yeni piyasa iticilerine ihtiyacımız var” demiş. Halbuki bu haliyle, bu kanundaki haliyle daha çok AB endüstrisini korumaya yani dekarbonize bir, karbonsuzlaştırılmış bir ekonomiyi hızlandırmak için sürecin yerine bayağı AB’nin endüstrisini korumaya yönelik bir nitelik taşıyor diye böyle bir açıklama da gelmiş mesela. 

ECİ: Tam öyle ve bu sınırda karbon düzenleme mekanizması çok iyi olabilecek bir şey. Çünkü bu bedava tahsislere çok güzel bir cevap veriyor. Eurokrat’lara sorulduğu vakit, Avrupa’daki bürokratlara sorulduğu vakit “niye bedava tahsis veriyorsunuz?” Cevapları şu “biz bedava tahsis veriyoruz çünkü vermezsek bizim yerel sanayimiz karbon piyasaları olmayan ülkelere kaybedecek” ve bu sınırda karbon düzenleme mekanizması sözde yurt dışındaki kirletenleri ödetecek bir sistem. Fakat Avrupa’nın en büyük ticaret dostları kimler? Çin, İngiltere, Rusya ve Türkiye. Bu planın altında Türkiye her sene Avrupa’ya 5 milyar Euro ceza ödeyecek. Niye? Çünkü bizim sanayilerimiz maalesef güçlü bir karbon piyasasına tabi tutulmuyor. Bu gösteriyor ki küresel ticaret kapsamında herhangi bir iklim politikası geçirilecekse Avrupa düzeyinde küresel etkileri olan bir politikanın geçmesi lazım. Türkiye’nin ulusal piyasada rekabetçi kalması için kendi sınırları dahilinde güçlü politikaları elde etmesi lazım. Yoksa biz kirleten ülke olarak adlandırılıp bunun cezasını ödemeye devam edeceğiz. 

ÖM: 50 milyar TL’sına tekabül ediyor hatta fazlasına, böyle bir ceza ödenmesi söz konusu ha? Evet, ürkütücü yani. Bir de şeyden de bir cümleyle bahsedebiliriz bu hava kirliliği yani en önemli noktalardan bir tanesi gözden kaçan, bu yalnız iklimi bozmakla kalmıyor, şehirlerin başta olmak üzere yaşanabilir havaya sahip olması imkanını ortadan kaldırıyor işte bu dizel yakıtları, egzos gazları, vs. Şimdi burada biomass (biyokütle) denen işte “ağaçların yakılmasının çok kötüye kullanılmasıyla” diyor AB’nin raporundan gene bu konudaki değerlendirmesinden okuyorum “potansiyel olarak hem iklimi hem de hava kirlenmesi hedeflerini AB’nin bizzat kendi hedeflerini berhava etme riskini taşıyor, potansiyel olarak. Yani sıfır kirlenme amacına herhangi bir referans taşımıyor bu ‘Fit-for-55%’ ve yani yeni yenilenebilir, değiştirilmiş bir yenilenebilir enerji direktifinin önerisinde mevcut hava kalitesi hedeflerinin kendisi yok sayıyor. Böylelikle de AB komisyonu kendi taahhütlerini ve kanunun da neyi istediği konusunda bizzat AB’nin kendi taahhütlerini de yerine getirmiyor” gibi çok ciddi bir iddia ve suçlama da var diyebiliriz. 

ECİ: Aynen öyle ve çok önemli bir şeye değindiniz. Ormancılık ve bio yakıt. Aslında çok pis bir dümen dönüyor orada. Çünkü ormancılıkla salımları azalttığımız söyleniyor fakat sonra gidip o salımları azaltmak için diktiğimiz ağaçları yakıp daha da fazla salım yaratıyoruz. AB’nin %43’ü ormanlarla kaplı olmasına rağmen aşırı hasatın bir karbon deposu olarak ormanların rollerini tehlikeye atacağına dair bir endişe var. Gerçekten de orman karbon yutağının boyutu son 10 yılda küçüldü. Avrupa Komisyonu tarafından hazırlanan bir rapor gösteriyor ki AB ormanlarının hasat edilen alanı 2016-2018 arasında yaklaşık %50 arttı. Arazi Kullanımı, Arazi Kullanım Değişikliği ve Ormancılık yani AKAKDO politikası ki ormanlar yaklaşık 225’le 300 megaton arasında bir karbon eşdeğer emeceği söyleniyor. Fakat bunun için de o ağaçların yakılmasıyla salınımları ölçülmediğinin kanaatindeyiz. Bu politikanın işe yaraması için bir 600 megaton’luk karbon eşdeğeri emecek orman dikmek lazım. İki, ekosistem restorasyonu için yasal olarak bağlayıcı araçlar lazım ve bunu yapıyor aslında torba yasası. Gerçek bir biyolojik çeşitlilik stratejisi yaratmak lazım. Yaşlı ormanların korunması lazım, bütün dünya genelinde kullanılacak yaşlı ormanları korumak ortak tanım oluşturmak lazım için. Maalesef Avrupa’nın AKAKDO planı daha fazla ormanları kesme üzerine kurulmuş, gereken ormanları korumak, restore etmek ve yeniden doğallaştırmak.

ÖM: Evet çok önemli konular konuşuyoruz, maalesef süreyi bitirdik saat 10.00, hatta 1 dakika geçiyor. Eren Can bu özellikle de Fransa’daki gelişmeleri filan takip etmek üzere sana sorularımız da vardı. Belki onları da yarın, öbür gün kısa bir görüşmede halledebiliriz. Şimdilik bu ‘Fit-for-55%’ diye adlandırılan Avrupa komisyonunun çok önemli aksaklıkları da, özellikle çok aksaklıkları da ortada olan, senin değiminle torba yasa meselesini enine boyuna olmasa da ciddi eksiklikleri boyutunda konuşma fırsatını bulduk. Çok teşekkür ederiz. Belki kalan konuları da ileriki günlerde senin vaktinin de müsait olduğunda tekrar ele alma fırsatı buluruz diyelim ve çok teşekkür ederiz.

ECİ: Ben size teşekkür ederim. Her zaman gelirim, büyük bir keyif.

ÖÖ: Görüşmek üzere. 

ECİ: Vaktimiz gerçekten giderek azalmakta, etkin, kapsamlı ve yeterli bir plana derhal ihtiyacımız var. Eğer bir siyasetçi bizi dinliyorsa lütfen bunu not alsın!

ÖM: Evet yani iklim saati tik tak gidiyor, çok az zaman kaldı doğusu. Biz de internet sitemize, web sitesinde de koyduk, yani ‘6 yıl 157 gün kaldı’diye bir hesap gidiyor. Eğer bu şekilde tedbir almadan gerçek, ciddi bir önlem almadan gidilecek olursa artık geri dönüş olmayan noktaya ‘tiping point’ denen şeye ulaşmış olacağız. Onun için çok az zaman var, hatırlattığın iyi oldu. Bunu konuşmaya devam edeceğiz. Eren Can çok teşekkür ederiz. 

ECİ: Çok teşekkür ederim Ömer Bey, çok teşekkür ederim Özdeş Bey. 

ÖÖ: Görüşürüz.

ECİ: Görüşmek üzere.

ÖM: Görüşmek üzere. Evet, aktivist ve analist iklim konusunda kendi değimiyle iklim aktivisti ve analisti olan Eren Can İleri ile ‘Fit-for-55%’ diye adlandırılan AB’nin Avrupa Komisyonu’nun bir Avrupa yeşil anlaşması diye adlandırılan kanun tasarısının son bölümleri üzerinde konuştuk ama durum parlak gözükmüyor, devamını da getireceğiz.