Edebiyatımızda Bedrettin temsilleri

-
Aa
+
a
a
a

Ben Buradan Okuyorum’un yeni bölümünde Samet Altıntaş ile edebiyatımızdaki Şeyh Bedrettin temsillerini konuştuk.

şeyh bedrettin resmi
Edebiyatımızda Bedrettin temsilleri
 

Edebiyatımızda Bedrettin temsilleri

podcast servisi: iTunes / RSS

Hasan Turgut: Kitabın başlangıcında dolaşımda olan Bedrettin anlatılarından örnekler veriyorsun. Nâzım Hikmet’in Bedrettin mitinin inşasındaki etkin rolü aşikâr. Başta Nâzım Hikmet olmak üzere bu anlatılara yön veren kültürel/siyasal arka plan neydi? Ve sen bunlardan hangisine yakın duruyorsun? 

Samet Altıntaş: Baştan şunu not edelim: Nâzım, Bursa Hapishanesi’nde Şerefeddin Yaltkaya’nın Bedreddin risalesini okumasa, devamında bir Bedreddinî’ye tesadüf etmese, Simavne Kadısı Oğlu Şeyh Bedreddin Destanı’nı kaleme almayacaktı kuvvetle muhtemel. Ve 1966’da Nâzım’ın mezkûr eseri, 68 kuşağının hararetli ve hareketli demlerinde yeniden neşredilmese, Bedreddin anlatıları bu kadar çeşitlenmeyecekti, burası kesin. Memleketin sağ-sol diye kamplara ayrıldığı vakitlerde, Nâzım’ın nazımı neredeyse bir tarih kitabına tahvil etti. Sonuçta Türk sağı da Türk solu da gerçeğin değil, Nâzım’ın Bedreddin’ine iman etmiş durumda. Hâliyle hemen herkes kendi ideolojisine omuz veren anlatıları aktarıyor. Ben bunlardan beriyim, ben 'hakikat'in peşindeyim.

HT: Şeyh Bedrettin’in farklı aktör ve ağlarla ilişki içinde olduğunu görüyoruz çocukluğundan beri. Annesinin Hıristiyan olması, kilisede doğması ve zamanla Kahire’ye uzanan bir irşad dönemi. Bu aktör ve ağları detaylandırır mısın? Bunlar Bedrettin’in sonraki kararlarını nasıl şekillendirdi?

SA: Bedreddin, Michel Balivet’nin de dediği gibi Avrupa’da doğan birinci jenerasyon Türklerden. Babası İsrail, hem kadı hem gazi. Annesi Simavna’nın ileri gelenlerinden, Hıristiyan bir Rum iken ihtida edip Müslüman olmuş olan Melek Hatun. Mahmud, ailesinin tek çocuğu. Ama torunun Hafız bin İsmail’in kaydettiği menakıpnameye göre ilim tahsil etme aşkı var. Dolayısıyla dönemin medrese şehirlerine yolunu düşürüyor. Bursa, Konya, Kudüs, Kahire... Mısır topraklarına geldiğinde burada Şeyh Hüseyin Ahlatî ile tanışıyor. Ve hayatı neredeyse baştan ayağa değişiyor. Vahdet-i vücutçu (vahdet-i mevcutçu değil) bir şeyh olan Ahlatî’nin dokunuşuyla softalıktan sufiliğe seyahate çıkan ve literatüre Şeyh Bedreddin olarak geçecek kişi karşımıza çıkmış oluyor. Bedreddin Mahmud, bundan sonra medrese-tekke birlikteliğinin vücut bulmuş hâli olacaktır.

"Üretim araçlarının paylaşılması meselesi direkt Bedreddin kelamı değil, bu etkileşimler bence flu"

HT: Bedrettin’in yolu Torlak Kemal ve Börklüce Mustafa’yla nasıl kesişiyor? Bu isimler arasında ne tür benzerlik ve farklılıklar vardı ve her şeyden önemlisi ahalinin saydığım aktörlerin arkasında kümelenmesine yön veren saikler nelerdi?

SA: Bedreddin, Ahlatî’nin vefatı sonrası posta oturuyor. Ancak çiçeği burnunda şeyh, kıdemli dervişlerce tabir yerindeysemobbinge uğruyor. Bu baskı üzerine Bedreddin de Kahire’den Halep’e geçiyor. Torununun aktardığına göre Bedreddin’i burada bin kadar Türkmen karşılıyor. Fetret Devri’nin bunalımlı demlerinde Bedrettin’in etrafında böylesi kalabalıkların görülmesi göz ardı edilmemesi gereken bir nüans bence. Keza Halep sonrası atalarının yurduna, Konya’ya geçiyor. Hatta Bedreddin’den şehre tekke kondurmasını istiyor ahali. Ama Karamanoğlu Mehmed’in kibirli tavrından rahatsız olan Bedreddin, ailesinin evine, Edirne’ye doğru yürüyüşünü sürdürüyor. Batı Anadolu’ya geldiğinde Börklüce, Uludağ eteklerinde ise Torlak’la karşılaşıyor. Yüksek ihtimalle Mustafa ve Kemal bu demlerde Bedreddin’in halkasına dâhil oluyorlar. Fakat üretim araçlarının paylaşılması, “yarin yanağından gayri her şeyin ortaklaşa kullanılması” meselesi direkt Bedreddin kelamı değil, buralar, bu ilişkiler, etkileşimler bence flu.

Bedreddin, deforme edilmiş bir tarihsel figür.

HT: Nâzım Hikmet’in Bedrettin’i tarihsel gerçekliğinden sıyırarak Türk solunun siyasal ajandasının kurmaca öznesi haline getirdiğini söylüyorsun. Buna da Baudrillard’dan bahisle simulakra inşası diyorsun. Bedrettin nasıl bir konjonktürde yeniden dolaşıma giriyor ve hangi ihtiyaca karşılık geliyor?

SA: Bedreddin, deforme edilmiş bir tarihsel figür. Şeyh’in tarihin nesnesinden kurmacanın öznesine dönüşmesinde pek tabi Nâzım’ın fictionı başrolde. Şairin destanı tam da Türk solunun yerli epik ihtiyacını karşılıyor. Zaten iki kutuplu seyreden dünyada Bedreddin, parti pazubendiyle miting meydanlarında boy gösteren bir Şeyh Efendi’ye dönüşüyor. Türk sağı da anlamadığı bazı meseleleri sola bakarak tanımlıyor. İbrahim Hakkı Konyalı’nın kelimeleriyle konuşursak; Stalin’in Şeyhi Bedreddin Simavî’nin trajik hikâyesini dinliyoruz ama bu yargıların, anlatıların, seslendirmelerin gerçekle hiçbir bağı yok, muhayyilede yaratılan birer imaj Bedreddin.  

HT: Bedrettin’e dair isyan literatürünün kaynaklarına bakalım. Edebiyatta nasıl bir Bedrettin olayı görüyoruz? Şiirlerde nasıl bir temsilden bahsediyoruz? Farklı mahallelerin Bedrettin anlatısına dair ne biliyoruz?

SA: Aslan payı Nâzım Hikmet’in kuşkusuz. Sonra Hilmi Yavuz, Atilla İlhan, Ahmet Telli, Cahit Tanyol, Nevzat Çelik gibi şairler, kabaca 'romantik komünist'in açtığı yolda, gösterdiği hedefte ilerliyor. Bedreddin, bu şiirlerin kahir ekseriyetinde asi, zındık, Osmanlı’ya başkaldırmış bir âlim. Bence Bedreddin’in şiirsel olarak en iyi tarif edenlerin başında Niyâzî-i Mısrî geliyor. “Muhyiddin ile Bedreddin ettiler ihya-yı din/Derya Niyazi, Füsûs enharıdır Varidat.” diyor, büyük söz.

"Cahiliye döneminde insanlar görünen putlara tapıyorlardı, bu çağda ise kuruntulara ve görünmeyen putlara tapıyorlar." 

HT: Bedrettin’in Vâridât’ının çevirmenleri arasında Mehmet Âkif’in yakın dostu Mustafa Kâzım Efendi de var. Hatta bu ikilinin birlikte Vâridât okuduklarından bahsediyorsun. Sence Âkif’in şiirinde bir Bedrettin etkisinden söz edilebilir mi? Söz edebileceksek bunlar nerelerde karşımıza çıkmaktadır?

SA: Âkif’in şiirinde bir Bedreddin etkisinden söz edilebilir mi, tam emin değilim. Ama mealen “Cahiliye döneminde insanlar görünen putlara tapıyorlardı, bu çağda ise kuruntulara ve görünmeyen putlara tapıyorlar.” diyen Bedreddin ile Hakk’a tapmayı salık veren Âkif arasında bir ses benzerliği de yok değil. Buna dikkat çekmek için kitapta “Âkif’in isyan şiirlerinin arkasında Vâridâtmı var?” diye sordum. Cevabını bildiğim bir soru değil, Mithat Cemal Kuntay’ın naklettiği bu hatıra bana böylesi bir ihtimali hatırlattı, hepsi bu kadar. 

 

ben şeyh bedrettin kitap kapağı

Künye: 

Ben Şeyh Bedreddin / Derviş - Devlet - İsyan

Samet Altıntaş

Timaş Yayınları

256 s.