Fabiato Köşkü’nün Büyükada Kültür Evi ve Adalar Adliye binasına dönüşme hikâyesi 

-
Aa
+
a
a
a

Kültürel mirasla kurduğumuz ilişkinin popüler deyişle üzerine çökmek dışında bir hal alabilmesi için geçmişle kurduğumuz ilişkinin nasıl bir gelecek hayal ettiğimizle olan ilgisini fark etmemiz icap ediyor.

Dünya Mirası Adalar: 15 Haziran 2021
 

Dünya Mirası Adalar: 15 Haziran 2021

podcast servisi: iTunes / RSS

Türkiye’nin kültürel miras olarak kabul edilen merkezlerinin vazgeçilmezlerindendir hayalet köşkler. Miras yoluyla aktarımın sistematik devlet şiddetiyle kesintiye uğratılmasının semptomlarından olan metruklaştırılmış tarihi alanlar yalnızca ‘eski İstanbul’ melankolisinin bir nevi mihenk taşı olmakla kalmıyor. Aynı zamanda imparatorluk kalıntılarının yeniden dağıtımı başlığı altında Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu konularından birinin gündelik hayattaki yansımasını oluşturuyor. Kültürel çeşitliliğin simgesi olarak kabul edilen imparatorluk döneminde inşa edilmiş binaların çürümeye bırakılma ve kültürel mirasın parçası kabul edilme süreçleri ilgi çekici şekillerde kol kola gelişiyor. Büyükada’da bulunan ve şu an ironik bir biçimde adliye binası olarak kullanılan Fabiato Köşkü’nün hikayesini Türkiye’de özel mülkiyetin el değiştirme süreçlerine yakından bakmaya açık bir çağrı olarak görebiliriz. Başka bir değişle, Fabiato Köşkü'nün önce bir harabe, sonra Büyükada Kültür Evi, bir süre boş kaldıktan sonra da son olarak Adalar Adliye Binası olma yolculuğu imparatorluk mirasıyla kurulan ilişkinin farklı dinamiklerini ortaya koyuyor. 

Adını uzun süre içinde yaşamış olan Fabiato ailesinden alan, geniş bahçeli, üç katlı köşk Nizam Mahallesi'nde Çankaya Caddesi 21 numarada bulunuyor. 1980'lerden itibaren kültürel değer atfedilmesine rağmen, Adalar'ın etnik, dini ve kültürel çeşitliliğini belgelemeye motive kurum ve kuruluşlar arasında yapının tarihi konusunda bir fikir birliği bulunmakta. Adalar Müzesi belgeleri, köşkün Fabiato ailesinin isteği üzerine inşa edildiğini belirtirken, yaptığım sözlü tarih mülakatları, köşkün başlangıçta otel olarak yapıldığını ve kısa bir süre sonra Fabiato ailesi tarafından satın alındığını işaret ediyor. Turing Otomobil Kurumu'nun anlatımına göre, konak ilk olarak 1878 yılında önde gelen deri üreticisi Yorgo Maryano'nun eşi Artemisyo Leonardo'nun isteği üzerine otel olarak inşa edilmiş. 1912 yılında Gemma Giuliani Pavlina (1876–1932), kocası Spiridon Fabiato (1868–1943) ve evlat edindikleri kızları Aurora’dan (1907–1977) oluşan Levanten Fabiato ailesinin ana ikametgahı haline gelmiş. Nikolaos Fabiato ve Calliroe Haggiandrea'nın ikinci oğlu olan Spiridon Fabiato doğma büyüme İstanbullu. 1914 yılına kadar Osmanlı Bankası'nın İstanbul şubesinde görev yapıyor. Eşi, Antonio Giuliani ve Beatrice-Ortansia Hanson'ın kızı olarak dünyaya geldi. Evlatlık alınan kızları Aurora Agapiou Fabiato ise Karamanlı kökenliydi. Spiridon ve Gemma’nın vefati ertesinde kısa süreli bir evlilik yapan Aurora, eşinin 1957 yılındaki vefatı sonrasında hayatının son yirmi yılını bahçe ve ev işlerinin sorumluluğunu üstlenen aileyle beraber geçirdi. 

Spiridon Fabiato, Salt Araştırma Arşivi   

Aurora Fabiato, Salt Araştırma Arşivi

Kozmopolit imparatorluk geçmişinin izdüşümlerinden biri olarak kolayca kabul edilebilmesine karşın Fabiato Köşk’ünün hikayesi beraber yaşama pratiklerinin ne denli zorlayıcı olduğunu gösteriyor. Sahafların çöpten toplaması ertesinde Osmanlı Bankası Arşiv ve Araştırma Merkezi’ne getirilmesiyle şans eseri araştırmacılarla buluşan Fabiato ailesinin özel arşivi Osmanlı son dönemi ve erken cumhuriyet dönemi İstanbul’u üzerine çalışanlar için bir hazine değeri taşıyor. Fransa, Yunanistan, İtalya ve İspanya’yı kapsayan bir ilişki ağının parçası olan Fabiato ailesinin Büyükada’daki gündelik hayat akışının veçheleriyle ilgilenenler SALT Araştırma’nın web sitesi üzerinden aile arşivine erişebilir. 

Aile arşivi Aurora’nın vefatına dek olan süreci belgelerken, köşkün kime miras bırakılacağı tartışmalarının izleri Adalar Sulh Ceza Mahkemesi, Turing Otomobil Kurumu ve Adalar Belediyesi arşivlerinden kısmen de olsa takip edilebiliyor. Turing’in köşkü kiralama süreci bir noktaya kadar takip edilebilir olsa bile araştırmacıya kapalı olan Milli Emlak Genel Müdürlüğü’nün arşivi açılmadan köşkün devletin mülkü haline gelmesi arşivlerde bir boşluk olarak temsil edilmeye devam edecek. Gemma Giuliani’nin vasiyetnamesi köşkün aile bireylerinin vefatı sonrasında San Pacifico Latin Katolik Kilisesi'ne miras bırakılmasını salık verirken, Aurora’nın konağı uzun süre hayatını paylaştığı bahçıvan ailesine bırakmak istediği sözlü tarih mülakatlarında dillendiriliyor. Aurora'nın vefatından sonra köşkün yeni sahibinin kim olacağı üzerine başlayan tartışmalar devletin olası mirasçıları araştırmak için kayyum ataması ve nihayetinde ikisini de elimine etmesiyle sonuçlanıyor. Bu sürecin bir başka sonucu ise köşkün bir harabeye dönüşmesi. Miras sürecine devletin neden müdahale ettiği araştırmacılara açık olan arşivlerde belirtilmezken, sözlü tarih mülakatları, komşularının ani zenginleşmesinden rahatsız olan başka bir bahçıvan ailesinin şikâyeti üzerine devletin kayyum atayarak sürece dahil olduğunu ortaya koyuyor. Köşkün Milli Emlak’a intikal ettiği dönemde çatısı çökerek harabeye dönüştüğü ve el konma sürecinin ilk icraatının köşkün içindeki eşyaların yağmalanması olduğu köşkü kiralayan yazlıkçıların anlatımlarında yer alıyor. 

1997 yılında Turing Otomobil Şirketi'nin Kültür Bakanlığı'ndan 25 yıllığına köşkü kiralayana dek devletin farklı birimlerinin bu harabenin sahibi olmak için rekabet ettiğini Adalar Belediye’sinin arşivinden takip etmek mümkün. Köşkün rönove edilerek Büyükada Kültür Evi’ne dönüştürülme süreci Turing’in tanıtım broşürlerinde ‘Prens Adalar’ının otantik kültürünü Adalar’a geri getirmek’ için atılan büyük bir kültür hamlesi olarak değerlendiriyor. Sekiz ay süren tadilatın ardından sergi salonu ve bahçesinde bulunan kafesi ile Büyükada Kültür Evi bale gösterisiyle açılıyor. Bir Levanten binasının kurtarılması ve uluslararası standartlarda bir kültür kurumuna dönüştürülmesi Turing’in kahramanlık hikayesi olarak lanse edilirken, köşkün harabeye dönüşmenin ardındaki süreçler sistematik olarak göz ardı ediliyor. 

Büyükada Kültür Evi’nin yolculuğu bir onur nişanesinden bir hayal kırıklığına hızlıca evriliyor. “Adanın otantik kültürü”nün temsillerine halkın ilgi göstermemesi nedeniyle, kültür evinin programları kısa bir süre sonra sona eriyor. Sabancı Üniversitesi Kültürel Çalışmalar Programı’nda yüksek lisans tezi kapsamında yaptığım araştırmamı kültür evinin maddi sıkıntılar nedeniyle kapatıldığı 2013 yılında gerçekleştirmiştim. O zamandan beri, bazı televizyon dizileri için kullanılması dışında herhangi bir büyük etkinliğe ev sahipliği yapmayan köşk birkaç yıl kapalı kaldıktan sonra, 2018 yılında o zamana dek kullanılan Adliye binasının restorasyona ihtiyaç duyması nedeniyle yeni adliye binası olarak kullanılmaya başlandı. 

Fabiato Köşkü’nün adliye binası olarak kullanılmasının ironisi şu an ev sahipliği yaptığı Sulh Ceza Mahkemesi arşivindeki köşkün el değiştirme süreçlerine ışık tutabilecek tutanakların kayıp olması ya da kayıp olduğunun söylenmesinde yatıyor. Bu söyleşiyi yapmadan önce köşkün ne zaman Adliye Binası olarak kullanılmaya başladığını öğrenmeye çalışırken karşılaştıklarım bu ironiyi maalesef yalnızca büyütecek nitelikte. Adliye çalışanları ve Adalar Belediyesi, telefonda güvensiz seslerle bana yaklaşık bir tarih vermeyi dahi yaratıcı şekillerde reddettiler. Belediye sekreteriyle yaptığım uzun bir telefon görüşmesi, araştırmamın adeta bir özeti gibiydi. “Adalarda böyle bir yapı olduğuna emin misiniz?” ile başlayan konuşma, “Ama, bu bilgiyi size neden veremediğimizi bence biliyorsunuz?” retorik sorusuyla şahlanarak ‘kusura bakmayın’la sona erdi. Konuşmamız, Fabiato Malikanesi'nin görünmezlik ve rahatsızlık veren dikkat çekme halleri arasında sıkışmış hikayesini sağaltılmış hali gibiydi. Köşkün üretmeye devam ettiği rahatsızlığın, mülkiyeti tartışmalı yapıların nostaljik anlam çerçevelerinden çıkarılarak mevcut güç ilişkilerine yerleştirilmesine gösterilen jenerik bir tepki olarak yorumlayabiliriz. Kültürel mirasla kurduğumuz ilişkinin popüler deyişle üzerine çökmek dışında bir hal alabilmesi için geçmişle kurduğumuz ilişkinin nasıl bir gelecek hayal ettiğimizle olan ilgisini fark etmemiz icap ediyor.