Tutuşmuş Bir Dünyada, Şu Yakma İşini Derhal Bırakmalıyız (4. Bölüm)

Editörden
-
Aa
+
a
a
a

Açık Gazete'nin tatil haftasında yayınladığımız, iklim aktivisti yazar Bill McKibben'ın kaleme aldığı, "Yeni ve akıldışı gerçek şu: fosil yakıtları hızla bir kenara bırakmak için gerekli teknolojiye sahibiz" alt başlıklı yazının dördüncü bölümü.

Elektron pazarı öngörülebilir, bu da tarım arazilerine kurulan güneş panellerinin çiftçiler için oldukça istikrarlı bir gelir sağlayabileceği anlamına geliyor. (Fotoğraf: George Rose / Getty)
Elektron pazarı öngörülebilir, bu da tarım arazilerine kurulan güneş panellerinin çiftçiler için oldukça istikrarlı bir gelir sağlayabileceği anlamına geliyor. (Fotoğraf: George Rose / Getty)

Hidrojen üretmenin bir yolu daha var ve bunun, zamanla gezegenimizdeki son büyük yapay yangınları körükleyeceğini neredeyse kesin olarak söyleyebiliriz. Elektroliz yoluyla hidrojen sudaki oksijenden ayrılabilir. Ve eğer bu süreçte kullanılan elektrik yenilenebilir olarak üretildiyse, o zaman bu "yeşil hidrojen", yenilenebilir enerji üretimi için yeterli alan bulmakta zorlanan Japonya, Singapur ve Kore gibi ülkelerin şebekelerine güç sağlamasını sağlayacak. Fortescue Metals Group adlı şirketler grubunun kurucusu Avustralyalı milyarder Andrew Forrest, daha sonra bu ülkelere gönderebileceği yeşil hidrojen üretmek için güneş enerjisi kullanmayı teklif ediyor. Ocak ayında Reliance Industries adlı şirketler grubunun başkanı ve Hindistan'ın en zengin adamı Mukesh Ambani, bu teknolojiye yetmiş beş milyar dolar harcamayı planladığını açıkladı. Airbus şirketi geçenlerde yeşil hidrojenin 2035 yılına kadar uzun mesafeli uçaklarına yakıt sağlayabileceğini öngördü. Ve iyi haber – Doyne Farmer, veri setlerinin hâlâ oldukça yetersiz olduğuna dikkat çekiyor olsa da – hidrojen üretmek için güneş enerjisini kullanan elektrolizörlerin maliyet eğrisinin, güneş panelleri, rüzgâr türbinleri ve bataryalar gibi düşüşte olduğu görülüyor.

Fosil yakıt endüstrisinin bu değişimlere karşı savaşa gireceğinden emin olabiliriz. Geçen sonbaharda, Oklahoma'da kamu hizmeti vermekle yükümlü bir şirket, konut gaz hatlarının bağlantısını kesmek, evlerdeki ocak ve fırınları elektrikli yapmak için bin dört yüz dolar bedel talep edeceğini açıkladı. Bunu takip eden birkaç gün içinde diğer şirketler de aynı yolu tutmakta gecikmediler. İklim hareketinin, fosil yakıt altyapısının genişletilmesi için kredi veren bankaları giderek daha fazla sıkıştırması işte tam da bu yüzden. Geçen yıl Uluslararası Enerji Ajansı, Paris hedeflerine ulaşmak istiyorsak böyle bir genişlemenin derhal sona erdirilmesi gerektiğini belirtti; ne var ki, dünyanın en büyük bankaları “2050 yılına kadar net sıfır” hedefleri konusunda nutuklar çekip dururlarken yeni boru hatlarına ve petrol kuyularına kredi vermeye devam ettiler. Bu yılın başlarında Joe Biden, Sarah Bloom Raskin'i Amerikan Merkez Bankası'nın denetimden sorumlu başkan yardımcılığına aday gösterdiğinde, bu sorun ön plana çıkıverdi. Raskin, 2020'de "federal ekonomi konusunda çalışan siyasi karar vericilerin felaketi önlemek amacıyla önleyici, erken ve cesur eylemlere geçmeleri için önümüzde bir fırsat var" diye yazdı. İşte bu yüzden de bazı milletvekilleri ile senatörler onun adaylığının önüne geçmek için seferber oldu. 2016'daki son seçim kampanyası sırasında ABD Senato'sunun petrol ve doğal gaz fonlarından en çok yararlananlar arasında altıncı sırada gelen Pennsylvania Senatörü Patrick Toomey, (bu yıl yeniden seçime katılmıyor), Raskin'in “ABD Merkez Bankası’nı (Fed) geleneksel enerji şirketlerine verilen kredi musluklarını kısmaları için bankalara baskı yapmaya çağırdı”ğını söyledi. Başka bir deyişle Raskin alevleri azıcık söndürmeye çalışmıştı; çektiği sıkıntılar karşılığında de Pazartesi günü Manchin, kendisinin adaylığına karşı oy kullanacağını söyleyerek Raskin’in adaylığını fiilen engelledi. Manchin'e göre Raskin, enerji politikasında “yukarıdaki seçeneklerin hepsi”ni kapsayan bir finansman modelinin kritik önemi konusunda kendisinin endişelerini giderememişti. Salı günü geldiğinde Raskin adaylığını geri çekmişti bile.

Yanmalı motor kullanımından kurtulmak o kadar büyük ve yeni bir hareket tarzı ki, herkesin, hatta çevrecilerin bile daha önceki varsayımlarına tosladığı oluyor. Örneğin nükleer enerjiye karşı mücadele yeşil hareketin erken kazanımlarından olan bir dayanak noktasıydı. Çünkü bir şeyler ters giderse bunun kötü sonuçlar verebileceğini görmek kolaydı. On yıldan uzun bir süre önce, Vermont yasama meclisi, çalışma ömrünü doldurmuş olan eski eyalet nükleer santralinin kapatılması için oy kullandığında ben bunu alkışlamıştım, ama doğrusu bugün böyle yapmazdım. Gerçekten de, son birkaç yıldır şunu savunmaktayım: Herhangi bir güvenlik marjıyla hâlâ çalıştırılabilir durumda olan mevcut nükleer reaktörler varsa, bunlar yenilenebilir enerjiye geçişi yaptığımız süre içinde çalıştırılabilmeli – her ne kadar geçtiğimiz haftalarda nükleer santralleri bombalayan Rus birliklerinin görüntüleri, gezegeni saran dehşet duygusuna ek bir katkıda bulunduysa da, bu reaktörlerin çalışması sırasında ortaya çıkan tükenmiş yakıt, torunlarımız için kötücül, habis bir miras olmakla birlikte, gene de, aşırı ısınmış bir Dünya kadar tehlikeli değil. Bununla birlikte, yenilenebilir enerjilerin hızla düşen maliyeti, yeni nükleer santrallerin artık destekçi bulmakta zorlanacağını da gösteriyor; bu durum nükleer enerjinin en büyük avantajı olan daima hazır ve açık olma konusunu da geçersiz kılıyor. Farmer'ın Oxford ekibi rakamları araştırdı. "Kömürün maliyeti sabitse, güneş enerjisinin maliyeti de düşüyorsa, maliyeti yükselen pek ender teknolojilerden biri de nükleerdir" diyor Farmer. Nükleer enerji savunucuları bunun güvenlik korkularının inşaat maliyetini artırmasından kaynaklandığını iddia edeceklerdir. “Ama” diyor Farmer, " dünyada nükleer enerji maliyetinin düştüğünü göreceğiniz tek yer Kore." Ve ekliyor: “Orada bile, maliyet düşüş oranı yılda yüzde bir. Yenilenebilir enerji kaynaklarındaki yüzde on düşüşle karşılaştırıldığında, bu, dikkate alınacak kadar önemli sayılmaz."

Nükleer enerjiyi bir süreliğine daha kabul etmek, çevrecilerin vermesi gereken tek ödün değil. Vermont'un nükleer santralinin kapatılmasını desteklememin bir nedeni de savunucuların bu santralin üretiminin yerini yenilenebilir enerjinin alacağı yönünde söz vermeleriydi. Ancak, takip eden yıllarda, manzara, vahşi yaşam ve orman savunucuları, rüzgâr türbinlerini eyaletin dağ ve tepelerinden uzak tutmayı başardılar. Daha yakın zamanda ise, eyaletin kamu hizmetleri komisyonu otuziki dönümlük bir güneş çiftliğinin inşasını estetik gerekçelerle engelledi. Kırsal alanlarda yaşayan ve orayı sevenler olarak, bu manzaranın bir kısmının enerji üretmek için gerekli olacağını kabul etmek zorundayız. Hepsi değil, hatta çoğu bile değil – Jacobson'un son rakamları, yenilenebilir enerjinin aslında fosil yakıtlardan daha az arazi kullandığını gösteriyor. Fosil yakıtlar yalnızca Kuzey Amerika'da arazide her yıl elli bin yeni çukur açmayı gerektiriyor. Ama Ezra Klein'ın bu hafta Times'da yazdığı gibi, bizim yapmamız gereken, manzaramızı farklı biçimde görmek: "Bir zamanlar sahip olduğumuz iklime en yakın durumu koruyabilmek için, şimdiye kadar hiç yapmadığımız kadar fazla inşaat yapmamız lazım" diyor Klein.

Örneğin mısır tarlaları klasik bir Amerikan manzarasıdır, ama aynı zamanda bunlar başka bir tür güneş enerjisi toplayıcısıdır da. (Ayrıca, mısır tarlalarına her yıl yapılan azot yüklemesi, göllere ve nehirlere karışarak büyük alg (yosun) patlaması sürecine yol açmaktadır.) Iowa'da yetişen mısırın yarısından fazlası aslında otomobil ve kamyonların benzin depolarında kullanılacak etanole dönüşüyor – başka bir deyişle, bu mısır tarlalarında zaten şimdiden yakıt yetiştiriliyor ama çok verimsiz bir şekilde. Güneş panelleri fotosentezden çok daha verimli olduğundan ve elektrikli araçlar petrol tüketen araçlardan çok daha verimli olduğundan, Jacobson'un verileri, etanolden güneşe geçerek, eşdeğer bir arazi alanı kullanarak otomobillerin menzilini seksen kat uzatabileceğimizi gösteriyor. Bu geçiş bazı avantajlar getirebilir: elektron pazarı tahmin edilebilir bir pazar, bu nedenle güneş panelleri, gölgeye toleranslı mahsuller yetiştirmeyi veya panellerin etrafında ve altında hayvan otlatmayı öğrenen çiftçiler için oldukça istikrarlı bir gelir sağlayabilir.

Birçok çevreciyi bozulan bir manzarayı kabul etmekten bile daha çok üzecek olan bir gelişme daha var ki o da iklim kriziyle hesaplaşmanın insanların yaşam biçimlerinde köklü değişikliklere neden olacağı fikri. Unutmayalım ki, uzun süredir yenilenebilir enerjinin pahalı, arzının da sınırlı olacağı varsayılıyordu. Bu nedenle, bunun bizi daha basit, daha az enerji yoğun yaşam biçimlerine doğru yönlendireceği düşünülüyordu; çoğumuzun memnuniyetle karşıladığı bir şeydi bu, çünkü karbonun ve iklimin ötesine geçen derin çevresel zorluklar da var. Ucuz yeni enerji teknolojileri bu köklü değişikliklerden kaçınmamıza izin verebilir. Elektrikli araçların yükselişi hakkında ne zaman yazsam, Twitter bisiklet ve elektrikli otobüsler kullanmakla daha iyi edeceğimizi söylüyor. Birçok yönden öyle de olabiliriz, bazı şehirler sevindirici şekilde geniş bisiklet yolları ve elektrikli otobüsler için hızlı geçiş yolları inşa etmeye başlıyor. Ancak, 2017 itibariyle, bu ülkedeki yolcu taşımacılığının mesafe olarak sadece yüzde ikisi toplu taşıma araçlarından geliyor. Bisikletle ulaşımın toplamdaki payı son yirmi yılda yaklaşık yüzde bire ulaşarak iki katına çıktı. Bisiklete ve otobüse binen insan sayısını beş katına çıkarsak bile (ki çıkarmamız şart), bilim insanlarının belirlediği sürede hedeflere ulaşmak için on milyonlarca arabayı elektrikli araçlarla değiştirmemiz gerekir. İşte o süre, en kritik değişken. Gezegenin enerji sistemini bu on yılın sonuna kadar yeniden inşa etmek zaten çok zor bir iş ama asıl sosyal beklentileri, tüketici tercihlerini ve yerleşim kalıplarındaki ezberi bu kısa süre içinde bozup yeniden yapılandırmanın daha da zor – hatta imkânsız – olacağını düşünüyorum.

Dolayısıyla, yapılması gereken işe elimizdeki araçlarla başlamanın bir yolu öncelik belirleme olmalı. Bunu hızlı bir şekilde yaparsak, gelecek nesillerin önüne daha fazla olasılık açabiliriz. Tek bir örnek vermek gerekirse: Farmer'a göre mevcut nükleer fisyon reaktörlerinin aksine, füzyon reaktörlerinin maliyeti hızla düşebilir ve bir veya iki nesil sonra insanlar güneş panellerini tarlalardan kaldırabilir çünkü füzyon (bu esasen güneşin fiziksel özelliklerinin Dünyaya getirilmesidir) ihtiyacımız olan tüm enerjiyi sağlıyor olabilir. Önümüzdeki on yılın darboğazını atlatabilirsek, çok şey mümkün olabilir.

Çeviren: Tanyeli Demirer

Çeviri Editörü: Ömer Madra