Bilimin hizmetinde fotoğraf ve fotoğrafçılık

Foto Müze
-
Aa
+
a
a
a

Bu programda fotoğrafın bilime nasıl hizmet ettiğini, sağladığı kolaylıkları ve sunduğu yeni bakış açılarını örneklemeye çalışıyoruz.

Bertillon'un antropometrik fotoğrafları
Bilim alanında fotoğrafçılık
 

Bilim alanında fotoğrafçılık

podcast servisi: iTunes / RSS

Fotoğrafın icadı oldukça sarsıcı bir etki yarattı. Fransız Bilimler Akademisinin içi de dışı da bilim adamları ve meraklılarla dolup taşmıştı. Fotoğrafın taşıdığı potansiyel oldukça fazlaydı ve insanlar bu yeni icadın nimetlerinden hemen faydalanmakta gecikmediler.

Bilim alanında da böyle oluyor ve fotoğraf erken dönemlerden itibaren bilimin hizmetine giriyor. Mesela 1860 yılındaki tam güneş tutulmasının bir dizi fotoğrafı çekiliyor. Bu sayede o güne kadar şüpheyle yaklaşılan bir görüşün doğruluğu kabul ediliyor. Fotoğraf güneşten saçılan gaz kütlelerinin optik bir yanılsama değil gerçek olduğunu ortaya koyuyor. 

O zamanlar bilim insanları bu yeni icadı yaşamlarına katarak kendi alanlarında kullanıyorlar. Özellikle de gökbilimciler...  Ama fotoğrafçılar da bu tip fenomenleri fotoğraflamaya çalışıyorlar. Hatta o zamanlar için gökbilimcilerle fotoğrafçılar arasında bir rekabet olduğu da bilgiler arasında.  

Botanik alanında da fotoğraftan yararlanılıyor. İngiliz Anna Atkins, erkek egemen bilim dünyasında bir botanikçi olarak fotoğrafı kullanmış önemli bir kadın figür. Babası da bir bilim insanı ve onun sayesinde bilim dünyasında önemli bir yer ediniyor. 

Aynı zamanda da bir koleksiyoner olan Atkins, koleksiyonları arasında olan birçok deniz yosununu cynotype tekniği kullanarak fotoğraflıyor ve bunlardan bir kitap oluşturuyor ki bu kitap, fotoğraf kullanılarak üretilmiş ilk kitap kabul edilmekte. 

Siyanotip İzlenimler adlı bu kitabı 1843 yılında üretiyor Atkins, ama fotoğrafla ürettiği çalışmalarına 1853 yılına kadar devam ediyor. Alglerden sonra da eğrelti otlarını aynı teknikle çekiyor... 

Belki de daha en başından itibaren fotoğraftan yararlanan ilk bilim dalı etnografyadır. Hatta tarihçilerin ve etnologların dışında fotoğrafçıların da bu alanda önemli işler ürettiğini görüyoruz. Bizim topraklarımızda da stüdyolar, etnografik çalışmalara imza atıyorlar.  

Osman Hamdi Bey ve Marie de Launay tarafından hazırlanan ve fotoğrafları da ünlü fotoğrafçımız Pascal Sebah tarafından çekilen Türkiye'de Halk Giysilerikitabı önemli bir çalışmadır. Bu kitap aslında 1873 yılındaki Uluslararası Viyana Fuarı için hazırlanıyor. Ülkeler için bir gövde gösterisine dönüşen uluslararası sergileri Osmanlı İmparatorluğu da önemsiyor ve gerekli hazırlıkları yaparak imparatorluğu en iyi ve görkemli şekilde gösterme fırsatını kaçırmıyor. 

19. yüzyılın ikinci yarısında Osmanlı İmparatorluğu sınırları içinde yaşayan halkların ayrıntılı bir panoramasını gözler önüne sermesi bakımından bu eser oldukça önemlidir. 

Eadweard Muybridge’in fotoğrafları da bilime hizmet etmiş önemli çalışmalardır. Muybridge 1872 yılından itibaren atın dört nala gidişini fotoğraflamak için çalışmalara başlıyor ve 1878 yılında da gerçekten atın hareketlerini kaydetmeyi başarıyor. O güne kadar gözün yakalayamadığı bir olguyu tespit ediyor Muybridge. Böylece ressamların o zamana kadar koşan atın bacak hareketlerini yanlış çizdiği de ortaya çıkmış oluyor. 

Tam da bu noktada fotoğrafın insanlara yeni bir bakış açısı sunduğunu, dünyayı ve çevremizi başka bir gözle algılamamızı sağladığını söylemeliyiz. 

Etienne Jules Marey’nin buna benzer çalışmaları da önemli. Fizyoloji profesörü olan Marey, saniyede 10 kare fotoğraf çekebilen bir alet tasarlıyor. Böylece kronofotoğraf dediğimiz bu yöntemle insanların ve hayvanların hareketlerini de aşama aşama kaydedebiliyor. 

Etienne Jules Marey'in çektiği fotoğraf, sırıkla atlayan atlet

Böylece fotoğraf, durağan değil hareket halindeki canlıların kaslarını, iskeletini, aldığı şekilleri kusursuz bir doğrulukla kaydediyor ve inceleme fırsatı sunuyor. 

Tıp alanında doktorlar sık sık fotoğrafa başvuruyor. İngiltere’deki Surrey County Akıl hastanesinde çekilmiş kadın hastaların portreleri kayda geçmiş çalışmalardan. Kadın bölümünün yöneticisi Hugh Welch Diamond, bölümündeki 55 kadın hastanın fotoğrafını çekiyor, çünkü bu fotoğrafların hastalığın teşhis ve tedavisinde fayda sağlayacağını düşünüyor.

Hugh Welch Diamond'in akıl hastanesinde çektiği kadınlardan biri  Hugh Welch Diamond'in akıl hastanesinde çektiği kadınlardan biri  Hugh Welch Diamond'in akıl hastanesinde çektiği kadınlardan biri

Kendisi aynı zamanda fotoğrafçı. Hatta Londra Fotoğraf derneğinin kurucu üyelerinden...

Melankolinin Deliliğe Dönüştüğü An adını verdiği bir çalışması bugün pek bir biliniyor ve eleştiriliyor. Hatta bir makalesine dayanak yaptığı fotoğrafta yer alan kadının çatık kaşlarının melankoliden değil, güneşin parlaklığından ileri geldiği yazılmakta. Öte yandan diğer fotoğraflarında da bazı sanatsal düzenlemeler yaptığı gerekçesiyle eleştirilmekte.  

Paris Salpêtrière Hastanesinde görev yapan Doktor Guillaume Benjamin Amand Duchenne de hastalarını fotoğraflayan doktorlardan bir diğeri. Elektroşok tedavisinin mucitlerinden olan Duchenne, hastalarının yüz kaslarına elektrik akımı vererek insanlarda duyguların ifade edilme biçimlerini tasnif etmek istiyor.  Onun bu fotoğraflarıİnsan Yüzlerinden Duygu Okumanın Mekaniği adlımakalesine de eşlik ediyor.  

Duchenne'nin elektroşok verilen hasta fotoğrafı  Duchenne'nin elektroşok verilen hasta fotoğrafı  Duchenne'nin elektroşok verilen hasta fotoğrafı

Hatta Charles Darwin de onun fotoğraflarından yararlananlar arasında, çünkü o da İnsan ve Hayvanlarda Duyguların İfadesi adlı kitabında bu fotoğraflardan bazılarını kullanıyor. 

Çok sistemli çalışmalar olmasa da Osmanlı döneminden itibaren bizde de hastalıkların tespiti, uygulamaların öncesi ve sonrası fotoğraflanıyor. 

Bunlara örnek olarak en iyi Nikolas Andriomeno’nun çalışmalarını verebiliriz. 

Andriomeno'nun çektiği kadınlardan biri

Kendisinin hazırlamış olduğu kırmızı kaplı, altın varaklı Abdülhamid tuğrasının yer aldığı bir albüm ilginçtir. Sekiz fotoğrafın yer aldığı bu albümde ameliyat edilmiş kadın hastalar yer alıyor. Suratları kısmen kapalı olan bu kadınların ameliyat bölgeleri gözükmekte ve fotoğrafların çoğunda ameliyatta çıkarılmış urlar da kavanozun içine yerleştirilmiş olarak hastaların yanında durmakta. Her bir fotoğrafta hastayla ilgili kısa bir bilgi not edilmiş; ismi, nerede oturduğu, ameliyat için kaç santimlik bir yarık açıldığı ve urla ilgili birkaç bilgi...

Yine Andriomenos’un çektiği bir fotoğraf, 1895 yılında Malumat gazetesinde yayımlanıyor.  Bu, başı olmayan bir bebeğin fotoğrafıdır. Altında “Garaib-i hilkatten bir çocuk” yazan bu fotoğrafa basının da ilgi gösterdiğini görüyoruz. 

Andriomeno'nun "Garaib-i hilkatten bir çocuk"

Andriomenos dışında yine Phebüs fotoğrafhanesinin kurucusu Bogos Tarkulyan’ın, 2. Abdülhamid koleksiyonunda yer alan bazı çalışmaları da dikkat çekiyor. Çiçek hastalığına yakalanmış bir buzağı ameliyat öncesi ve ameliyat sonrası fotoğraflanmış. Bir başka karede ameliyat bölgesi detaylı bir şekilde görülmekte... Kullanılan aletler de bu çalışma kapsamında belgelenmiş.  

Antropolog Alphonse Bertillon’un çalışmaları da ilginçtir. Kendisi antropoloji okuyorsa da babasının uzmanlık alanı olan antropometriye de ilgi duyuyor. Bertillon, 1879 yılında Paris polis teşkilatına giriyor ve burada şüphelilerin kimliklerini tespit için fotoğraflardan oluşturduğu yeni bir sistem kuruyor.

Bertillon - suçlu portreleri

Bu antropometrik sistemde tüm suçluların fiziksel kayıtlarını tutuyor. Özellikle suçluları yandan gösteren fotoğraflar, onların yüz hatlarını oldukça belirleyici bir şekilde ortaya koyuyordu Bertillona göre. Özellikle burun, göz, dudak, alın ve kulaklar çok önemli.

  Bertillon - kulaklar

Sadece fotoğraflar yok bu sistemde. Aynı zamanda her fotoğrafın altında o kişiyle ilgili kafatası ölçüleri, göz ve saç rengi gibi detaylar da yazıyor. Bertillon, sadece bir burnu tanımlamak için 15 farklı kategori oluşturuyor. Yandan görünüşüyle şekilsel olarak iç bükey, doğrusal ve dış bükey olarak tanımlıyor ama burun delikleri arasındaki mesafe, taban, uç, kök, yükseklik, genişlik gibi birçok detayı bu fotoğrafların altına kaydediyor. 

Bertillonun geliştirdiği bu sistem 1890’larda parmak izinin bulunuşuna kadar kullanılıyor.