İtalya'ya yolculuk

-
Aa
+
a
a
a

Fransız Öpücüğü'nün bu bölümünü, Fransız popüler müziğindeki İtalyan kökenli sanatçılar ve İtalya temalı parçalara ayırdık. Program boyunca Yves Montand, Dalida, Serge Reggiani ve Patricia Carli gibi İtalyan kökenli isimlerin yanı sıra, İtalya temalı parçalarla yankı uyandıran Hervé Vilard ve Mort Shuman'ın seslendirdiği şarkıları dinledik. 

Dalida

Programın açılışını, İtalya'daki bir gölü konu alan Le lac majeur ile büyük ses getiren Mort Shuman'ın bu defa İtalyanca bir şarkının özelliklerinden bahsettiği, 1980 tarihli Ma chanson italienne adlı parçasıyla yaptık.

Ivo Livi ya da bizim bildiğimiz adıyla Yves Montand henüz iki yaşındayken, ailesi İtalya’daki faşist Mussolini rejiminden kaçıp Fransa’ya yerleşmişti. Çocukluk dönemini Marsilya’da fakir bir mahallede geçiren Montand, ilerleyen yıllarda önce müziğe daha sonra da sinemaya el attı ve sanatın bu iki dalında da Dünya çapında şöhrete kavuştu. Faşizmden kaçan işçi kökenli bir ailenin çocuğu olduğu için politikayla da içli dışlıydı ve hayatı boyunca diktatörlere karşı durarak özgürlüklerin savunucusu oldu. Repertuarında da özgürlük temalı şarkılara yer veren Montand'ın seslendirdiği parçalar arasında Bella Ciao da bulunuyordu. İlk olarak 1900’lerin başında bir halk şarkısı olarak ortaya çıkmasına rağmen İkinci Dünya Savaşında, rejim karşıtı İtalyan partizanlar tarafından söylenen bu parça, ilerleyen yıllarda pek çok sanatçı tarafından yorumlandı, hatta en son La Casa de papel dizisiyle yeniden gündeme geldi.

1938’de İtalya’nın güneyindeki Taranto’da dünyaya gelen Rosetta Ardito ya da sahne adıyla Patricia Carli’nin ailesi İkinci Dünya Savaşı'ndan hemen sonra Belçika’ya göç etmişti. Altmışlı yıllarda seslendirdiği Demain tu te maries adlı parçayla şöhreti yakalayan Carli, bu tarihten itibaren hem yorumcu, hem de besteci ve söz yazarı olarak pek çok önemli esere imza attı. O dönemde Türkiye’yi de sık sık ziyaret eden sanatçı, Türk pop müziğine de önemli katkı sağlamış hatta birkaç parçasını Türkçe olarak da seslendirmişti. Carli'nin seslendirdiği uyarlamalardan biri de 1964 Eurovision Şarkı Yarışması'nda on altı yaşındaki Gigliola Cinquetti’ye birinciliği getiren Non ho l’età idi. Şarkı; İspanyolca, Japonca, İngilizce ve Almancaya da uyarlanmış, 1966’da Patirica Carli tarafından Je suis à toi adıyla yorumlanmıştı.

İtalyan kökenli sanatçıların yanı sıra Fransız müziğinde İtalya’yı konu alan pek çok şarkı da yer alıyor. Örneğin Charles Aznavour’un Venedik’te sona eren bir aşkı anlattığı Que c’est triste Venise bunlardan ilk akla gelenlerden biri. Aznavour, İtalya’daki bir başka şehri, Verona’yı konu alan Nous irons à Vérone’u da seslendirmişti. Venedik’i konu alan diğer şarkılar arasında Serge Reggiani’nin Venise n’est pas en Italie ve Sheila’nın Ringo ile birlikte seslendirdiği Les gondoles à Venise'i  hatırlıyoruz. 1984 tarihli Week-end à Rome adlı parçada ise Etienne Daho bu kez bizi bir hafta sonu için başkent Roma’ya götürüyordu. Roma’yı, daha doğrusu bu şehirdeki ünlü Leonardo da Vinci ya da diğer adıyla Fiumicino havaalanını konu alan 1982 yılına ait başka bir parçada da, sabahın ikisinde buraya inen ve geçmişle bugün arasında gidip gelen bir adamın hikâyesini anlatıyordu bize Roma’da dünyaya gelen Romain Didier.

Agustino Artura Maria Ferrari ya da sahne adıyla Nino Ferrer, kariyerine ellili yıllarda caz orkestralarıyla başlamıştı. 1966’da Mirza adlı şarkısıyla olay yaratmasının ardından yine bu dönemde Le téléfon ve Oh, Hé, Hein, Bon gibi eğlenceli şarkılarla üne kavuşmuştu. Altmışların sonunda kısa süreliğine İtalya’ya dönen Ferrer orada da adını duyurmayı başardı, hatta cumartesi günleri yayınlanan bir televizyon programının sunuculuğunu üstlendi.  Bu dönemde bazı parçalarını hem Fransızca hem de İtalyanca olarak kaydeden sanatçı, bunlardan biri olan Un giorno come un altro'da; “Bugün de diğer günlerden farkı olmayan bir gün ama bugün sensiz geçen ilk günüm” diyordu.

Claude ya da gerçek ismiyle Francesco Barzotti her ne kadar Belçika’da dünyaya gelse de çocukluğunun bir kısmını Adriyatik kıyısındaki Pesaro’da geçirmişti. İlk 45’liklerini yetmişli yıllarda yayınlamasına rağmen kayda değer bir başarı elde edememiş ve kariyerine Vogue stüdyosunun sanat direktörü olarak devam etme kararı almıştı. Bu dönemde gerçekleşen bir toplantıda, stüdyonun patronu Roger Weylemans’ın kendisine “rital” diye hitap etmesi ona şöhreti getirecek parça için ilham kaynağı olacaktı. "Rital"; "refugié" yani "mülteci, sığınmacı" ile "İtalyan" kelimelerinin birleşmesinden oluşuyor ve argoda İtalyan göçmeni anlamına geliyor. Şarkıda: “Okuldayken çok arkadaşım yoktu, ismimin Dupont olmasını isterdim, gözlerim keşke daha açık renk olsaydı, keşke sarışın bir çocuk olsaydım, bu yüzden babama kızıyordum” diyordu Barzotti ve bu bahsettiklerini çocukluk yıllarında gerçekten de yaşamıştı. 

Catherine Diran ve Benoit Carré tarafından kurulan Lilicub grubu, 1995 yılında, Voyage en Italie – İtalya’ya yolculuk adlı parçalarıyla büyük yankı uyandırmıştı. İkili, bu parça sayesinde 1997’de düzenlenen Victoire de la Musique töreninden "Yılın En İyi Çıkışı" ödülüyle ayrılmıştı.

1930’da ailesiyle birlikte İtalya’yı terk edip Fransa’da Normandiya bölgesine yerleşen Sergio ya da Serge Reggiani, kariyerine tiyatro oyuncusu olarak başlamış müziğe ise kırk yaşından sonra geçiş yapmıştı. Çocukluk yılları boyunca bir göçmen olmanın zorluklarını yaşayan Reggiani, bu yüzden ünlü şarkısı L’italien’i söylemekte bile ilk başta tereddüt etmişti. Ancak bu şarkı, bir anlamda onun o günlerle hesaplaşmasına yardımcı oldu ki 1975’te İtalyan kimliğini daha eğlenceli bir parça aracılığıyla yeniden ifade etti sanatçı. J’suis pas chauvin – Şovenist değilim adlı bu şarkıda, “Sizin atalarınız Galyalıların benimkilerle yani Romalılarla savaşması bazen komik geliyor ama fazla övünmeden söylemem lazım ki sizi ezip geçtik, tamam sizin Austerlitz Savaşınız var ama Alesia’yı da unutmayın” diyor esprili şekilde ve nakarat kısmında da: “Buna karşın at yarışı oynuyorum, Sheila’nın şarkı söylemesine hayranım, Paris Saint-Germain’in maçlarını izliyorum ve şaraplarınıza bayılıyorum, şovenist değilim" diye ekliyor. 

1943’te Sicilya’da dünyaya gelen Salvatore Adamo, madenci olan babası Belçika’da iş bulunca dört yaşındayken ailesiyle birlikte bu ülkeye taşınmıştı. Altmışlı yıllardan itibaren de önce Fransa’da daha sonra da dünya çapında üne kavuşan sanatçı, kariyeri boyunca İtalyan kökenlerini yansıtan parçalar da seslendirdi, hatta bazen bunları İtalyanca olarak da söyledi. Bu parçalardan biri de, 1964’te dönemin İtalyan asıllı Belçika Prensesi Paola için yazdığı Dolce Paola – Tatlı Paola’ydı.  1993’te Kraliçe olan Paola, 2013’te eşi Kral 2.Albert’in ölümüne dek bu unvanını korudu.

1965’te bir reklam panosunda gördüğü afişle Charles Aznavour’un o dönem radyolarda çok çalan bir şarkısını (C'est fini) bir araya getirerek Capri c’est fini’yi ortaya çıkaran Hervé Vilard, kariyeri boyunca Venise pour l’étérnité ya da Nous gibi İtalya’yı konu alan ya da İtalyancadan uyarlanan başka şarkılar da seslendirdi. Bunlardan en ünlülerinden biri de 1983’te, aynı yıl piyasaya çıkan Toto Cutugno şarkısı L’italiano’dan yaptığı uyarlamaydı. Türkiye’de daha çok Lasciatemi cantare olarak bilinen şarkının nakarat kısmında Toto Cutugno: “Bırakın şarkı söyleyeyim, elimde bir gitarla, bırakın şarkı söyleyeyim, Ben bir İtalyan’ım” diyordu ve şarkı boyunca ülkesine ait özelliklerden bahsediyordu. Parçayı Fransızcaya uyarlayan Didier Barbelivien ve Hervé Vilard ise konuyu biraz daha genellemiş ve parçanın ismini "İtalyan" yerine Fransa’nın güneyini de kapsayacak şekilde "Akdenizli'ye" (Méditerranéenne) dönüştürmüş . 

Iolanda Gigliotti ya da hepimizin bildiği adıyla Dalida, İtalyan kökenli bir ailenin kızı olarak Mısır’da dünyaya gelmiş, 1954’te Mısır Güzeli seçilmesinin ardından şöhret basamaklarını hızla tırmanmaya başlamıştı. Onu müzik dünyasına tanıtan ilk şarkı ise, içinde İtalya’ya has öğeler de barındıran Bambino’ydu. Zaten parça Fransızcaya, aynı yıl piyasaya çıkan Guaglione adlı Napoliten tarzındaki şarkıdan uyarlanmıştı. İlk başta Gloria Lasso’nun seslendirmesi planlanıyordu bu yorumu ama nihayetinde Dalida söyledi ve üç yüz binin üzerinde bir satış rakamına ulaşan 45’lik, ertesi yıl Dalida’ya ilk Altın Plak ödülünü getirdi. Aynı zamanda sanatçıya Olympia’nın kapılarını açan şarkı oldu bu. Dalida, efsanevi konser salonun müdürü Bruno Coquatrix’in daveti üzerine Charles Aznavour’un açılış sanatçısı olarak ilk kez Olympia’da sahne alma şansını elde etti. 

1950’de Sicilya’da dünyaya gelen Francesco Barracato ya da sahne adıyla Frédéric François, henüz bir yaşındayken tıpkı Adamo’nunki gibi madenci olan babasının mesleği nedeniyle ailesiyle birlikte Belçika’ya göç etmişti. Altmışlı yılların ortasında müzik kariyerine atılan sanatçı 1972’den itibaren Fransa listelerinde de boy göstermeye başladı. Seksenlerin başında zor günler yaşasa da 1983’te Trema stüdyosuyla çalışmaya başlamasının ardından kariyeri yeniden çıkışa geçti. İşte bu dönemde kardeşi Santo ile birlikte bestelediği bir şarkı, repertuarının klasikleri arasına girecekti. Je t’aime à l’italienne adlı bu parçanın kayıtları 1985 ilkbaharında Joe-Dassin stüdyosunda gerçekleşmişti. Sözlerinde "La Scala, Fellini, Chianti ve Dolce Vita" gibi İtalya’ya özgü birçok öğe barındıran şarkı, aynı yılın sonbaharında piyasaya çıktı ve büyük ilgi gördü.

Şarkıcı / YorumcuParça AdıAlbüm AdıSüre
Mort Shuman Ma chanson italienne Notes Majeures - CD3 4:36
Yves Montand Bella ciao Intégrale 1946 - 1962, vol. 2 1:57
Patricia Carli Je suis à toi Salut les copains 2:54
Romain Didier L'aéroport de Fiumicino En Concert 3:34
Nino Ferrer Un giorno come un altro Et plus (Cd 11-12) 2:45
Claude Barzotti Le rital C'est mon histoire 3:30
Lilicub Voyage en Italie Chanter en voiture 3:56
Serge Reggiani J'suis pas chauvin L'intégrale des albums studio 1968 - 2002 2:29
Salvatore Adamo Dolce Paola Adamo - Volume 2 - Studio 2 2:21
Hervé Vilard Méditerranéenne Olympia 2007 4:10
Dalida Bambino Les années Barclay Vol.1 3:36
Frédéric François Je t'aime à l'Italienne (Olympia 2000) 60 Chansons CD2 3:24