2018'de hava kirliliği nedeniyle 44 bin 617 erken ölüm

-
Aa
+
a
a
a

2018’de hava kirliliğine bağlı olarak 44 bin 617 erken ölüm yaşandığı belirlendi.

Gezegenin Geleceği: 29 Eylül 2021
 

Gezegenin Geleceği: 29 Eylül 2021

podcast servisi: iTunes / RSS

Milliyet’ten Mert İnan’ın haberine göre, Türkiye’de 2018 yılına ait hava kirliliğinin erken ölümlere etkisine yönelik sürdürülen araştırmanın sonuçları ilk kez yayınlandı. Dünya Sağlık Örgütü’nün belirlediği “AirQ+” adı verilen özel bir yazılımın kullanıldığı araştırmada, 2018’de hava kirliliğine bağlı olarak 44 bin 617 erken ölüm yaşandığı belirlendi. Bursa Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Kayıhan Pala, Göğüs Hastalıkları Uzman Dr. Nilüfer Aykaç ve Halk Sağlığı Uzmanı Dr. Yeşim Yasin tarafından yürütülen araştırmanın sonuçlarına göre, PM 2.5 kaynaklı kirliliğin en yüksek olduğu iller Iğdır ve Kahramanmaraş olarak tespit edildi.

 

Küresel ölçekte elektrik üretiminin kömür yerine temiz kaynaklarla ikame edilmesini hızlandırmak amacıyla kurulan bağımsız, kâr amacı gütmeyen bir düşünce kuruluşu olan Ember tarafından hazırlanan yeni çalışma, küresel ölçekte her geçen yıl daha rekabetçi hale gelen güneş ve rüzgâr enerjisinin, Türkiye’de de elektrik üretim maliyetlerinde önemli bir etkiye sahip olduğunu gösteriyor. Beş yıl öncesi ile kıyaslandığında, Türkiye’de yeni rüzgâr enerjisi santrali kurulumu maliyeti %32, yeni güneş enerjisi santrali kurulumu maliyeti ise %50 oranında azaldı. Rüzgâr ve güneş enerjisindeki bu eğilimin önümüzdeki yıllarda da devam etmesi bekleniyor. Küresel çapta son 10 yılın en yüksek seviyesine ulaşan kömür fiyatı, sadece geçtiğimiz dört ay içeresinde ikiye katlandı. Türkiye’deki mevcut kömürlü termik santrallerin %45’inin ithal kömürle çalışması  nedeniyle, kömür fiyatlarındaki artışın Türkiye’deki elektrik üretimine yansıması ise oldukça maliyetli bir tabloyu işaret ediyor. Mevcut kömür fiyatları dikkate alındığında, ithal kömür santralleri bugünkü gibi yüksek kapasitede çalışmaya devam ederse, Türkiye’de kömür ithalatı maliyeti 2021 yılında yaklaşık 5 milyar ABD dolarına ulaşarak yeni bir rekor kırabilir. Bu durum, yeni yapılacak rüzgâr ve güneş santralleri ile elektrik üretmenin, mevcut ithal kömür santralleri ile üretmekten çok daha ucuz olduğunu gözler önüne seriyor. İthal kömür ile elektrik üretmenin yalnızca bugün değil, önümüzdeki yıllarda da rüzgar ve güneş enerjisinden daha pahalı olacağı beklentisinin hakim olduğundan bahsedilirken, Türkiye’de enerji dönüşümünün hızlanmasıyla rüzgâr ve güneşin elektrik üretimindeki payının %13’e ulaşmasına rağmen yenilenebilir enerjinin önünde engellerin bulunduğunu ve ülkenin potansiyelini gerçekleştirebilmesi için engellerin kaldırılması gerektiğinden de söz ediliyor.

 

Yeni bir interaktif çevrimiçi araç olan Airport Tracker (Havalimanı Takipçisi), dünyanın dört bir yanındaki havalimanlarından kalkan uçaklardan kaynaklanan karbondioksit (CO2) emisyonlarına ait verileri sunuyor. Airport Tracker, dünya çapında yolcu uçuşlarının %99'unu kapsayan 1.300 en büyük ticari havalimanı için özet verileri içeriyor ve iklim üzerindeki etkilerini ortaya koyuyor. Kuzey Amerika, Avrupa ve Asya-Pasifik'te yoğunlaşan hava yolculuklarına ait CO2 emisyonlarının küresel dengesizliğini görselleştiriyor ve iklim etkilerinin yarattığı zorluklar konusunda önemli veriler sağlıyor. Airport Tracker’a göre, havacılık sektörü bir ülke olarak değerlendirilseydi, 2013'ten bu yana yıllık %5 artış ile küresel emisyonların %2,5'inden sorumlu ve 2018'de en büyük altıncı CO2 emisyonu yapan ülke olurdu. Pandemiye rağmen, havacılık sektörü küresel ısınmayı 1.5 derece ile sınırlamak hedefinden çok uzakta seyrediyor. Aralarında İstanbul Havalimanı’nın da bulunduğu 20 havalimanı, hava yolcu taşımacılığından kaynaklanan CO2 emisyonlarının %27'sinden sorumlu iken, 44 havalimanının her biri bir yıl boyunca bir kömürlü termik santralden daha fazla CO2 emisyonuna neden oluyor. Türkiye’nin en çok emisyona neden olan havalimanı İstanbul IST, yıllık 2 kömürlü termik santrale eşdeğer miktarda CO2 emisyonuna neden oluyor.   

 

Geçen aylarda Marmara Denizinde devasa boyutlara ulaşarak büyük bir çevre sorununa neden olan müsilaj, Mersin’de de özellikle kapalı küçük koy ve körfezlerde risk oluşturmaya başladı. Mersin sahillerinin müsilaj tehlikesi altında olduğu uyarısı yapan Prof. Dr. Deniz Ayas, önlem alınmadığı ve eylem planları devreye sokulmadığı takdirde kentin büyük bir çevre sorunuyla karşı karşıya kalabileceğini söyledi. İHA'nın haberine göre; Deniz bilimciler, müsilaj tehlikesine dikkat çekmeye devam ediyor. Marmara Denizini adeta istila etmesiyle Türkiye gündemine oturan müsilajın devam eden bir sorun olduğu uyarısında bulunan bilim insanları, tehlikenin sadece Marmara’yı değil, sahili olan tüm kentlerini kapsadığını belirterek, bir an önce önlem alınması ve eylem planlarının hayata geçirilmesi gerektiğinin altını çiziyor. 321 kilometrelik sahil şeridine sahip Mersin de müsilaj açısından riskli illerin başında geliyor. Özellikle deniz dibinde yapılan çalışmalar, Mersin’in batısında müsilaj olduğunu ortaya koydu. Şimdilik akıntının fazla olmadığı küçük koy ve körfezlerde görülen müsilajın, önlem alınmazsa tıpkı Marmara’daki gibi devasa boyutlara ulaşabileceği ve kentin büyük bir çevre sorunuyla karşı karşıya kalabileceği uyarıları yapılıyor.