Burdur Gölü'nde su seviyesi 17,7 metre düştü

-
Aa
+
a
a
a

Burdur Gölü'nün su seviyesi kuraklık nedeniyle son 50 yılda 17,7 metre düştü.

Gezegenin Geleceği: 13 Ekim 2021
 

Gezegenin Geleceği: 13 Ekim 2021

podcast servisi: iTunes / RSS

​​Son yıllarda kuraklığın da etkisiyle kuruma tehlikesi olan Burdur Gölü'nün su seviyesi, 50 yılda 17,7 metre düştü. Ayrıca Aralık 1959'da 205,54 kilometrekare ölçülen gölün yüzeyi, 1 Haziran 2021 itibarıyla 123,45 kilometrekareye yani neredeyse yarı yarıya düştü. Burdur Gölü'ndeki kuraklık nedeniyle geçmiş yıllarda sahil olarak kullanılan Şeker Plajı, halk plajı ve göl kıyılarında çatlamış toprak örtüsü oluştu. Halk plajında 5 yıl önce göl suyunun yüzeyinde yer alan 3 metre yüksekliğindeki iskele, bugünlerde suya yaklaşık 2 metre uzaklıkta bulunuyor. Burdur Gölü'ndeki kuraklığın etkisiyle oluşan çekilme, ziyaretçileri de şaşırttı. 

2020'de sera gazı emisyonlarındaki küresel salgına bağlı düşüş muhtemelen tek bir yıl içinde kayıtlara geçen en büyük düşüştü, ancak salgın sonrası ekonomik toparlanma ile birlikte gelecekteki emisyonların nasıl etkileneceği o kadar net bilinmiyor. Yeni modelleme, alternatif senaryoları ve bu senaryoların azaltma hedeflerini nasıl etkileyebileceğini inceliyor. Uluslararası Uygulamalı Sistem Analizi Enstitüsü’nün Enerji, İklim ve Çevre Programı kapsamında bir grup araştırmacı, enerji talebindeki değişikliklerle ilgili kapsamlı bir değerlendirme yaptı ve seyahat, çalışma, tüketim ve üretim alanlarındaki yeni düzenin iklim değişikliğinin etkilerini azaltma yolunda zorlukları nasıl azaltabileceğine veya artırabileceğine dair tahminlerde bulunuyor. Nature Energy dergisinde yayınlanan araştırma, Paris Anlaşması'nın küresel ısınmayı 1,5°C ile sınırlama hedefine ulaşma yolunda olan bir senaryo için, enerji talebinin düşük olduğu bir toparlanma sürecinin tüm karbon emisyonları üzerindeki varsayımsal vergi yükünü %19 azaltabileceğini gösteriyor. Bu senaryo aynı zamanda 2030 yılına kadar enerji arzına 1,8 trilyon ABD doları daha az yatırım yapılmasını sağlayacak ve yenilenebilir enerji teknolojilerini hızla uygulama baskısını yumuşatacak. Araştırmacılar bunun özellikle ulaşım sektörü için geçerli olduğu görüşünde. Ulaşım sektörünün enerji talebine ilişkin farklı toparlanma senaryolarının öne sürdüğü tahminler, CO2 emisyon eğilimlerinin ne denli etkilenebileceğini gözler önüne seriyor. “Eskiye dönüş” senaryosunda, özel araç kullanımıyla hava taşımacılığındaki yoğunluk seviyesi salgın öncesi duruma getirildi. Aynı şey endüstriyel faaliyetler, tedarik zincirleri, çalışma hayatı ve günlük yaşamımızdaki alışkanlıklarımız için de yapıldı. “Bireysel kaynaklara dayanma” senaryosunda, sağlık riskleriyle ilgili kaygılar uzun süre devam ederken, bireyler kalabalık toplu taşıma seçeneklerini bırakıp kendi araçlarına yönelmeye başlıyor. İş yerleri ve yaşam alanları devam eden sosyal mesafe uygulamaları nedeniyle daha da genişliyor. Buna ek olarak, özellikle yeniden canlanan otomobil üretimi ve inşaat sektörü nedeniyle çelik talebi giderek artıyor. “Akıllı kullanım” senaryosunda, insanlar evden çalışmanın yarattığı koşullara daha iyi ayak uyduruyor ve uzaktan çalışmaya doğru orta seviyede bir geçiş var. Bunun sonucunda ev ortamı daha çok kullanılan bir alan haline geliyor ve motorlu taşıtlara dayanan ulaşımdaki büyüme, salgın öncesi döneme kıyasla azalıyor. Bununla birlikte internetten alışverişte görülen artış, karayolu taşımacılığının da genel olarak artmasına neden oluyor. Araştırmacıların "yeşil yükseliş" olarak adlandırdığı son senaryoda, mekanların farklı kullanımlar için yeniden tahsis edilmesi ve özel araçlarla ulaşımın azalmasıyla birlikte enerji kullanımındaki en fazla düşüş elde ediliyor. Örneğin, daha önce araba ile yapılan bazı gezilerin yerini yürüyüş veya bisiklete binmek alıyor ve boş ofisler yeni amaçlarla kullanılıyor. Araştırmacılar, “yeşil yükseliş” senaryosuna kıyasla “eskiye dönüş” senaryosunun, 1,5 derece hedefine ulaşmak için yapılması gereken enerji yatırımlarını %9 veya bir diğer ifadeyle 1,8 trilyon ABD doları arttıracağı sonucuna vardı. Aradaki fark, bir nebze de olsa, “eskiye dönüş” senaryosunda elektrikli ulaşıma geçiş hızının arttırılmasına ve daha büyük ölçekli rüzgar ve güneş yatırımlarına duyulan ihtiyaçtan kaynaklanıyor.

'Karadeniz Ekosistemini Korumak İçin Toplumsal Farkındalığı Artırarak Deniz Çöplerini Azaltma LitOUTer' projesine Türkiye'de, Karadeniz Teknik Üniversitesi (KTÜ) Sürmene Deniz Bilimleri Fakültesi öncülük ediyor. Proje kapsamında Trabzon'da düzenlenen ve 2 gün süren çalıştayda üye ülkelerin ilgili kuruluşlarının temsilcileri, sunumlar yaptı. Çalıştay sonrası Yalıncak plajından çöp toplandı. 30 dakikada toplanan 30 kilo çöpün yüzde 81'inin plastik ve türevleri olduğu belirtildi. Çöp toplama etkinliğine katılan Trabzon Liman İşletmeleri Müdürü Muzaffer Ermiş, "Tuna Nehri yoluyla Karadeniz'e çok büyük miktarda atık geliyor. Karadeniz havzasındaki ülkelerin hep birlikte buna tepki göstermesi lazım. Karadeniz'de eskiden 45 türlü balık varken şimdi ne yazık ki elle sayılabilecek kadar azalmış. Bu da kirliliğin yarattığı kayıplardan biri" dedi. TURMEPA Deniz Temiz Derneği Üyesi Yusuf Ziya Çakır "Karadeniz’de ülkemiz sınırları içindeki kirlilik oranı Bulgaristan, Romanya, Ukrayna ve Gürcistan'a nazaran çok daha fazla. Bu da bizim yeterli deniz bilincine ve duyarlılığa sahip olmamamız ve korumak için yeterli çalışma yapmadığımızdan kaynaklanıyor." dedi.