COP26’yı COP27’ye bağlayan hasat

-
Aa
+
a
a
a

COP26, uzun bir bekleyiş sonunda üç nokta ile sonlandı… Glasgow İklim Paktı, bardağın boş kalan taraflarını kabullenen ve bu boşlukların eskisine göre daha çabuk adreslenmesi gerektiğini itiraf eden bir anlaşma oldu.

Flare (Oceania) 2021 by John Gerrard at COP26
COP26’yı COP27’ye bağlayan hasat
 

COP26’yı COP27’ye bağlayan hasat

podcast servisi: iTunes / RSS

COP26, uzun bir bekleyiş sonunda üç nokta ile sonlandı… Glasgow İklim Paktı, bardağın boş kalan taraflarını kabullenen ve bu boşlukların eskisine göre daha çabuk adreslenmesi gerektiğini itiraf eden bir anlaşma. Bunun en net beyanı ise COP27’nin daha önce planlandığı gibi 2025’te değil, Kasım 2022’de Mısır’da düzenlenecek olması. Peki tarafların COP26’da yarım bıraktıkları ve COP27’ye devrettikleri sorumluluklar nelerdi?

Ulusal Katkı Beyanları (NDC)

COP26’da tarafların Ulusal Katkı Beyanlarının güncellemelerinin daha iddialı hedeflerle yapılması önümüzdeki seneye ertelendi.

Paris Anlaşması 1.5 derece hedefi için beyanları denetleyecek bir mekanizma öngörmüyor. Ancak Glasgow İklim Paktı ile ülkeler, NDC’lerini incelenmesi için yayımlayacak. Birleşmiş Milletler bu beyanları sentezleyen ve 1.5 derece hedefinin erişilebilirliğini gösteren bir rapor yayımlayacak. Bu da ülkeler üzerinde, kamuoyunun katkısıyla baskıyı arttıracak.

Neden önemli?

Paris Anlaşması ile tarafların Ulusal Katkı Beyanlarını (NDC) beş yılda bir güncellemesi tavsiye ediliyor. COP26’da sunulan NDC’ler gezegeni 2.4 derecelik ısıtma patikasına sürüklüyor. 1.5 derecenin hala hedeflenebilir olması içinse ülkelerin ciddi salım kesintilerine gitmesi gerekiyor.

Bardağın boş tarafı

Ülkelerin salım kesintileri için daha iddialı hedefler belirlemeye ikna etmek başlıbaşına zor bir görev. COP26’da en çok eleştirilen ülkelerden biri olan Avustralya halihazırda NDC’sini güncellemeyeceğini açıkladı. Avustralya’nın eski iklim müzakerecisi Richie Merzian, Avustralya’nın konferansa getirdiği tek iyi şeyin pavilyonundaki kahve olduğunu belirtti.

Ülkeler arası uzlaşmalarla birlikte NDC’lerin yapısal problemleri de ciddi bir eksiklik. Washing Post gazetesinin bir ay süren bir araştırmadan sonra, önceki hafta yayımladığı haber dosyası ülkelerin katkı beyanlarında sunduğu sera gazı salımlarıyla, gerçekleşenler arasında 4 ila 8.5 milyar metrik ton arasında bir açık olduğunu söylüyor. Buna göre ülkeler metan salımlarını olduğundan daha az ölçüyor, karbon yutaklarının emdiği karbondioksit miktarını ise olduğundan fazla gösteriyor. Örneğin Kanada ormansızlaşmadan kaynaklı 80 milyon metrik tonluk salımı, kestiği ağaçların yerine yenilerinin geleceği varsayımıyla raporlamıyor. Malezya’nın katkı beyanına göre ise ormanları hemen yakınındaki Endonezya’nın ormanlarından 4 kat hızlı karbondioksit emiyor…

(Hasat’ta daha önce ülke beyanlarındaki muhasebe hatalarından kaynaklanan milyar tonluk salım açığını incelediğimiz ve açık, alternatif ve bağımsız bir izleme teknolojisini konu aldığımız bölüm için buraya gidebilirsiniz.)

Fosil yakıtlar

Glasgow İklim Paktı, taraflar konferansı tarihinde fosil yakıtlardan-spesifik olarak kömürden - bahseden ilk dökümandı. Buna karşın kömürden ‘çıkış’ ifadesinin kömürün ‘azaltılması’ ile değiştirilmesi büyük bir hayal kırıklığı yarattı. Bu değişiklik için Çin ve Hindistan’ın baskısından söz edilse de, Avustralya ve ABD gibi kömür seven ülkelerin de bu itirazlara sessiz kalarak tavizi desteklediği belirtiliyor.

Hindistan’ın İklim ve Çevre Bakanı Bhupender Yadav, bir basın toplantısında zengin ülkelerin yoksul ülkelerden gaz gibi fosil yakıtların sübvansiyonlarını durdurmasını bekleyemeyeceklerini söylemişti. Buna gerekçe olarak ise en düşük gelirli hanehalklarının enerji giderlerini düşürmek için bu yakıtlara bağımlı olduğunu belirtmişti.

Buna karşın COP26’da petrol ve gaz için de bir reçete Danimarka ve Kosta Rika öncülüğünde sunuldu. Beyond Oil and Gas Alliance (Petrol ve Gazın Ötesi Birlik) adındaki birlik, ülkelerin fosil yakıtları toprağın altında bırakması için bir plan sunmasını ön görüyor. Birliğin ilk imzacıları ve asli üyeleri Fransa, İrlanda, İsveç, Galler, Grönland, Quebec oldu. Asil üye olmak, yeni petrol ve fosil gaz arama izinlerine son verilmesini gerektirirken, Kaliforniya, İtalya, Portekiz ve Yeni Zelanda’nın dahil olduğu ‘ikincil üyeler’ sübvansiyonları sona erdirmek gibi aşamalı olarak petrol ve gazdan çıkış için çaba sarf edecekler. Majör üreticiler bu birlik içinde yer almıyor ancak Danimarka İklim Bakanı Dan Jørgensen ülkesinin 2019’da fosil yakıtlardan çıkış kararını verdiğinde, Danimarka’nın Avrupa’nın en büyük petrol üreticisi olduğunu hatırlatıyordu.

ABD ve Çin sürpriz bir kararla 1.5 derece hedefi için ortak çalışma taahhütlerini açıkladı. Bu çalışma kapsamında metan azaltımı için 2022’nin ilk çeyreğinde yeniden görüşme kararı, ülkelerin karbonsuzlaşma ve temiz enerjiye geçişi gibi kritik konularda birlikte çalışması öngörülüyor. Kömürden çıkış ise Çin’in 15’inci beş yıllık (2025-2030) planına dahil edilecek ancak bunun hızlandırılması için ülke, elinden gelinden geleni yapacak. ABD 2035’te karbonsuz elektriğe tamamen geçmiş olacak.

Greta Thunberg, Fridays for Future ve genç iklim aktivistleri Fossil Fuel Non-Treaty anlaşması imzalanması için bir çağrı başlatmıştı.

Neden önemli?

Fosil yakıtları ve onları hayata bağlayan sübvansiyonları kesmeden küresel ısıtmayı 1.5 derece ile sınırlandırmak imkansız bir hedef.

Bardağın boş tarafı

Kömür, tüketildiği birim başına en fazla karbon salımı yapan fosil yakıt olarak, COP bildirgelerinde ilk kez bahsedilmeyi hak ediyor olabilir. Ancak bu, petrol ve gaza bağımlı ülkelerin aradan sıyrılması anlamına geliyor, en azından şimdilik. COP27’de bu sorunun çözülmesi bekleniyor.

"İklim finansmanı"

COP26’da en çok tartışılan ancak çözüme kavuşmayan konulardan biri de iklim finansmanıydı. Glasgow İklim Paktı ile iklim krizine uyum finansmanının 2025’e kadar, 2021 seviyesine göre iki katına çıkarılmasına -40 milyar dolara ulaşmasına- karar verildi. Bu, günümüzde sağlanan 80 milyar dolarlık iklim finansmanının dörtte biri seviyesinde.

Neden önemli?

Uyum ve kayıp fonları, iklim krizinden en çok etkilenen ülkelerin hayatta kalması için kritik önem taşıyor. Diğer yandan bu felaketlerden sorumlu olan Küresel Kuzey’in borç veren değil borçlu olan tarafta yer aldığı söylem ve eylemlere ihtiyaç var.

Konferansta Afrika ulusları 2030’a kadar 1.3 trilyon dolar talep ederken, Hindistan 1 trilyon dolarlık bir iklim finansmanına ihtiyacı olduğunu belirtmişti.

Gana, Etiyopya, Bangladeş ve Tuvalu ortak bir basın toplasında ABD’nin COP26’da ilerlemeyi engellediğini ve en yoksul ve kırılgan ülkelerin finansal endişelerini görmezden geldiğini belirtmişlerdi.

Halihazırda dış borç içinde olan ülkelerin çoğunluğu, finansmanın borç değil hibe şeklinde verilmesini istiyordu. Bununla birlikte ülkeler, finansmanın yüzde 50’sinin azaltım yüzde 50’sinin uyum bütçeleri için ayrılmasını talep ediyordu.

Buna karşın ‘yatırımcılar’, yenilenebilir enerji altyapısı gibi daha karlı olan azaltım projelerini fonlamayı, sel bariyerleri gibi karlı olmayan uyum projelerine tercih ediyor. (İklim finansmanı yatırımlarının borç-hibe ve uyum-azaltım dağılımları için iklim gazetesi’nde yayımlanan bu makaleyi görebilirsiniz.)

Karbon piyasaları

Karbon kredilerinin ya da karbon dengeleme mekanizmaları olan karbon offset’lerinin ticaretinin nasıl yapılacağı konusunda standartların oluşturulması için küresel bir karbon piyasasının genel hatları Glasgow İklim Paktı ile çizildi. Bu piyasalarla ilgili anlaşmaya varılan konulardan bazıları şöyleydi:

  • Madde 6.4’e göre yeni bir teftiş oranı 2022’de karbon piyasalarının metodolojileri ve yönetsel gereksinimlerini belirlemek üzere çalışmalara başlayacak.
  • Çifte sayımı engellemek ve tek yıllık NDC’lere rehberlik sağlamak için karşılıklı tashihin nasıl uygulanacağına dair teknik çalışmalar yapılacak.
  • Salımlardan kaçınmayı sağlayan ormansızlaşmanın azaltılması gibi projelerin kredilerinin sayılıp sayılmayacağı üzerinde çalışmalar yapılacak.
  • Kredilerin kullanımında limitlerin gerekli olup olmadığı ile ilgili 2028’de bir değerlendirme yapılacak.

Neden önemli?

Küresel bir karbon piyasasının, azgelişmiş ülkelerde ‘yeşil’ projelerin fonlanarak, salımların azaltmasını destekleyeceği ve iklim finansmanının akışını kolaylaştıracağı yönünde argümanlar uzun süredir mevcut.

Paris Anlaşması’nın 6’ıncı maddesini revize eden 6.2 ve 6.4 maddeleri ile mitigasyon (azaltım) sonuçlarının uluslararası transferinin (ITMOs) muhasebesi sorununu adresleniyor. Burada, salım kredilerinin hem alan hem de satan ülke tarafından iki kez sayılması problemi önemli bir düğüm noktasıydı.

Bardağın boş tarafı

Çifte sayım probleminin henüz tam olarak adreslenmemiş olduğu bazı durumlar hala mevcut. Bununla birlikte piyasaların kâğıt üzerinde salımları azaltırken, gerçek salım kesintilerinin önüne geçeceği riski de baki. Yeşil badana enstrümanlarına dönüşen karbon offset’lerinin cesaretlendirilmesi de bir diğer sorun.

Karbon piyasalarını izleyen Carbon Market Watch, anlaşmayla 300 milyon metrik tonluk ‘zombi kredi’nin dolaşımda olacağını belirtmişti. CMW, bu kredilerin düşük kalitede projelerden sağlandığını, çevresel açıdan dürüst olmadığını ve birçoğunun finansal destekler olmadan da gerçekleşebileceğini belirtiyordu.

Türkiye’nin imzaladığı taahhütler:

CAN Europe Türkiye tarafından hazırlanan COP Çıktıları ve Türkiye’nin konumuyla ilgili liste şu şekilde:

CAN Europe Türkiye tarafından hazırlanan COP Çıktıları ve Türkiye’nin konumu

Söz bitmeden…

John Gerrard'ın Flare (Okyanusya) 2021 çalışması, iklim ve okyanus sorunlarının bir sentezi. Gerrard, dünyanın başka yerlerinde yaratılan iklim-ısıtma emisyonları nedeniyle atalarının okyanusu değişen Tongalı sanatçı Uili Lousi'nin açıklamasına yanıt veriyor.