Akbelen Ormanı davasında bilirkişi keşfi tekrarlanacak

-
Aa
+
a
a
a

İklim Haber’den Barış Doğru ve Bulut Bagatır’ın hazırlayıp sunduğu “İklim Habercileri”nin on üçüncü programında Türkiye’de ve dünyada iklim krizine dair son gelişmeler ele alındı.

Akbelen Ormanı'nda eylem yapan kadınlar
Akbelen Ormanı davasında bilirkişi keşfi tekrarlanacak
 

Akbelen Ormanı davasında bilirkişi keşfi tekrarlanacak

podcast servisi: iTunes / RSS

Türkiye 2050’de yeşil hidrojen ihraç edebilir

SHURA Enerji Dönüşümü Merkezi’nin, Bilkent Enerji Politikaları Araştırma Merkezi ve Alman Enerji Ajansı (dena) iş birliği ile hazırladığı “Türkiye’nin Yeşil Hidrojen Üretim ve İhracat Potansiyelinin Teknik ve Ekonomik Açıdan Değerlendirilmesi” raporu, yayımlandı. Uygun yatırımlar ve politikalarla Türkiye’nin 2050’de yıllık 3,4 milyon tona (Mt) kadar yeşil hidrojen üretimine ulaşabileceği ve bunun 1,5 ila 1,9 Mt’nun ihraç edilebileceği belirtildi. Hidrojenin yurt içi kullanımı ve ihracatını sağlamak amacıyla toplam yatırım hacminin 85 ila 119 milyar dolar olacağı hesaplanıyor. Bu da 2021 ile 2050 arası dönemde ortalama olarak yılda 3 ile 4 milyar dolar yatırım maliyeti gerektirecek. Türkiye’de bugünkü elektrik sektörü yatırımları yıllık 7 milyar dolar civarında. Tahmini maliyetler ve olası ticari fiyatlamalar dikkate alındığında, çalışmada değerlendirilen hidrojen ekonomisi 2050’de Türkiye ekonomisine yıllık toplam 6 ila 8 milyar dolar brüt fayda sağlayabilir. Bunun yanında Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması’nın etkilerinin azalması ve önüne geçilen ithal yakıt maliyetleri ise bu ekonominin temel faydaları olacak.

Muğla’nın Milas ilçesi İkizköy mahallesinde Akbelen Ormanı’nı kömür madenine tahsis eden Tarım ve Orman Bakanı Bekir Pakdemirli imzalı olur kararının iptali için İkizköylülerin KARDOK Derneği adına açtığı dava ise sürüyor. KARDOK Derneği avukatlarının yaptığı itirazlar sonucu, davaya bakan Muğla 1. İdare Mahkemesi heyeti 7 Aralık 2021 tarihli bir ara kararla, 7 Eylül’de gerçekleştirilen olaylı ilk keşfin tekrarlanmasına karar verdi. Kararda ayrıca yeni keşif süreci tamamlanıncaya kadar orman kesimi ve madene tahsis işleminin yürütmesinin durdurulmasının da devamına karar verildi. Bir önceki keşifteki hakimler naip üyelikten alınarak, keşfi gerçekleştirecek heyet başkanlığına yeni bir naip üye atandı. Yeni keşfin tarihi keşfi yürütmek için atanan yeni naip üye tarafından belirlenecek.  

Kuraklık ve iklim değişikliği bal üretimini her geçen yıl düşürüyor. İstanbul Bal Üreticileri Birliği Kurucu Başkanı Yalçın Sezer, 4 yıl önce yıllık 106 ton bal elde eden arıcıların bu yıl 60 ton ürün elde ettiğini söyledi. 20 yıl önce kovan başı verim 25-30 kilogram civarındayken, şu an 13-14 kilograma kadar gerilemiş durumda. Arıcılar, kış aylarının sıcak geçmesi sebebiyle arı ölümlerinin çok yaşandığını, düşük koloniyle birlikte verimin azaldığını söyledi. Diğer yandan arıcıların kullandıkları ilaçlar sahte olunca da arı ölümleri de kendini gösterdi.

Küresel ısınma 1,6 trilyon Dolarlık iş gücü kaybına neden olabilir

Duke Üniversitesi araştırmacıları öncülüğünde gerçekleştirilen yeni araştırma, iklim değişikliği nedeniyle ısı ve nem seviyelerinin yükselmesi sonucunda, açık havada gerçekleştirilen işlerin, günün daha serin saatlerine taşıma olasılığının önemli ölçüde azaldığını gösteriyor. Bu durum, dünya çapında önemli işgücü kayıplarına yol açıyor.

Küresel ısınmanın günümüz sıcaklık ortalamalarına kıyasla 2 dereceyi aşması durumunda, işgücü üretkenliğindeki düşüş nedeniyle oluşacak ekonomik kaybın 1,6 trilyon dolara ulaşacağı tahmin ediliyor. Analiz, bu durumdan en olumsuz etkilenecek kesimlerin Asya, Orta Doğu, Afrika ve Batı Pasifik’te yer alan tropikal ve subtropikal bölgelerdeki işçiler olacağını belirtiyor. Analiz, işgücü kaybının en fazla yaşanacağını ülkelerin, nüfusun önemli bölümünün açık hava koşullarında faaliyet gösterdiği Hindistan, Çin, Pakistan ve Endonezya olacağını öngörüyor. Ancak kişi başına yaşanacak kayıplarda daha az nüfuslu 14 ülkenin daha fazla ekonomik kayıp yaşaması öngörülüyor. Bu ülkeler arasında Bangladeş, Tayland, Gambiya, Senegal, Kamboçya, Birleşik Arap Emirlikleri, Bahreyn, Katar, Bruney, Gana, Togo, Benin, Sri Lanka ve Nauru yer alıyor.

BM Genel Sekreteri Antonio Guterres, BM Güvenlik Konseyi’nde terör ve iklim değişikliği bağlamında açıklamada bulundu. Guterres, çevresel bozulmanın silahlı grupların etkilerini genişletmelerini ve kaynakları kendi avantajlarına göre manipüle etmelerini sağlayacağını belirtirken, çatışmanın önlenmesi girişimlerinin iklim risklerini hesaba katılarak uygulanması gerektiğini vurguladı. “Irak ve Suriye’de, IŞİD olarak da bilinen terör örgütü DEAŞ, su kıtlığından yararlandı ve kendi iradesini topluluklara dayatmak için suyun kontrolünü ele geçirdi” dedi. BM Genel Sekreteri, şu anda iklim değişikliğine karşı en savunmasız bölgelerin aynı zamanda güvensizlik, yoksulluk, zayıf yönetişim ve terör belasından da büyük ölçüde mustarip olduğunu hatırlattı. “İklim, karmaşık çatışmaları etkiliyor ve kırılganlığı artırıyor… Geçim kaynaklarının kaybı insanları umutsuzluğa düşürdüğünde, koruma, gelir ve adalet vaatleri – teröristlerin bazen gerçek planlarını gizlediği halde – daha çekici hale geliyor” dedi.

Karbon tutma ve depolamanın önündeki engelleri aşmak onlarca yıl sürecek

Asya İklim Değişikliği Yatırımcı Grubu (Asia Investor Group on Climate Change, AIGCC) tarafından yayımlanan yeni bir analiz, Asya genelinde karbon tutma ve depolama (Carbon Capture and Storage, CCS) altyapılarının büyük ölçekte uygulamaya konabilmesi için süregelen finansal ve operasyonel engellerin onlarca yıl devam edeceğini ortaya koyuyor. Bu durum, sanayi kuruluşları tarafından öne sürülen ve CCS teknolojilerinin büyük ölçekte yaygınlaştırılmasını öngören senaryoların karşılanamayacağını gösteriyor. Asya’daki hükümetler ve şirketler, enerji dönüşümü planlarını desteklemek ya da net sıfır hedeflerine ulaşmak üzere gereken emisyon azaltımını sağlamak amacıyla gelecekte CCS teknolojilerine bel bağlıyor. CCS teknolojileri, elektrik üretimi ya da endüstriyel üretim kaynaklı karbondioksit emisyonlarının tutulması ile atmosfere salımı önlenen bu emisyonların taşınmasını ve kalıcı olarak yeraltında depolanmasını içeriyor.

Afrika Müzakereciler Grubu (AGN), kıtanın aşırı hava koşullarına karşı savunmasızlığı ve yüksek borçlanma maliyetleri gibi konuları kapsayacak resmi bir gündem maddesi istiyor. Koronavirüs pandemisi, savunmasız birçok ülkeyi daha fazla borca sokarak, temiz enerjiye yatırım yapmayı ve aşırı iklim koşullarına karşı dirençli kılmayı zorlaştırdı. 2022’de bir sonraki BM iklim zirvesine ev sahipliği yapacak Mısır’ın bir atılım yapma şansı var. Afrika Birliği’nin (AU) konuya daha yüksek düzeyde siyasi nüfuz getirerek devreye girmesi çağrısında bulunuluyor. Afrika’nın kendisini Afrika Çevre Bakanlar Konferansı (AMCEN) aracılığıyla organize etmesi gerektiği ve AU’nun müzakerelere en az 15-20 bakan ile katılması için harekete geçilmesi gerektiği belirtiliyor. COP26’da da Afrikalı Bakan sayısı azdı. Gabon, Kenya ve Mısır’dan yalnızca üç bakan sonuna kadar müzakereye devam etti.

Almanya’dan Fransa’ya: “Nükleer yeşil değildir”

Almanya’nın yeni Dışişleri Bakanı Annalena Baerbock yabancı bir başkente ilk resmi ziyaretini Paris’e yaptı. Baerbock Paris’te yaptığı açıklamada, “Almanya, Fransa’nın nükleer elektriği yeşil enerji olarak etiketleme çabalarına karşı çıkacak” dedi. Taksonomi hakkındaki tartışma -şu anda Avrupa Komisyonu tarafından geliştirilmekte olan, yatırımcılar için yeşil etiketleme sistemi- odak noktasındaki konulardan biriydi. 2018’den beri Yeşiller’in eş lideri olarak da görev yapan Baerbock, “Hiçbir kriz insanlık için iklim krizinden daha büyük bir tehdit oluşturmaz” dedi. Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian ile görüştükten sonra, “Nükleer konuda farklı tutumlarımız olduğu aşikar” diye konuştu. En az 12 AB üye ülkesiyle birlikte Fransa, nükleer ve doğalgazı “yeşil” yatırımlara dahil etmeyi amaçlarken, Almanya atom enerjisine karşı çıksa da gaza bağımlı durumda. 22 Aralık’ta Avrupa Komisyonu, AB’deki en sıcak çevre tartışmalarından biri haline gelen nükleer ve gaz için yatırım kurallarını açıklayacak.

Almanya’nın kömürden 2030’da çıkma hedefi bazı eyaletleri rahatsız etti

Almanya’nın planlanan kömürden çıkış tarihi, aylar içinde 2038’den “ideal” 2030’a geldi. Ancak bazı isimler bu karardan memnun kalmadı. Der Spiegel ve Clean Energy Wire, Doğu Almanya’nın bir kömür madenciliği eyaleti olan Saksonya’dan muhafazakar CDU başkanı Michael Kretschmer’in, işçi sendikalarını, hükümetin ülkenin kömürden çıkışını 2030’a çekme planlarını protesto etmeye teşvik ettiğini bildirdi. Alman Sendikalar Birliği’nin (DGB) ev sahipliğinde düzenlenen bir etkinlikte Kretschmer, sendikacılara, sosyal demokrat SPD, Yeşiller Partisi ve liberal FDP’nin kararını “uysallıkla kabul etmemelerini” söyledi.

Katılımcılara, “Bu uzlaşmanın (kömürden 2038’te çıkılması) politikacılar tarafından tek taraflı bozulmasının doğru olmadığına inanıyorum” diyerek seslendi. Kretschmer, bir önceki CDU/SPD hükümetinin, kömürle elektrik üretimini en geç 2038’den önce sona erdirme kararını ortaya atan kömürden çıkış komisyonunun bir üyesiydi. Kretschmer, kömürden planlanandan birkaç yıl önce çıkılmasının, kömür işçilerinin mevcut plana duyduğu güvenin “ihlali” anlamına geleceğini söyledi. CDU’lu politikacı, 2030 yılına kadar mevcut kömür işçileri için binlerce yeni iş yaratmanın imkansız olacağını savundu.

İklim değişikliği 2021’de Google’da en çok arananlar arasında

Google’ın her yıl düzenli olarak açıkladığı arama trendleri listesine göre 2021’de iklim değişikliği öne çıkan başlıklardan biri oldu. Dünya çapında “Nasıl korunur” ve “sürdürülebilirlik” trendleri, hiç olmadığı kadar fazla aratıldı. Metropollerden tropik adalara kadar dünyanın dört bir köşesinde “iklim değişikliğinin etkileri” şeklindeki arama trendi de, hiç bu kadar fazla aranmamıştı. Bu ifadelerin, dünyada iklim değişikliğinden en çok etkilenen ülkeler arasında yer alan Fiji’de en çok aranmış olması, büyük bir sürpriz olmasa gerek.