"Pandemi etkeni olasılığı bulunan virüslerin %99,96’sını bilmiyoruz"

-
Aa
+
a
a
a

Son yapılan bir araştırmaya göre memeli ve kanatlılarda henüz saptanmamış 1.67 milyon virüsten 700 ile 820 bin kadarının insanı enfekte edebileceği hesaplandı. Buna göre insanda pandemi etkeni olasılığı bulunan bu virüslerin %99,96’sını tanımıyoruz. 

 

Değişik virüs formları, dijital illüstrasyon
Selim Badur'la Korona Günleri: 31 Ocak 2022
 

Selim Badur'la Korona Günleri: 31 Ocak 2022

podcast servisi: iTunes / RSS

Ömer Madra: Günaydın Selim Badur, merhabalar.

Selim Badur: Günaydın efendim. Günaydın Özdeş, Feryal, herkese iyi haftalar diliyorum. 

Özdeş Özbay: Günaydın. 

SB: Yine iç açıcı haberlerle haftaya başladınız. 

ÖM: Evet, başladık. Ben bir şeyi sorarak başlayayım, en iç açıcı haberi tabii size bırakmak durumundaydık ama yani Sağlık Bakanı, “Virüs eski gücünde değil, salgının endişe verici dönemi artık geride kaldı. Dünyanın gündemi normale dönüyor” dedi. Ben de şey zannetmiştim, halbuki artıyor gibi gelmişti. Yani John Hopkins Üniversitesi verilerine baktım, Türkiye'de de rekorlar kırıldı. Vaka sayısı 95 bine yaklaştı mesela bir keresinde, yeni bir zirveyi de gördü. Ben farklı düşünüyordum, öyle değilmiş. Sağlık Bakanı en doğrusunu o söylüyordur, ne diyorsunuz? 

SB: Şimdi ben de tam oradan başlayacaktım. Aslında bu açıklamadan hareketle dünyadaki çelişkili açıklamaları ve sadece sayısal açıdan değil, birtakım yaklaşımlarda da ne kadar farklı görüşlerin birbiriyle çelişen davranışlar olduğunu göstermeye çalışayım. Hepinizin bildiği bir şey ama çok çarpıcı örnekler birikti bu hafta. 

Şimdi Sağlık Bakanı'nın açıklaması, Doktor Fahrettin Koca şöyle demiş: “Virüs eski gücünde değil, artan sayılar sebebiyle endişelenmeye mahal yok. Büyüklerimiz ve kronik hastalıkları olanları koruyup kişisel tedbirlere uyarak normal hayatımıza devam edeceğiz. Aşılarımızı ihmal etmeyelim. Kendi gücümüz Türkovac var.” Böyle bir açıklama yapmış. Bu açıklamanın yapıldığı günlerde Türk Tabipler Birliği “Toplum sağlığında korunmak için zorunlu aşı uygulaması olanaklıdır.” deyip neler yaşandığını bahsetti ve işin vahametini, çok dikkat edilmesi gerektiğini, hani böyle işin bittiği, gerilediği gibi yaklaşımlar sergilenmesinde hata olduğunu açıkladı. Ancak baktığımız zaman bu durum ve bu çelişkili yaklaşımlar sadece Türkiye'ye özgü değil. Bunu, garip bir şekilde, ben de söylemek istiyordum, programa böyle başlıyordum. Danimarka'nın Başbakanı Mette Frederiksen, yirmi altıncı basın toplantısı yapmış Covid pandemisi bağlamında. Yirmi altı toplantı düzenlemiş şimdiye kadar. Yirmi altıncısında “1 Şubat itibariyle önceki hayatımıza geri dönüyoruz.” diyor ve bütün önlemlerin kaldırıldığını ilan ediyor. Şimdi bu açıklamayı yaptığı gün beş nokta sekiz milyonluk nüfusu olan Danimarka'da olgu sayısı kırk altı binin üzerinde ve pandeminin başından beri en yüksek sayıdayken bu açıklama yapılıyor. Ensidans ise, yani hastalığın görülmesi 100 binde 4 bin 753, Fransa'dan daha fazla. Yani 5.8 milyona sahip bir ülkeden bahsediyoruz. Olgu sayısı hiç bu kadar yüksek olmazken “Bu işi bitirdik.” diye bir açıklama yaptığını görüyoruz ve birçok Avrupa ülkesinde sayılar artmaya devam ederken hükümet yetkililerinin şubat ayı itibariyle artık önlemleri yavaş yavaş, bazılarında kademeli, bazılarında daha süratle kaldırılma eğilimi ve açıklamaları var. Örneğin Avusturya; Avusturya biliyorsunuz radikal biçimde aşısızların sokağa çıkmalarını kısıtlayan bir karar almıştı. Bu konan kısıtlamalar kaldırılıyor. Bu yaklaşım ancak yoğun bakımlar tekrardan dolmaya başlarsa gündeme konacaktır, diyor. İngiltere -ki 12 yaşın üzerindekilerin %64’ü tam aşılı İngiltere'de- iç mekanlarda maske zorunluluğunu kaldırıyor. Bu, okullarda ya da işte kafelerde, restoranlarda maske zorunluluğu kaldırılmış demek. İspanya'nın Katalanya bölgesi, Katalanlar HES kodu uygulamasını ya da onlardaki Passi Sanitaire denen uygulamayı kaldırıyorlar. Gerekçeleri ilginç İspanyolların açıklamasında. Toplumun hemen hemen tamamı aşılanarak -ki aşılama oranları on iki yaş üzerinde yüzde doksan virgül yedi gibi çok yüksek Katalonya’da- toplumda aşılanma ya da hastalığın geçirilmesi sonucunda biz görüyoruz ki bunların bağışıklığı azalıyor ve yeniden tüm toplum enfenfeksiyona açık hale gelmeye başladı. Bu nedenle bu kodları filan göstermek geçersiz. Yani birtakım riskli grupları saptamak, bunları izole etmek, bunların alışveriş merkezlerine girmesini engellemek gibi bu HES kodunu -oradaki adıyla “pass” dedikleri belge ya da durumlarını belirten, gösterdikleri kod- kullanmaya gerek yok diyorlar. Yani bunlar geçerliliğini yitirdi diyorlar. Çünkü herkes duyarlı hale geldi. Yani herkes hastalığı geçirdi. Aşılama oranı çok yüksek ama sağlanan bağışıklığın süresi bitmekte ve bu nedenle herkes tekrar duyarlı hale geldi. Tekrardan başa dönüyoruz diye açıklama yapıyor Katalonya ve bu nedenle bu tür uygulamaları kaldırıyor. Finlandiya 1 Şubat itibariyle kültürel ve sportif faaliyetlerindeki kısıtlamaları kaldırıyor. Bu kararlara Hollanda'nın, Rusya'nın da uyduğunu görüyoruz, ama bir tek Almanya bu işi diğer komşuları gibi uygulamıyor. Kısıtlamalara devam diyor, çünkü 200 bin olgunun üzerinde günlük olgu sayısı Almanya'da. Geçen haftadan yetmiş bin daha fazla olgu var. Ve Fransa'ya bakıyorsunuz, Fransa'da da birtakım kısıtlamalar var. Bunlar peyderpey kaldırılmakta ama işin ilginç yanı Fransa’da -hani beş yüz binlerden belki şimdi üç yüz binlere düştü, üç yüz altmış binlerde- günlük sayı oldukça fazla. Son haftanın ortalaması günlük üç yüz altmış bin olgu sayısı ve özellikle omikron geçirenlerde hastalık tekrardan bağışık da olsalar, yani aşılansalarda da omikronla tekrar hastalanabiliyorlar. Bu gösterildi ve Fransız Bilim Kurulu Başkanı Jean-François Delfraissy “Biz herhalde yoğun bakımlarda mart ortalarına kadar yoğunluk süreceğini göreceğiz. Daha sonra azalacak ivme ama ilkbaharı bu tempoyla geçirdikten sonra sonbaharda yeni tipler ile karşılaşırız bir posta ama bunların özelliklerinde ne olur bilinmez” filan dedi. Yani kısaca hemen hemen tüm Avrupa ülkelerinde gördüğümüz tablo Türkiye'deki sağlık yetkililerinin aldığı karar ve gerçeklerle çok paralellik gösteriyor. Sadece bunun altını çizmek istedim. 

ÖÖ: Bahsettiğiniz Danimarka'da yeni bir alt varyantın ve hatta omikrondan daha fazla yaygınlık gösterdiği söyleniyordu. 

"Yeni varyantların çıkması konusunda risk hala sürüyor"

SB: Şöyle, ona geleceğim. Bu omikronun BA1, 2, 3 tipi var. Yaygın olan tipi 1 idi. Çok az görülen 2 tipi vardı. Danimarka'da ilginç bir şekilde birdenbire bu BA2'nin yoğun bir şekilde ortama hakim olduğu görüldü. Bu diğer ülkelere yayılır mı? Ne kadar hızlı yayılıyor? Ne kadar tehlikeli, daha ağır bir hastalık mı yapıyor? Yapılan aşılardan ya da geçirilen, sonra kazanılan bağışıklıktan bu B2 ne kadar etkileniyor, bunu bilmiyoruz. Bunu zaman gösterecek, henüz araştırmalar tamamlanmadı. Ama bu varyantların ortaya çıkması, yani bırakın omikronun alt tiplerinden birinin ön plana çıkmasını, yepyeni varyantların çıkması konusunda risk hala sürüyor. Özellikle son hafta içinde iki yeni varyan saptandı ve İngiltere'de hafta sonu, geçen hafta biterken cuma günü 320 uzman, Boris Johnson'a bir mektup iletiyorlar; diyorlar ki “Gelişmekte olan ülkelerde aşılanma oranları dikkat çekiyor. Buralardan yeni varyantlar çıkacaktır. Siz böyle önlemleri alıp kapıyı açıp bütün bunlarla ilgilenirken özellikle yapmanız gereken eşit aşı dağıtımını sağlamak ve bu şekilde yeni varyant çıkışını engellemek. Yoksa Avrupa ya da gelişmiş ülkeler ne yaparsa yapsınlar, önlemleri alsınlar, ilaçlar bulsunlar, bu varyant çıkışını engellemedikçe yeni varyantların ortaya çıkışını, doğuşunu durdurmadıkça, bu olasılığı azaltmadıkça devam edecektir. Bunun nedenlerinden bir tanesi işte aşılanmamış toplumlarda varyant çıkma olasılığının yüksek olması. 

ÖM: Peki ben araya girip bir de şeyi sorabilir miyim ilaveten; yani Türkiye'deki ve Avrupa'daki durumlardan bahsettik ama mesela Amerika kıtasında, özellikle de Amerika Birleşik Devletleri'nde de çok acayip, bana çok tuhaf gelen bazı gelişmeler var. Mesela Trump bir şey yapmış, eski başkan Donald Trump, Teksas’ın bir eyaletinde büyük bir kongre kentinde büyük bir toplantı yapmış. Tamamıyla maskesiz herkes ve on binlerce kişinin katıldığı bir şeydi. Bunu, Trump'ın eski adamlarından bir tanesi de yani savunma danışmanı Michael Flynn de Covid-19 için Trump'ı yenmek için George Soros'la Bill Gates'in icat ettikleri bir şey demiş. Arkasından da Kanada'da da hükümet binasını basmışlar, aşı karşıtları sokağa dökülmüş. Başbakan Justin Trudeau ve yakınları, ailesi gizli bir yere kaçırılmış. Bu da Kanada'da oluyor. Bayağı ilginç bir dünyayla karşılaşıyoruz galiba değil mi? Yani 21 Ocak'ta da zirve yaptığı görülüyor şeyde… Worldometer listelerine baktığım zaman zirveye çıkmış durumda, Covid vaziyetleri artıyor gibi gelmişti ama artmıyor diyorlar işte gerek Türkiye'de gerek Kanada'da gerekse Amerika'da. Hatta aşı zorunluluğunun kaldırılması yönünde karar alan mahkemeler de var. İşte ilginç bir ortam yani. 

SB: Bu ilginç ortamı, birtakım haberleri değerlendirirken nereden bakmamız gerektiği konusunda gerçekten soru işaretleri oluştu. Buna ait bir örnek vermek istiyorum; siz bahsettiniz bu Spotify'da Neil Young ve Joni Mitchell kendi parçalarının çalınmasının yasaklanmasını istemişler. Yani istemiyorlar çalınmasını. Bunun da nedeni Spotify'da Joe Rogan isimli bir kişinin yaptığı podcastler. Orada sürekli anti aşı karşıtı söylevlerde bulunuyor ve bu süreçte işte bütün olup bitenler ünlü müzisyenlerin, Neil Young, Joni Mitchell gibi ve bunların şarkılarının çalınmayacak olması Spotify'ın piyasa değerini iki milyar dolar kaybına yol açmış. Ancak şimdi Joe Rogan kim diye baktım hani dün akşam neyin nesiymiş bu bu kişi diye, ya öyle ilginç ki bu adam aşı karşıtlığı yapıyor, ama bir yandan kendisi bir televizyon şovunda, işte onun yöneticiliğini yapmış, sahne şovları yapan bir kişi. Ama bakıyorsunuz 2020 seçimlerinde Demokrat Parti adaylarının ve özellikle Bernie Sanders’ın çok hararetli bir savunucusu. Şimdi o dönemde bu haber üzerine gitseydik bu adama methiyeler düzecektik belki de. E, şimdi bir yandan Djokovic’e bakıyorsunuz, hani aşılanmadı ve Avustralya Tenis Turnuvasına girmesi, katılması yasaklandı ve kendisinin aşı karşıtı olma nedenine baktığınızda, yeni bir habere göre ya da sonradan ortaya çıkan bir habere göre Danimarka'da bir ilaç şirketinin ortağı olması. Böyle bir haber çıktı. Bu Bio-tech, biyoteknolojik firmasına ortak olduğu için ilaçları savunuyor, aşıyı bu nedenle olmuyor deniyor. E bir yandan başka haberlere bakıyorsunuz, Djokovic göçmenlere, yoksul çocuklara milyonlarca dolar yardımda bulunan bir kişi. Bu tip haberler var. Robert Kennedy’e bakıyorsunuz, Robert Kennedy Jr. bir yandan dünyadaki, bütün ülkelerdeki, gelişmiş ya da gelişmekte olan, sadece Amerika, Avrupa değil, gelişmekte olan ülkelerde aşı karşıtı hareketlerin finansörü, destekçisi Robert Kennedy aynı zamanda neyin destekçisi? Özdeş’le bunu daha önce de gündeme getirmiştik galiba, aynı zamanda iklim krizine ait yapılan çalışmaları, Greta'yı destekleyen bir kişi. Şimdi bir yandan onu destekliyor, bir yandan da aşı karşıtlığını destekliyor ve böyle çelişkili bir dünya ve çelişkili haberler içindeyiz. Ama gülümsetecek tek haber Türkiye'den geldi yine; Paşabahçe şişe cam fabrikaları, bilmiyorum gördünüz mü, Covid-19’a karşı etkili bardak üretmiş. V blok teknolojisi kullanıyormuş, mikroorganizmalara karşı özel kaplama teknolojisi. Hani bunu nasıl yorumlamak lazım? Ne demek lazım bilmiyorum. 

"Ölenlerin sayısı resmi açıklamalara oranla yedi sekiz misli daha fazla"

Şimdi sayısal değerleri programın başında söylerdim. Bu kez biraz ertelendi bu sayısal değerler. Toplam olgu sayısı 375 milyonu geçti, 5.7 milyon kadar da yaşamını yitiren kişi var. Sonuçta günlük sayı 3 milyon 340 bin kadar. Şimdi hatırlarsanız pandeminin pik yaptığı dönemlerde işte delta virüsünün ya da birtakım farklı varyantların ön planda olduğu 2020 ya da 2021 yılında, günlük olgu sayısı sekiz yüz bin filan olduğunda biz “Amma çok yüksek, tepe noktası, ne korkunç!” diyorduk. Ya şimdi şaka değil; 3 milyon 350 bin olgu var, bildirilen yeni olgu sayısı ve daha önce de hep belirttiğim gibi bu son artış ve omikronla ilgili olarak Avrupa ve Amerika Birleşik Devletleri'ndeki artışlar bu yüksek oranlara erişilmesini sağladı. Ama biz, örneğin Hindistan'da, örneğin Latin Amerika'da, örneğin Afrika'da ne kadar artış olduğunu ve omikronun nasıl seyrettiğini, bu yeni varyantın, hızla yayılan varyantın getirisinin ve götürüsünün ne olduğunu bilmiyoruz. Tam bunu söylerken Hindistan'dan hafta sonu bir yayın çıktı ve bu yayında yapılan bir matematik modelle ölenlerin sayısının resmi açıklamalara oranla yedi sekiz misli daha fazla olduğunu söylüyor. 

ÖM: Daha önce üç, üç-dört katı deniyordu değil mi? 

SB: Olgu sayısıydı bu, ölenlerin sayısı. Ama 7-8 misli, bu çok büyük bir şey. Bu arada benim bazen… bu konuya değinmiştim, özellikle bu salgının dolaylı etkilerine, buna ait Birleşmiş Milletler'in UNICEF'le beraber bir-iki raporu ortaya çıktı. Bir tanesi okuldan yoksun kalan, eğitimi aksayan çocukların oranına ilişkin. Pazartesi günü, geçtiğimiz pazartesi Birleşmiş Milletler'in raporu yayınlandı. 635 milyon çocuk okuldan ve eğitimden yoksun kalmışlar bu dönemde. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde 10 yaş altı çocuk grubunda da buradaki artış, yani eğitimi aksayan çocuk sayısındaki artış %53 oranında. Ama buna karşın Amerika Birleşik Devletleri'nde çeşitli eyaletlerde, işte Kaliforniya, Kuzey Carolina, Ohio, Tennessee gibi yerlerde küçük çocukların, ilkokul çağındaki çocukların üçte ikisinin örneğin hiç matematik dersini almadıkları ortaya kondu. Raporda belirtiliyor. Bir diğer önemli nokta da çocukluk çağı evlilikleri; özellikle kız çocukların sayısı 2,5 milyon, ne kadar korkunç diyordum. Bu sayı güncellendi ve Birleşmiş Milletler'in çocuk bölümünün açıklaması, çocukluk çağında evlendirilen çocuk gelinlerin, yani küçük kız çocukların, 10 yaş altı kız çocuklarının, evlendirilenlerin sayısı 10 milyon olmuş, 10 milyonu geçmiş. Özellikle Nepal, Bengladeş Etiyopya, Nijerya, Kenya, Malavi'deki sayılara bakıp böyle korkunç bir orana erişilmiş. Bu da tabii bir başka dram. 

Başka neler söylenebilir bu haftayla ilgili? Çeşitli klinik çalışmalar ve çeşitli bulgular var. Örneğin omikronun vücuttan atılımı daha uzun sürdüğü için son günlerde çeşitli hükümetler ve Türkiye'de bu izolasyon süresini ya da pozitif olduktan sonra kişinin kaç gün sonra tekrardan işine, topluma dönebileceği, bu süreyi kısıp kısaltmışlardı. İşte 14 günden yedi güne indi izolasyon. Sonra yedi günden beş güne inen kısıtlamalar var. Bakmışlar omikronun ne kadar kaldığına, ya beş gün sonra ortadan filan kaybolmuyor. Omikron varlığını aynı yüksek oranda sürdürüyor. Bu hiç bilimsel filan değil. Nereden çıktı bu diye bir çalışma var. Bu çok garip bir durum tabii. Başka haberlere baktığımız zaman yine geçtiğimiz hafta Avrupa Birliği'nin 27 ülkesinin dışişleri bakanlıkları toplandılar ve Avrupa ülkeleri arasında aşılananların dolaşımı sırasında PCR testi sonucunu istiyorlardı, bunun kaldırılmasına karar verdiler. İngiltere’den, İngiltere'deki durumdan bahsettik hani kısıtlamalar kalkıyor diye ama polis de bir yandan bu Downing Street, 10 numaradaki, yani başbakanlık konutundaki partileri soruşturmaya başlamış, Boris Johnson'ın analiz ettiği ya da katıldığı partiler. Başka tuhaflıklar var; Fransa'da bugüne dek 317 bin dizi analizi, yani sekanslama yapılmış hangi varyant söz konusu diye, fakat bu Avrupa Gen Bankasına yapılan 317 bin sekanslamadan sadece 1681’i bildirilmiş. Yani bir başıbozukluk, bir standardizasyon eksikliği var. Yani test yapıp da bunların kayıtlara geçirilmediği bir durumla karşı karşıyalar. Aynı ülkede bu aşı karşıtları grupların militanı Fabrice Di Vizio’nun -Didier Raoult polemiğine yol açan Marsilyalı hekim, onun da avukatı Fabrice  Di Vizio- şu ana dek Fransa'da 19 bin 685 başvuruda bulunmuş bu avukat, bu aşı karşıtlarının hakkı için yasal olarak mahkemeye başvuruyor. Bu da ilginç bir sayısal değerdi. Almanya Parlamentosunda zorunlu aşı konusu gündeme geldi geçtiğimiz hafta. 45 milletvekili söz alıp konuştular. Bunların bazıları aynı partiden, aynı gruptan da olsalar çok çelişkili görüşlerini öne sürdüler ve kesin bir karara varılmadı. Biraz önce gelişmekte olan ülkelerdeki eğitim ya da çocuk çağındaki evlilikler sorunundan bahsetmişken Avrupa'da tıbbi yönden aksaklıklar, özellikle böbrek ve pankreas nakilleri gibi önemli ciddi ameliyatlar artık çok sayıda ertelenmeye başladı ve Covid dışındaki hastalar zor durumda, bunun haberleri geliyor. Bu arada Moderna, omikrona karşı hazırlanan ve rapel doz olarak kullanacak yeni bir aşı formatının üzerine çalıştığını söyledi. Moderna, rapel doz için, yani hatırlatma dozu için bu işi yaparken Pfizer başından itibaren omikronu kapsayan bir aşıyı geliştirmeyi ilan etti. Ama tam bunlar, bu firmalar aşı çalışmalarından bahsederken Nature dergisinde 28 Ocak'ta Emily Watts imzasıyla bir editoryal yayınlandı ve orada “Mevcut aşılar kısmen koruyor, üçüncü dozu yaptığınız zaman bu üçüncü dozun uygulanması omikrona karşı aşıların etkisini %90’lara çıkarıyor. Ama bu omikronu da içerecek aşı çıkartmak nereden çıkıyor? Bu hiçbir işe yaramaz ve yazının başlığı da omikrona karşı, spesifik olarak “Omikrona karşı aşı geliştirmek gerekli mi?” Çünkü siz bu aşıyı geliştirip de ortaya çıkarana kadar başka varyantlar ortaya çıkacaktır. Buna gerek var mı, sorusunu atmış ortaya. 

Omicron dış koşullara en dirençli varyant

ÖM: Pardon, bir kez daha şeyi tekrar etmenizi rica edebilir miyim? Yani ölümleri 7-8 kat daha mı fazla  yapacağız? Yani normaldeki verilen resmi rakamlara göre kaç dediniz? 7-8 kat mı? 

SB: 7-8 kat daha fazla verilen ölüm rakamları, çünkü bugün itibariyle John Hopkins Hastanesinin sitesinde 5 milyon 662 bin 776 ölüm vardı. Hani gelişmiş ülkelerde de belki daha sağlıklıdır bu istatistikler ama gelişmekte olan ülkelerde, örneğin Hindistan'da, Hindistan'ın rakamına bakmak mümkün, hemen bakılabilir. Özdeş'ten rica edeyim Hindistan'da ne kadar kişinin öldüğünü, çünkü şu anda bilgisayarımda başka bir veri var bahsetmek istediğim, onu bozmayayım. 

ÖÖ: Bahsettiğiniz yedi kat şey değil, omikron değil, en başından beri. 

ÖM: Hayır, ölenlerin sayısı. Ölenlerin, verilen ölenlerin sayısı 7-8 kat fazla. Yani Türkiye'de 189 kişi veriliyordu. Bunu yedi veya sekizle çarptığımız zaman sadece dün itibariyle 1300’den fazla kişinin hayatını kaybettiğini var sayacağız o zaman. 

SB: Bu tabii 7-8 misli Hindistan’da, evet. Türkiye'de şimdiye dek 87 bin 234 kişi yaşamını yitirmiş. Eğer Hindistan modeli Türkiye için de geçerli ise bunu yediyle çarpmak lazım. Tabii bunu Türkiye koşullarına, bu ülkenin dinamikleriyle hesaplamak, ortaya koymak mümkün, onun yapılması lazım. Bu arada başka ne var diye baktığımızda, tabii dünyada sağlık konusunda başka şeyler de oluyor, sadece Covid değil. Afrika'da, Benin’de, komşu ülkelerinde ciddi bir kolera salgını başladı. Bir de yine Dünya Sağlık Örgütü'nün bir raporu Lancet’te yayınlandı; buna göre antimikrobiyal direnç nedeniyle, yani antibiyotiklere dirençli enfeksiyon nedeniyle 1.27 milyon ölüm meydana gelmiş ve AIDS, üstüne sıtmadan ölenlerin iki misli daha fazla insan bu antimikrobiyal direnç nedeniyle hayatını kaybediyor, bu önemli bir nokta. Japonların yaptığı bir çalışma var. Japonların yaptığı çalışmada da omikronun şimdiye kadar görülen, hani hızlı mı yayılıyor, hafif mi enfeksiyon yapılıyor açılarından inceleniyordu, ama Ryohei Hirose isimli Japon araştırıcı ve arkadaşları bir çalışma yapmışlar; dış ortamlarda, şimdiye kadar gördüğümüz SARS-CoV-2 yani Covid-19 virüsünün çeşitli varyantları arasında, bunun kadar dış koşullara dirençli bir varyant yokmuş. Bu da ilginç bir çalışma, Omicron varyantı özellikle iki misli daha dirençli, daha uzun süre canlılığını koruyor. 

Şimdi bitirirken, daha önce bunun hazırlığını yapmamıştım ama siz biraz önce, saat 8.30’dan önce Korona Günleri’ne başlamadan yeni bulunan virüslere ait sayısal bir değer verdiniz. O bağlamda bir bilgi aktarıp programı bitireyim; insan genom projesi vardı, biliyorsunuz. Bir de “virom projesi” var. Global virom projesi, yani daha ne kadar virüs var, daha ne kadar bize sorun yaratacak virüs bulunmakta, bunu araştıran çok büyük, birçok ülkenin ve araştırma merkezinin katıldığı bir proje -ki Lancet Infaction Disease ve Science dergilerinde sonuçları yayınlandı- buna göre dünyada 111 virüs ailesi belirlenmiş. Bunlardan 25 virüs ailesi insanı enfekte eden virüsleri kapsıyorlar. Şu an bildiklerimiz arasından 263 tane virüs insanı enfekte eden virüsler. Ancak memelilerde ve kanatlılarda, henüz saptanmamış -iki kere baktım, yani doğru mu görüyorum diye- 1.67 milyon virüs var. Memeli ve kanatlılarda henüz saptanmamış 1.67 milyon virüs var. Büyük bir olasılıkla bu kadar virüsün içinde 700 ile 820 bin kadarının insanı enfekte edebileceği hesaplanmış. Buna göre ileride bu virüslerle ilgili bir pandemi ortaya çıkarsa şöyle bir tablo karşımıza çıkıyor; buna göre insanda pandemi etkeni olasılığı bulunan virüslerin %99,96’sını biz bilmiyoruz. Bu kadar virüs insanı hasta etmek ve büyük salgın olarak, kıtalar arası salgınlar, pandemiler oluşturmak için sıralarını bekliyorlar ve yine bu raporda 1990-2010 yılları arasında saptanan zoonozların, yani hayvandan bulaşan virüslerin %94’ünde RNA virüslerinin, yani içinde influenza, koronavirüs, HIV gibi virüslerin bulunduğu virüs ailesinin genom olarak RNA taşıyan virüsler olduğu belirlenmiş. Yani kısaca bu raporda henüz bilmediğimiz virüslerin %99.96’sı -şaka değil, neredeyse tam olarak hiçbir şey bilmiyoruz demek ki- bulunuyor bu viron projesinde. İlginç iki spekülasyonun da -bunu ama önümüzdeki programı bırakalım- önemli konular olduğunu düşünüyorum; bir tanesi önemli bir rapor yayınlandı, Covid’in gelişimi doğrultusunda “lockdown” dediğimiz kapanmaların, bizim hayatımızı kurtarmak açısından hiçbir işe yaramadığını savunan bir rapor, ilginç. Bir diğeri ise maskeler konusunda yeni çıkan Science’ta bir yazı var, Jason Abaluck ve arkadaşlarının. Onlar da Bangladeş'teki örneklerden hareketle maskelerin ne kadar çok işe yaradığını söylüyorlar. Yani maskeler işe yarıyor, evet, ama bu kapanmalar; hani alışveriş merkezini kapat, şurayı kapat, buraya kapat, pek bir işe yaramıyor diyen bir rapor var. Hani onları da irdelemek, tabii görüşlerin karşısını da savunmak mümkün. Böyle bir durum var. Tabii maskeler ilginç, çünkü bir Fransız da maskelerin tarihini; maske nerede kullanılmış, ne zaman kullanılmış, bunları incelemiş. Oldukça ilginç bir kitap. Onu da edinip oradan da bazı bilgileri aktarmak keyifli olacaktır. Egzorsizmden folklora kadar maskelerin kullanım alanlarını araştıran bir kitap yayınlamış diyerek Ali Bilge'ye yerimi bırakayım. Herkese iyi haftalar tekrar ve hoşça kalın. 

ÖÖ: Teşekkürler. Görüşmek üzere. 

ÖM: Sağ olun.