Pandemi önlemleri sonlanıyor ama vaka ve ölümler artıyor

-
Aa
+
a
a
a

Selim Badur, pandemiye dair güncel rakamların resmi rakamların üç katı kadar değerlendirilmesi gerektiğini aktardı ve pandeminin yanı sıra, diğer enfeksiyon hastalıklarına karşı dikkat edilmesi gerektiği uyarısında bulundu.

İngiltere'deki Covid Memorial Wall
Selim Badur'la Korona Günleri: 28 Mart 2022
 

Selim Badur'la Korona Günleri: 28 Mart 2022

podcast servisi: iTunes / RSS

(28 Mart 2022 tarihinde Açık Radyo’da Korona Günleri programında yayınlanmıştır.)

(Bu metin hızlıca hazırlanmış bir ses kaydı deşifresidir, nihai biçiminde olmayabilir.)

Ömer Madra: Günaydın Selim Badur, merhabalar!

Selim Badur: Günaydın efendim, günaydın Özdeş, herkese iyi haftalar!

Özdeş Özbay: Günaydın!

SB: 28 Mart, mart ayının son programı, yine John Hopkins Üniversitesi’nin sitesinden öğrendiğimiz kadarıyla yerkürede olgu sayısı 480 milyonu aştı, yaşamını yitirenler de 6,1 milyon kadar. Bir haftadan beri günde ortalama 1 milyon 464 bin olgu listeye eklendi, yani çok yükselmiyor belki ama oldukça yüksek bir sayı. Türkiye’nin son bir aydaki olgularının değerlendirilmesine baktığımızda, Türkiye 15. sırada. Neden 15. sıraya doğru düştü Türkiye? Çünkü Güney Kore, Vietnam, Japonya gibi, Hong Kong, Çin gibi Uzakdoğu Asya ülkelerinde ciddi artışlar var. Birazdan onlara değineceğim ama Dünya Sağlık Örgütü’nün önemli bir açıklaması; kısıtlamaların aniden ve süratle kaldırılması çok hızlı olmakta. Örneğin Fransa ve Almanya’da mart ayında olgu sayılarında sıçrama oluyor. Bu iki Avrupa ülkesini daha sonra İtalya, İngiltere takip ediyor. Özellikle bu omikron varyantının BA1 ve BA2 olarak tanımlanan iki alt grubu var. BA2, diğer omikron orijinal virüse oranla %35-40 kadar daha hızlı yayılan bir alt varyant. Avrupa ülkelerindeki artış buna bağlı olarak anlatılmakta. DSÖ’nün Avrupa bölgesinde 53 ülke var. Son bir haftadan beri bunun 18’inde artış var. Önemli olan, hastaneye yatışlar azalacak deniyordu, o da azalmıyor; bu önemli. Son yedi günde yine Avrupa bölgesinde 5,1 milyon yeni olgu, 12 binden fazla da 12,500 kadar da yaşamını yitiren kişi var. Yani Avrupa bölgesinde her ne kadar bütün bu kısıtlamaların kaldırılması, hafifletilmesi, gevşetilmesi gerçekleşiyorsa da olgu sayılarındaki artışlar bir türlü dinmek bilmiyor. 

ÖM: Ben bir de şeyi ilave etmek isterim izninizle, yani ABD’de ölenlerin sayısı aşağı yukarı bir milyonu buldu ya da bulmak üzere John Hopkins’e bakılarak. Hatta bir yerden bir milyonu birazcık aşmış olduğunu görüyorum, üç bin gibi bir rakam var. Bir de Türkiye’de de 100 bini bulmak üzere yanılmıyorsam değil mi?

Çin'de olgular tekrar artışta

SB: Evet, ki bunlar resmi rakamlar. Yani Türkiye’de olsun, batı ülkelerinde olsun, bütün dünya ülkelerinde biliyorsunuz hem ülkemizde yapılan matematik modellemeler hem de DSÖ tahmini bunun 3-7 misli kadar olduğunu, olacağını söylüyor ki Türkiye’deki hesaplamalar son dönemde Tabipler Birliği’nin matematik modellemesine göre, bu pandemi grubunun yaptığı hesaplamada, 243 binden fazla yaşamını yitiren kişi olduğu öngörülmekteydi. Şimdi Uzakdoğu Asya’ya bakarsak, tabii Çin’de ilginç gelişmeler oluyor; çünkü şimdiye kadar doğrusunu isterseniz iyi idare etti Çin. Hani acaba gerçek mi sayılar gibi birtakım soru işaretleri hep gündeme getirildi ama hani şu anda verdikleri sayılara baktığınızda artışları da bildirmekteler. O nedenle inanmamak için bir neden yok herhalde. Şimdi Çin’de -o ülkenin en ünlü sosyal medya portalı diyelim- ‘We Chat’ diye bir portal varmış. 22 Mart akşamı, buradan bir bilgi yayılıyor; gece 24:00’den sonra Şangay tamamen kapanacak diye. İnsanlar -eğer hatırlarsanız 2020 yılında ülkemizde de yaşanmıştı- marketlere hücum ediyorlar, özellikle bu eve yemek getiren araç, gereç, servisleri inanılmaz bir yoğunluk yaşıyor. Her ne kadar Şangay Belediyesi “bu söylentiye inanmayın, bu doğru değil” diye çağrı yapsa da nafile, büyük bir kaos yaşanıyor. Aslında bu 26 milyonluk metropolde, Şangay’da iki haftadır kısıtlamalar var ama işe yaramıyor. 10 gün içinde günlük olgu sayısı yaklaşık 100’den 983’e çıktı. Çin geneline baktığımızda ise yine böyle 10’lu sayılarla ifade edilen yeni olgu sayısı, örneğin 24 Mart günü 4732 olgu sayısına çıktı. Yani Çin’de bir artış var. Neden böyle bir şey oluyor Çin’de? Birincisi, ilginç, yaşlılarda aşılama oranının çok yüksek olmadığı, yeterince olmadığı bir gerekçe olarak sayılmakta. Bir de virüsten bu toplumda korkuluyor. Aşıdan da korkuluyormuş ve birtakım medikal altyapı sorunları var ama özellikle bu yaşlılarda aşılanma oranlarının -bu daha bilimsel bir yaklaşım, bir gerekçe- düşük olması önemli ki Hong Kong’da da ölüm oranlarının yüksek olması, yine yaşlı grubun aşılanmasındaki düşük oranlara bağlanmakta. 

ÖM: Peki yaşlılar ret mi ediyorlarmış aşı olmayı? Neden?

SB: Evet, ona ait tam bir açıklama yok. Yani erişim sorunu olduğunu zannetmiyorum; herhalde red ediyorlar, kabul etmiyorlar, rağbet göstermiyorlar gibi. Bu arada özellikle İngiltere’den bu Covid-19 rekombinasyon varyantları bildirilmeye başlandı. Ne demek bu? Şimdi varyant dediğimiz zaman biliyoruz; bunlar SARS-CoV-2 bir RNA virüsü ve RNA virüslerindeki mutasyon sıklığı, yani sürekli olarak evrimleşiyor, kendini yeniliyor, bu arada birtakım değişimlere uğruyor. Bu yeni varyantların ortaya çıkmasının çeşitli yolları var, buna daha önce değinmiştik; bir tanesi uzun süre bir insanın vücudunda kalırsa, bu süre zarfında değişime uğrayıp yepyeni bir tip ortaya çıkar demiştik. Özellikle HIV AIDS hastaları ya da diğer immünesüpresif, yani immün sistemi baskılayan tedavi gören hastalarda ortaya çıkıyor; 200 gün, 400 gün gibi uzun süreler. Bir de rekombinasyon varyantları var; bu da iki farklı virüs tipinin aynı hücreyi enfekte etmesi ki bu çok sık görülen bir şey değil. Aynı hücre enfekte olunca o iki virüs, o iki ana virüsün bazı özelliklerinin bir tek virüste toplayan yeni bir varyant ortaya çıkabiliyor. Yani A ve B virüsleri bir hücreyi enfekte ettiği zaman C virüsü ortaya çıkıyor. C virüsü bir kısım özelliklerini A’dan bir kısım özelliklerini B’den almış olabilir. Buna rekombinasyon sonucu ortaya çıkan varyantlar deniyor ki bunların üç tipi ortaya çıkmış; XD, XE ve XF adı verilen rekombinasyon varyantları. İngiltere’de bunlar incelenmekte ve şimdiye kadar çok az saptandı bu kombinasyon sonucu ortaya çıkan varyantlar. Bunlar izlenmekte, acaba bunların ne olacağı ve nasıl evrilip, nereye götüreceği merak konusu. 

Çeşitli ülkelerde kısıtlamalar kaldırılıyor dedim. Buna ait bir iki bilimsel çalışmalara geçeyim. ABD’de özellikle kısıtlamaları bugüne dek sürdüren bazı eyaletlerde okullarda maske zorunluluğu kaldırılıyor. New York Valisi Adams basketbol gibi çeşitli sportif faaliyetlerde, aktivitelerde izleyicilerden istenen zorunlu aşı belgesinin istenmeyeceğini açıkladı. Aynı zamanda geçen hafta Fransa başlamıştı, ABD’de de aşı merkezleri, kurulan bu aşı merkezleri yavaş yavaş peyderpey kapatılıyor ya da aşılar da iyi gidiyor diye kaldırılıyor. Ancak bütün bunlar olurken birdenbire çok çarpıcı bir sayı geldi; New York’ta, geçen haftadan beri olgu sayısında %87’lik bir artış olmuş, çok büyük bir rakam. ABD’de, özellikle bu biraz önce bahsettiğim omikronun yeni varyantı, bir alt tipi olan BA2 %35 oranında varmış. Bu oranda saptanıyor ki unutmayalım bu varyant, bu alt tip çok hızlı yayılmakta. İngiltere’de ise çoğalma katsayısı yani RO değeri -kısaca bir enfekte bireyin kaç kişiye bulaştırdığı hesaplaması- geçen hafta 0,9 iken bu hafta 1,39’a çıkmış. Yani daha bulaştırıcı bir virüsün yayılmakta olduğunun bir kanıtı bu. İngiltere derken bir de farklı bir konuya, bu ülkedeki bir gelişmeye değineyim. Covid’den yaşamını yitirenlerin aileleri Londra’da bir duvarı anı ya da anımsama duvarı ilan ettiler, “National Covid Memory Wall” dediler. 500 metre uzunluğunda, St. Thomas hastanesinin yakınlarında bir duvar. Her yakınını kaybeden oraya ağırlıklı olarak kırmızı renkli bir kalp çiziyor ya da bu simgeyi yapıştırıyor. 

ÖM: Bunu yaparken maske takıyorlar mı?

SB: Bir fotoğrafı vardı, fotoğrafta görmedim maskelerini, ama ilginç olan bu tür bir anı duvarı oluşturmuşlar. Ama bir kısım aile de diyor ki “Boris Johnson’a sorumsuzluğunu hatırlatacak bir anıt istiyoruz” diye bir girişimde bulunuyorlar, onlar da böyle bir eğilimdeler. 

Ukrayna'da Covid-19'la birlikte kızamık tehlikesi

Bütün bunlardan bahsederken, belki programın başında değinmem gerekiyordu, Ukrayna ile ilgili Covid konusu. Şimdi özellikle ülkeyi terk eden göçmenlerin sayısı değişiyor, her gün artıyor, “7 milyonu geçti” deniyor. Bütün bu kalabalık, bütün bu korunma ve alınan önlemlerin göz ardı edildiği bir ortamda bulaşıcı hastalıklar nasıl seyreder? Özellikle aşılama oranlarının düşük olduğuna değinmiştim ama bakıldığında aslında sadece Covid aşısı değil, Ukrayna, ilginç bir şekilde diğer aşılarda da aşı kabulünün çok yüksek olmadığı ilginç bir ülke, ilginç bir yaklaşım var. Özellikle çocukluk çağı, altı yaş altı çocuklarda -ki görüyoruz işte videolardan, fotoğraflardan, belgelerden çok fazla çocuk ailesiyle beraber ailesinin elini tutmuş ülkeyi terk ediyor- ortaya çıkabilecek sağlık sorunlarına dikkat çekilmekte. Ben geçen programda çocuk felcinden bahsetmiştim ki 2021 yılında, Batı Ukrayna’da, 17 yaşında genç bir kıza ait bu olgu bildirilmişti ve özellikle bu çocuk felci aşısı oranı -ki Avrupa genelinde %95’lerdedir, toplumun %95’i aşılıdır- Ukrayna’da %80’ler civarında, düşük. Bazı bölgelerde %60’a düşüyor. Polioya değinmiştim ama kızamığa ait veriler de çıktı; Ukrayna’da kızamıkla ilgili bağışıklama %80’ler civarında. Bir toplumda %95’in altına düşünce kızamık salgını çıkar, bu biliniyor.

ÖM: Çok yüksek bir oran gerekiyor yani?

SB: Evet evet, kızamık çok bulaşıcı bir virüs olduğu için yüksek bir oran gerekiyor ki siz bulaşı ve salgını durdurabilesiniz, önleyebilesiniz. %80’ler civarındaymış savaştan önce ki savaş olunca bu oran sıfırlandı herhalde. Kimsenin şu anda kızamık aşısıyla uğraştığını düşünmüyorum. Bunun üzerine de, Avrupa’da ECDC merkezi var, İsveç’te -CDC’nin Avrupa muadili diyelim- bu kurum göçmenleri ya da Ukrayna’yı terk eden kişileri ağırlayan ülkelerde -Polonya başta olmak üzere- çok ciddi olarak aşılama çadırlarının hemen girişte kurulmasını, hem sars testinin, SARS-CoV-2 testinin yapılıp hem de aşılamaların ve özellikle çocuklara diğer eksik aşıların uygulanmasını istiyor. Bunu nasıl organize edecekler zaman gösterecek, bu da önemli bir nokta. Bulaşıcı hastalıklar konusunda, şu anda bomba altında insana “aşınızı ihmal etmeyin” demek pek geçerli olmayabilir, o olumsuzlukları yaşayan bireyler ve aileler için, ama yine de bu önemli bir nokta ve bir salgın…

ÖM: Tabii Rusya için de aynı şey söz konusu olacaktır herhalde. İstilacı ordu da olsa onlar da maruz kalacaklar herhalde bu şeye.

SB: Evet.

ÖM: Sağ kalanlar döndüğünde de çok ciddi bir bulaştırma riski de olabilir mi acaba diye düşünmeden edemiyor insan. 

SB: Evet, Rusya’da Covid aşısına baktığımızda, tabii Rusya’nın kendi aşısını, Sputnik’i kullanan ülkelere dağıtım için ürettiği aşılardan, az buz değil, 700 küsur milyon doz aşıyı ihraç edemiyorlar, şu anda ellerinde kalmış durumda, o da ayrı bir sorun. Şimdi bu toplu, bir arada yaşanan yerlerde, örneğin büyük konserler, büyük mitingler ve “mass catering” denilen bu toplantılarda durumlarda Covid bulaşı nasıl seyrediyor? Hatırlayacaksınız, önce Barcelona’da, Hollanda’da, İspanya’da, Fransa’da çeşitli ülkelerde 2021 sonu 2022 başında işte konser düzenlendi, öncesinde sonrasında kaç kişiye bulaşıyor? Bulaşıyor da bulaşmıyor da dendi. Tabii bütün bu toplu etkinliklerin açık havada ya da kapalı ortamda yapılmış olması birdenbire her şeyi değiştiriyor. Bu konuda iki tane önemli çalışma var bu hafta yayınlanan; bir tanesi, Muhammad Radid Khan ve arkadaşlarının yayınladığı çalışma, Bangladeş’te, özellikle ulusal bayramlar sırasındaki bulaş hakkında. Açık havada yapılan bu toplu kutlamaların büyük tehlike arz etmediğini söylüyor. Bunu doğrulayan bir çalışma da İspanya’da, Katalanya’dan geldi. Onda da Oren Miron ve arkadaşları, benzer bir görüşü savunuyorlar. Bunu söylememin nedeni, Suudi Arabistan’daki hac ve umre dönemi. 2019 sonrasında Covid salgınının, pandemisinin başlamasıyla beraber, biliyorsunuz, Suudi Arabistan sınırlarını hac ve umreye kapatmıştı. Daha sonra, geçtiğimiz yıl sadece ülke içindeki hacıların bu ziyareti yapabileceklerini açıkladı. Bu sene ise yine uluslararası ziyaretlere açtı. Fakat bu çok riskli tabii. Sadece aşılanmış olmaya bakmak yeterli değil, çünkü insanlar aşılansalar da virüsü taşıyabildikleri için o farklı ülkelerden gelip bir arada bulunulan ortamdan ayrıldıklarında virüsü alırlarsa kendi ülkelerine götürebilirler, önemli bir nokta. Bunun için herhalde önlemler alınacak ya da takip edilmesi gerekiyor. 

Diğer enfeksiyon hastalıklarına dikkat!

Zaman kısıtlı bugün, ama diğer enfeksiyon hastalıklarına baktığımızda, nasıl yansıdığını ve nelere yol açtığını daha fazla çalışmada görmeye başladık. Örneğin, kanser izlenmesi ve kanser tedavisindeki aksamalar sonucunda, örneğin kolorektal kanser taramalarında %18 oranında azalma olmuş yani kolonoskopi yapılıp daha sonra da kanser taramalarında -özellikle bu kolon kanserindeki taramalarında- aksamalar; tarama aksayınca tabii saptayamıyorsunuz. Benzer bir durum Keertan Dheda ve arkadaşları tarafındani, Lancet Respiratory Medicine’da yayınladılar; tüberküloz konusunda, tüberküloz servislerinin aksadığı, çalışmadığı ve bu nedenle sorun yaşandığını söylüyorlar. Bu durum peyderpey ortaya çıkmakta. Önemi, yaşanmış ve yaşanacak olumsuzlukları gözler önüne seriyor. Örneğin, Uganda tüberkülozda olduğu gibi HIV AIDS kliniklerinin kapanması ya da bu tür HIV AIDS hastalarına bakan servisler bir süre için aşılama ve Covid hastalarına ayrıldığı için, geçici olarak görevlerini bırakmaları ve bu merkezlerin aşı merkezi haline dönüşmeleri üzerine, hastalar izlenmiyordu. Onun için yeni bir yöntem geliştiriyormuş Uganda. HIV AIDS sorununun oldukça önemli olduğu bir ülke. Özellikle motosiklet taksileri gibi bir dizi kolaylaştırıcı araçla bu HIV AIDS hastaları ya evlerinde ziyaret ediliyor ya da bunların geri dönmelerini sağlamaya çalışıyorlar. Yine Covid dönemiyle ilgili, artık sanki birazcık yaşanan iki yılın nelere yol açtığını irdeleyen çalışmalar yayınlanıyor; alkol sorunu nedeniyle yaşamını yitirenler ciddi olarak artış göstermiş, 100 binde %27.3’ten %34.4’e yükselmiş Covid döneminde alkol nedeniyle, abartılı bir alkol tüketimi sonucunda yaşamını yitirenlerin sayısı. Özellikle uyuşturucu kullanımıyla ilgili aşırı dozdan, overdozdan ölenlerin oranı çok çarpıcı, %38oranında artmış overdoz nedeniyle, aşırı doz nedeniyle yaşamını yitirenlerin sayısı bu Covid-19 döneminde. Bunlar çok çarpıcı sayısal değerler. Önemli bir bulgu, “acaba Covid pozitif olan bir kişiden, canlı ya da kadavradan organ nakli yapılabilir mi?” Bunun bir sorun yaratmadığı saptandı. Yapılan çalışmada Covid-19 pozitif olan donörlerden yapılacak transplantların herhangi bir sorun yaratmadığı ve bunun sağlıklı olduğu, herhangi bir soruna yol açmadığı, tehlike arz etmediği gösterildi, bu da önemli bir nokta. Kullanılan ilaçla ilgili birkaç çalışma var; bir ilginç çalışma Aspirin’in özellikle bu pulmoner emboliyi engellemesi üzerine ki bu konuda çok spekülasyon vardır; çok büyük serilerde, bu kan sulandırıcı özelliği nedeniyle Aspirin kullanımı kalp krizini engeller dendi yıllarca. Binlerce insan bu tedaviye başvurdular. Daha sonra, çok büyük serilerde bunun fazla bir işe yaramadığı gösterildi ama yine de Covid-19 kliniklerinde Aspirin’in pulmoner emboli riskini azalttığı ya da oranları düşürdüğü saptanmış, bu ilginç bir gelişme. D vitaminiyle ilgili önemli bir yayın çıktı, David Jolliffe ve arkadaşları tarafından. Çok kalabalık bir ekip, bu ekibin yaptığı çalışma da faz3 konforlu bir çalışma, coronavit çalışmasında, yapılan çalışma sonucunda ağır bir Covid durumunda, eğer D vitamini eksikliğiniz yoksa sağlam bir bireyin D vitamini takviyesi uygulanmasının Covid’e karşı hiçbir etkisi olmadığı gösterildi. Kortikosteroitlerin çalışması var, Lancet’te yayınlanan bir çalışma; kortikosteroit, yani immün sistemi baskılayıcı birtakım uygulamalar ne kadar arttı İngiltere’de diye bakıldığında, 2020-21 döneminde %27 artmış kortikosteroit kullanımı ve bu tedavinin, hani böyle gelişi güzel kullanımının “ben bir kan sulandırıcı alayım”, “ben bir immün sistem baskılayıcı alayım” demenin bir yararı olmadığını, buna dikkat edilmesi gerektiğini söylüyorlar. İki haberle bitireyim ben bugünkü programı; bir tanesi, İngiltere bundan sonra ne yapacak bu post-covid döneminde, eğer oraya varabilirsek. Bir tanesi, başta çocuklara yardım; özellikle çocuklarda akademik, sosyal ve güven duygusu geliştirilmesi, çocuklarda bu konuda bir çaba gösterilmesi ve programların yürütülmesi gereğinin altını çiziyorlar. Toplum genelinde anksiyete ve depresyon gibi birtakım mental hastalıklarla mücadelenin önemli olduğu vurgulanıyor. Sağlık çalışanları ve sağlık personelinin desteklenmesi konusunda birtakım programların uygulanmasına değiniliyor ve özellikle kentsel ve kırsal ikilemde, ayırımda %27 oranında, bu evden çalışma nedeniyle, kırsal kesime göç, şehircilik ve kent sorunlarının tekrar gözden geçirilmesinin öneminin altı çiziliyor. Son bir haber de çevreyle ilgili -büyük bir olasılıkla ben kaçırmış olabilirim, değinmişsinizdir- Lancet Planetery Health’de, 2019 yılında kentlerde, şehirlerde hava kirliliğine bağlı ölüm sayısı bildirilmişti. 1,8 milyon kişinin hava kirliliğinden yaşamını yitirdiğinin altı çizilmişti. Nisikak Benson ve arkadaşları, Helion isimli dergide, bu Covid dönemindeki çevre kirliliğinin ne olduğuna bakmışlar. Bunu daha önceden biliyorduk, günde 1,6 milyon ton plastik atık doğaya karışıyordu, ama yazdıkları makalede Nisikak Benson ve arkadaşları, çok daha çarpıcı bir sayısal değere ulaşmışlar: günde 3,4 milyon maske, bu bariyerler doğaya atılmış ve atık olarak 3,4 milyar maske ve bu yüz bariyeri, bu plastik bariyerler atılmış, günlük sayı bu. Bana çok korkunç geliyor yani dönüp dönüp bakıyorum, 3,4 milyar maske ve bariyer. Bu da Covid-19 pandemisinin yeryüzüne bıraktığı bir kirlilik, bir hediye, nasıl tanımlarsanız…

ÖM: Evet, bu arada da yani insan kanında da ilk defa olarak plastik gözlendiği de araştırma sonucu ortaya çıktı. Çok önemli bir dönüm noktası, üzerinde konuşuruz daha sonra.

SB: Evet, Nature of Microbiology’de yeni bir yazı, önemli bir yazı, çok kısa iki sayfalık bir yazı ama Marco ve arkadaşları, virüsün hızlı antijen değişimini incelemişler ve diyorlar ki “tehlikeli yeni varyantların oluşumuna bir zemin hazırlandı. Bu zemin hazır, hiç şaşırtıcı olmayacak” diyorlar. Bu varyant işi eğer çok farklı, beklenmeyen bir gelişme olmazsa bir süre daha insanların başını ağrıtacak gibi. Ben burada durayım efendim, size iyi yayınlar ve iyi haftalar dileyeyim, hoşça kalın. 

ÖM: Çok teşekkür ederiz, görüşmek üzere. 

ÖÖ: Görüşmek üzere.

SB: Teşekkürler, sağ olun!