Çevre ve Şehircilik Bakanlığı Raporu: Türkiye'nin En Büyük Sorunu Su Kirliliği

Su Müştereği
-
Aa
+
a
a
a

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın 2016 verileri üzerinden hazırladığı Türkiye Çevre Sorunları ve Öncelikleri Değerlendirme Raporu’na göre; ülke genelinde, 30 ilde su kirliliği, 26 ilde hava kirliliği, 21 ilde atıklar, 3 ilde gürültü kirliliği, 1 ilde de erozyon öncelikli çevre sorunları olarak ifade edilmiş. Su kirliliğinin 1.,2. ve 3. sırada sorun olan il sayısının toplamı 76. Su kirliliğinin birinci öncelikli sorun olduğu illerin yer aldığı havzalar ise Meriç-Ergene, Marmara, Susurluk, Gediz, Kızılırmak-Yeşilırmak, Doğu Karadeniz, Çoruh ve Van Gölü Havzaları.  Özetle 2016 yılı verileriyle Türkiye genelinde birinci öncelikli sorun: Su kirliliği.

Su Müştereği: 31 Temmuz 2018
 

Su Müştereği: 31 Temmuz 2018

podcast servisi: iTunes / RSS

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 2002 yılından itibaren her yıl Türkiye Çevre Sorunları ve Öncelikleri Değerlendirme Raporu hazırlıyor. Bu yıl yayınlanan raporun verileri 2016 yılına ait. Verilerin nasıl temin edildiği raporda şöyle açıklanmış: Bakanlığın merkez ve taşra birimlerinin görüş ve önerileri ile oluşturulan “İl Çevre Sorunları ve Öncelikleri Araştırma Formu”, İl Çevre Durum Raporlarının verileri ile Bakanlığın İl Çevre ve Şehircilik Müdürlüklerince doldurulmakta. Bakanlık, her ildeki ilgili birime çevre sorunları (hava kirliliği, su kirliliği, toprak kirliliği, atıklar, gürültü kirliliği, erozyon, doğal çevrenin tahribatı) dikkate alarak, il sınırları içerisinde görülen bu sorunların önem ve önceliklerine göre, en önemliden az önemliye doğru 1,2,3,4,5 şeklinde numaralandırmasını istiyor.  İl genelinde diğer kurum ve kuruluşlardan da bilgi alındığı ifade edilen raporun verilerinin özetle kaynağı resmi kurumlar.  Raporun hemen girişinde “…hava kirliliğinin öncelikli sorun olduğu bir ilde; hava kalitesi ölçüm sonuçları mutlaka “kötü” denecek seviyede olmayabilir”  ve devamında  “Dolayısıyla rapordan bütün illerimizde ağır çevre sorunları bulunduğu anlamı çıkarılmamalıdır” deniliyor. Buradan da anlaşılacağı üzere raporda yer alan veriler her ne kadar aksi iddia edilse de ağır çevre sorunlarının olduğunu gösterir nitelikte.  Bakanlık raporda bu gerçeği görünmez kılmak için verileri doldurmakla görevlendirdiği birimlere itibar edilmemesini salık vererek işe başlamış.

Raporun hazırlanma amacı olarak “Ülkemizde farklı konularda uzun yıllardır yapılan münferit çalışmalar olmakla birlikte, bu konuların birlikte ele alınarak ülke genelinde çevresel durumu ortaya koyacak ve karar vericilerin çalışmalarına altlık teşkil edecek bir rapora ihtiyaç duyulmuştur. Bu amaçla 2002 yılından bu yana hazırlanmakta olan Türkiye Çevre Sorunları ve Öncelikleri Değerlendirme Raporu, İl Çevre ve Şehircilik Müdürlüklerimizin katkıları ile hazırlanmaktadır” denilmekte.  Raporun içinde doldurulması gereken verilerin eksikliği, doldurulan verilerin yorumlanış biçimi ve 2002 yılından beri yeterli veriyi edinmeye yönelik bir yapının oluşturulmamış olması gibi bir dizi nedenden dolayı da raporun amacına ulaşması bizce mümkün görünmüyor.  İsminde Çevre geçen bir bakanlığın çevresel sorunların tespitinde bir sivil toplum kuruluşu pozisyonunda olmaması gerekirken, hazırladığı raporun da “önemli bir anket çalışması”nın ötesinde bilimsel verilere dayalı, denetlenebilir, sorunun kaynağının doğru tespit edilmesine olanak tanıyacak objektiflikte olması gerekirdi. 2016 yılı verileri ile kamuoyu ile paylaşılan Rapor’un bu özelliklere sahip olduğunu söylemeye imkân yok ama buna rağmen, raporda yer alan veriler incelendiğinde, durumun her geçen gün kötüye gittiği görülebiliyor.

 Su kirliliği birinci sırada

Rapora göre, ülke genelinde, 30 ilde su kirliliği, 26 ilde hava kirliliği, 21 ilde atıklar, 3 ilde gürültü kirliliği, 1 ilde de erozyon öncelikli çevre sorunları olarak ifade edilmiş. 2016 yılında, önceki yıla göre hava kirliliğinin birinci öncelikli sorun olduğu il sayısı artmış. Su kirliliğinin birinci öncelikli sorun olduğu il sayısının azaldığı belirtilmiş. Su sorunu azaldı tespiti yersiz bir umut yaratmasın çünkü su kirliliği olan il sayısının toplamı 76. Su kirliliğinin birinci öncelikli sorun olduğu illerin yer aldığı havzalar ise Meriç-Ergene, Marmara, Susurluk, Gediz, Kızılırmak-Yeşilırmak, Doğu Karadeniz, Çoruh ve Van Gölü Havzaları.  2016 yılı verileriyle Türkiye genelinde birinci öncelikli sorun: Su kirliği. 

Aşağıdaki tabloda su kirliliğinin 1., 2., ve 3. öncelikli sorun olduğu iller alfabetik sırayla yer alıyor. Tabloda su kirliliğinin birinci öncelikli sorun olduğu il sayısı 30 (illerin %37’si), ikinci öncelikli sorun olduğu il sayısı 33 (illerin %41’i), üçüncü öncelikli sorun olduğu il sayısı 13 (illerin %16’sı) olarak görülüyor. Yani, toplam 76 ilde su kirliliği birinci, ikinci ya da üçüncü öncelikli sorun olarak kendini göstermektedir.

TABLO-1 SU KİRLİLİĞİ

Kaynak: TÜRKİYE ÇEVRE SORUNLARI VE ÖNCELİKLERİ DEĞERLENDİRME RAPORU ( 2016 yılı verileriyle),2018, sayfa 28

Su kirliliğin ilk üçte yer aldığı illeri harita üzerinde görmek Türkiye’nin her tarafının sorunlu olduğunu göstermesi açısından oldukça çarpıcı. Bu haritada sadece 4 şehirde, Eskişehir, Sivas, Antalya ve Karaman’da su sorunu olmadığı görünüyor. Ama bu veriye de daha detaylı bakmak gerekir. Çünkü raporda yer alan diğer veriler değerlendirildiğinde farklı bir sonuç ortaya çıkıyor

HARİTA-1 SU KİRLİLİĞİ ÖNCELİKLERİ HARİTASI

Kaynak: TÜRKİYE ÇEVRE SORUNLARI VE ÖNCELİKLERİ DEĞERLENDİRME RAPORU ( 2016 yılı verileriyle),2018, sayfa 29

Eskişehir’de su kirliliği var mı, yok mu?

 Raporda II.2. SU KİRLİLİĞİ başlığı altında her bir ilin kendi sınırları içerisinde yer alan yüzey sularının, 30/11/2012 tarih ve 28483 sayılı Resmi Gazete’ de yayımlanan “Yerüstü Su Kalitesi Yönetimi Yönetmeliği” hükümleri çerçevesinde kalite sınıfları ve muhtemel kirlenme nedenlerinin (X) ile işaretlenmiş bir tablo yer alıyor. Bu tablo içinde 1-2-3’üncü sırada su kirliliği sorunu olmayan iller arasında yer alan Eskişehir’in verileri çok ilginç.

TABLO:2 İL SINIRLARINDA BULUNAN YÜZEY SULARININ YERÜSTÜ SU KALİTESİ YÖNETİMİ YÖNETMELİĞİ HÜKÜMLERİ ÇERÇEVESİNDE KALİTE SINIFLARI VE MUHTEMEL KİRLENME NEDENLERİ

Kaynak: TÜRKİYE ÇEVRE SORUNLARI VE ÖNCELİKLERİ DEĞERLENDİRME RAPORU ( 2016 yılı verileriyle),2018, sayfa 64

“Yerüstü Su Kalitesi Yönetimi Yönetmeliği” ne göre; 1. Sınıf- Yüksek kaliteli su, 2. Sınıf - Az kirlenmiş su, 3.Sınıf - Kirlenmiş su, 4. Sınıf - Çok kirlenmiş su’ dur.  Eskişehir’de ölçümü yapılan 14 su kaynağının 12’sinin değerlendirmesi 4.sınıf çok kirlenmiş, 2 tanesi ise 3.sınıf kirlenmiş su olarak sınıflandırılmış.  Buna rağmen Eskişehir’de su kirliliğinin ilk üç içinde yer almadığı belirtiliyor.

81 ilin yüzey sularının kalitesini ve kirlilik nedenlerini belirten bu uzun tabloda kimi illerde kirlenme nedenleri olarak evsel atıksular, sanayi kaynaklı atıksuları, sanayi atıkları, zirai ilaç ve gübre kullanımı, madencilik bölümleri işaretlenmiş ama bunlardan etkilenen su varlıklarının kalitesi bölümleri boş bırakılmış. Yani kirlilik nedenleri olduğu ifade ediliyor ama bu kirliliğin suyun kalite sınıflandırmasına hangi boyutta etki ettiği- az mı, çok mu ya da kirlenmiş sınıfında olup olmadığı- belirtilmiyor. Bu iller arasında İzmir, Kars, Kastamonu, Bilecik, Ağrı, Adıyaman, Amasya, Ankara, Antalya, Trabzon var ve liste devam ediyor. Bazı illerin karşısında ise “konu ile ilgili bilgi edinilememiştir” notu yer alıyor. Bu notun yer aldığı iller arasında Bursa, Balıkesir, Çorum, Kırşehir, Elazığ, Erzincan, Mersin, Samsun, Konya ve daha fazlası yer alıyor.

Tüm bu eksik veriler sonrasında bir grafik hazırlanıyor. “31 adet İl Çevre ve Şehircilik Müdürlüğünce, kendi sınırları içerisindeki, toplamda 158 adet yüzey suyu veya izleme noktası için kalite sınıfları belirtilmiş olup bunların 42 adedi (%27’si) 1. sınıfa (yüksek kaliteli su), 31 adedi (%20’si) 2. sınıfa (az kirlenmiş su), 33 adedi (%21’i) 3. sınıfa (kirlenmiş su), 52 adedi (%33’ü) 4. sınıfa (çok kirlenmiş su) dahildir” deniliyor.  Oysa çıkarılan bu özetin veri eksikliğinden dolayı gerçeği yansıtmadığı çok açık. Yine de bu veriler suların yarıdan fazlasının kirli olduğunu söylüyor. Yukarıdaki tabloda olduğu gibi, hazırlanın tablonun genelinde “Kalite Sınıfı” bölümü anlatmış olduğumuz üzere genellikle veri eksikliği nedeniyle boş bırakılırken, hemen yanındaki “kirlenme nedenleri” bölümlerinin dolu olması; 2.,3. ve 4. kalitede su oranlarının aslında ülke genelinde daha yüksek oranlarda olduğuna işaret ediyor. 

GRAFİK-1 İL SINIRLARINDA BULUNAN YÜZEY SULARININ “YERÜSTÜ SU KALİTESİ YÖNETİMİ YÖNETMELİĞİ” HÜKÜMLERİ ÇERÇEVESİNDE KALİTE SINIFLARI

Kaynak: TÜRKİYE ÇEVRE SORUNLARI VE ÖNCELİKLERİ DEĞERLENDİRME RAPORU ( 2016 yılı verileriyle),2018, sayfa 70

Yerlatı suları veri yok ama iyi kalitede

Raporda “İL SINIRLARINDA BULUNAN YERALTI SULARININ YERALTI SULARININ KİRLENMEYE VE BOZULMAYA KARŞI KORUNMASI HAKKINDA YÖNETMELİK ÇERÇEVESİNDE KALİTE SINIFLARI VE MUHTEMEL KİRLENME NEDENLERİ”nin yer aldığı bir tablo daha mevcut. Bu tabloda yine 81 ilde yeraltı suyunun bulunduğu bölgeler belirtilmiş. Yeraltı su kalitesinin “iyi, zayıf, yeterli veri yok” olarak doldurulması,  bir sonraki kolonda da kirlilik nedenlerinin ne olduğunun işaretlenmesi talep edilmiş.  Yaklaşık olarak 250 yer altı suyu noktasından oluşan bu tablo için toplam 67 adet yeraltı suyu veya izleme noktası için kalite sınıfları belirtilmiş durumda. Bunların 46 adedinin (%69’unun) iyi kalitede, 21 adedinin (%31’inin) ise zayıf kalitede olduğu belirlenmiş. 250 yeraltı su varlığı için sadece 67’si için “iyi ve zayıf” bilgisinin edinilmiş olması başlı başına bir sorun. Veri olmayan yerler arasında özellikle sanayi gibi kirletici unsurların bulunduğu Edirne, Kırklareli, Kocaeli, Bursa, İzmir ve İstanbul gibi iller var.  Ayrıca iyi kalite olarak işaretlenen 46 yeraltı suyu içinde Tekirdağ’dan 11, Nevşehir’den 5, Kastamonu’dan 6 kaynağa yer verilmiş. Tekirdağı bir kenara koyarsak kır ağırlıklı bir hesaplamada su kalitesinin oransal olarak gerçekte olduğundan daha iyi durumda çıktığını söyleyebiliriz. Yani “yer altı sularının %69’u iyi kalitede” verisi gerçeği yansıtmıyor. Gerçeği yansıtmadığı gibi eksiklerinin hiç ifade edilmemiş olması da rapordan olumlu bir yargı çıkarılmaya çalışıldığı izlenimi yaratıyor.

Kirliliğin nedeni ne?

İncelediğimiz raporun sadece su kirliliğine ait bir rapor olmadığını daha önce de belirtmiştik. Hava kirliliği de önemli bir sorun.  Hava kirliliğinin 1. Öncelikli sorun olarak tespit edildiği 26 il raporda yer alıyor. Hava kirliliğinin başlıca kaynağı 81 ilin 63’ünde evsel ısınma, 7 ilde imalat sanayi işletmeleri, 5 ilde karayolu trafik, 2 ilde diğer sanayi faaliyetleri, 2 ilde termik santraller olarak belirtilmiş. Evsel ısınma kaynaklı hava kirliliğinin nedeni ve hava kirliliğine karşı önlem alınmasında başlıca zorluk kısmında yapılan açıklamalar şöyle: “halkın alım gücünün yetersiz olması nedeniyle ısınmada kalitesiz yakıt kullanımı hatta bazı atıkların yakılmasıdır. Kış mevsiminde hayvan dışkılarının yakacak olarak kullanılması, lastiklerin yakılması…” Bu durumun yıllar içinde arttığına ilişkin verilerde raporda yer alıyor. AK Parti’nin oy alma nedeni olarak ifade edilen “kömür, makarna dağıtması” çevre raporunda insanların gittikçe yoksullaştığının göstergesi olarak karşımıza çıkıyor.

Su kirliliğine yol açan nedenler arasında birinci sırada yer verilen evsel atıklar ise neoliberal politikaların bir sonucu olarak kamu hizmetlerine yönelik yatırımların ne kadar azaldığını, sanayi atık sularının, madenciliğin vb. alanlarındaki denetimsizliği ve özünde devlet kurumlarının çalışmadığını gösteriyor.

Raporda yer alan ve aşağıda görebileceğiniz “HAVZA BAZINDA SU KİRLİLİĞİNİN BİRİNCİ ÖNCELİKLİ SORUN OLDUĞU İLLERDE KİRLENMENİN BAŞLICA NEDENLERİ” tablosu uzun bir tablo. Ama bu tablo su kirliliğinden kimin sorumlu olduğunu göstermesi açısından önemli olduğunu düşünerek sizlerle paylaşıyoruz.

 TABLO: 3 HAVZA BAZINDA SU KİRLİLİĞİNİN BİRİNCİ ÖNCELİKLİ SORUN OLDUĞU İLLERDE KİRLENMENİN BAŞLICA NEDENLERİ

Havza Adı

İller

Su Kirliliğinin Nedenleri

 

 

 

 

 

Meriç-Ergene ve Marmara Havzası

Tekirdağ

Ergene Nehrinin kolları olan Ergene Deresi ve Çorlu Deresi, özellikle Çerkezköy, Ergene, Çorlu ve Muratlı İlçelerinde bulunan yoğun sanayileşme ve evsel kaynaklı kirlilikten dolayı, IV. Sınıf su

kalitesinde olmaktadır.

Kırklareli

Tekirdağ’dan doğan Ergene Deresi, büyük çoğunluğu yine aynı ildeki yoğun sanayileşme ve İlimizdeki sanayileşme sebebiyle IV. sınıf su kalitesindedir. Bununla birlikte; hayvancılık tesisleri, maden ocakları, yeterli seviyede olmayan belediye kanalizasyon ve atıksu arıtma tesisleri de su

kirliliğine sebebiyet vermektedir.

Edirne

Meriç Nehri Bulgaristan’dan, Ergene Nehri de Tekirdağ ve Kırklareli İllerinden büyük ölçüde kirlilik taşıyarak İl sınırlarımıza girmektedir. Meriç Nehrimiz Bulgaristan’daki maden işletmelerinden büyük ölçüde kirlenmekte olup, İlimizde de özellikle sanayi ve yerleşim bölgelerinden kaynaklanan evsel nitelikli atık sulardan dolayı kirlilik taşımaktadır. Ergene Nehri İlimiz sınırlarında III. ve IV.

sınıf kirlilik taşımaktadır.

İstanbul

İlimizdeki su kirliliği etkenleri daha çok sanayi, maden, gemi inşası, gemilerden atık toplamanın yetersiz olması, evsel atıksuların arıtılmasının yetersiz olmasından kaynaklanmaktadır.

Susurluk ve Gediz Havzası

Balıkesir

Sanayi kaynaklı atıksular

Kütahya

Sanayi tesislerinin atık su arıtma sistemlerinin yetersiz olması

 

Manisa

İlimizde su kirliliğinin en önemli nedeni sanayi tesislerinden kaynaklanan ve yerleşim bölgelerinden kaynaklanan atıksulardır. İlimizde su kirliliğinin en fazla hissedildiği yer Gediz Nehri ve havzasıdır. Deri, halı ve zeytinyağı işletmelerinden kaynaklanan su kirliliği söz konusu olmaktadır. Akhisar ve Kırkağaçta kaynaklanan karasu problemi bulunmaktadır. Deşarj İzin belgesi isteyen tesisler için

ekolojik sisteme (2 fazlı) geçmeleri istenmektedir. Ancak ekolojik sistemde de çıkan sulu pirinayı işleyecek yakında mevcut pirina fabrikaları olması gerekmektedir.

 

 

 

 

 

 

Büyük Menderes ve Batı Akdeniz Havzaları

Aydın

Endüstriyel kirliliğe sebep olan sektörlerden tekstil ve deri sanayi Denizli ve Uşak’ta yoğunlaşmıştır. Bu illerden geçen Büyükmenderes Nehiri İlimiz sınırlarına, 3. ve 4. sınıf (çok kirli su-tarımsal sulamada kullanılamaz) su kalitesinde girmektedir. Denizli İlinde birçok endüstri tesisinin arıtması mevcut olmasına rağmen bu atıksu arıtma tesislerinin asgari sulama suyu deşarj kriterlerini sağlayacak şekilde yenilenmelerine ihtiyaç bulunmaktadır. Havzada yer alan illerde faaliyet gösteren diğer küçük sanayi tesislerinin arıtma tesisleri ya bulunmamakta ya da bulunanlar verimli olarak çalıştırılmamaktadır. İlimiz için su kirliliğine sebep olan en önemli sektör zeytinyağı işleme tesisleridir. Tesislerin çoksayıda ve dağınık vaziyette olmaları çözümü zorlaştırmaktadır. Organize sanayi bölgelerindeki arıtma tesislerinin yetersizliği de söz konusudur. Havza boyunca mevcut yerleşim yerlerinin çoğunda atıksu arıtma tesisi mevcut olmaması sorunu mevcuttur.

Jeotermal sularda yüksek oranda bulunan bor elementi, Büyükmenderes Nehri'nde kirlilik yaratan önemli kaynaklardan birisini oluşturmaktadır.

Muğla

Turizm potansiyelinin yüksek olması ile birlikte gerek otel sayılarında gerekse yazlık site sayılarında her geçen gün artış gözükmektedir. Özellikle Bodrum’da yaşanan plansız kentleşme kanalizasyon sisteminin yetersiz olmasına yol açmıştır. Merkezi atıksu arıtma tesislerinin gerek sayısının gerekse kapasitelerinin yetersiz olması nedeniyle İlimiz turizmini ve günlük yaşantıyı

olumsuz yönde etkilemektedir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Kızılırmak ve Yeşilırmak Havzası

Samsun

İlimizde Karadeniz’in genel yapısına uygun olarak dağlık arazi yapısı ve Kızılırmak, Yeşilırmak gibi akarsu havzaları nedeniyle gerek il dışından, gerekse ilimizden kaynaklanan atıklar- atıksular havzalardan akarsularda toplanarak denize taşınmaktadır. Çoğu yerleşim yerleri atıksu arıtma tesislerini henüz hizmete almamış olup, bunların atıksularının yanında tarımsal kaynaklı

pestisitlerin de yüzey akışları ile akarsularda toplanması sonucu akarsularımızda ve denizlerde hem fekal kirlilik, hem de endüstriyel kirlilik oluşmaktadır.

Amasya

İlimizde yer alan su kirliliği kaynaklarını, evsel ve endüstriyel kaynaklı atıksuların arıtılmadan

Yeşilırmak   ve   yan   kollarına   boşaltılmaları,   tarımda  kullanılan  zirai   ilaçlardan   ve  tarımsal

gübrelerden kaynaklı atıklar, hayvansal atıklar (gübre) ve erozyon kaynaklı kirlilik başta Yeşilırmak Nehri olmak üzere su kaynaklarımızın kirlenmesinde temel etken olmaktadırlar.

Çankırı

Çankırı Merkez İlçemizde alt yapı tesislerinin yetersizdir ve atıksu arıtma tesisinin henüz inşa

edilmemiştir. Su kirliliği, evsel atık suların, sanayi tesislerinin atık sularının haricinde en çok tarımsal ve hayvancılık faaliyetlerinden kaynaklanmaktadır. Tarım ve Hayvancılık  konusundaki ilgili kurum ve kuruluşların, hayvancılık tesislerinden kaynaklanan gübre vb. gibi atıkların nasıl bertaraf  edileceği  ile  tarımsal  ilaçlama  ve  tarımsal  gübreleme  konularında  su  kirliliği yaratan

işletme sahipleri hakkında uygulanacak olan yaptırımlar konusunda mevzuatlarını yenilemeleri, revize etmeleri gerekmektedir.

Ankara

İlimizde nüfus  artışına bağlı olarak  hem  yerleşim  alanlarının genişlemesi,  hem mevcut yerleşim

alanlarında yapılan yapı yenileme işlemleri, hem de yeni sanayi alanları açılması konusunda hızlı ilerleme devam etmektedir. Buna bağlı olarak kanalizasyon ağı genişletilmekte ve bu alanlardan toplanan atıksular başta Tatlar Merkezi Atıksu Arıtma Tesisi olmak üzere yakın bölgelerdeki atıksu arıtma tesislerine aktarılmaktadır. Özellikle Tatlar Merkezi Atıksu Arıtma Tesisine gelen atıksu yükü arıtma kapasitesinin üzerine çıkmaya başlamış ve yaşanan arıtma ile ilgili sorunlar ciddi oranda artmıştır.  Ayrıca ilimizde yaşanan yapılaşma sorunları neticesinde  yerleşim  alanlarındaki

yağmur suyu hatlarına kayda değer oranda atıksu karışması sözkonusudur.

Kırşehir

Kırşehir ilçe ve belde belediyelerinin kanalizasyon şebekelerinin derelere verilmesi, sularımızı kirleten en temel kirleticilerdir. İlçe ve belde belediyelerinin kanalizasyon şebekelerinin sonu arıtmayla sonlanmamaktadır. Bazı belde belediye sınırlarında kanalizasyon şebekesi olmayıp, konutlar atık sularını fosseptik çukurlarına deşarj etmektedirler. İlimizde tarımsal faaliyetlerde

kullanılan kimyasallar ve tarımsal ilaçlar özellikle yeraltı su rezervlerini kirleten kirleticilerdir. Ayrıca, hayvanlardan kaynaklanan atıkların da denetim ve kontrol altına alınması gerekmektedir.

Yozgat

İlimizde merkez belediye ve Şefaatli İlçe Belediyesi hariç hiçbir ilçe belediyenin atık su arıtma

tesisi bulunmamaktadır. Aynı zamanda organize sanayi bölgesine ait bir arıtma tesisi de yoktur.

Nevşehir

İlimiz Boğaz Köyü İlfat Mevkiinde bulunan Islah Organize Sanayi Bölgesinde atıksu arıtma tesisi bulınmamaktadır. Ayrıca ilçe Belediyelerimizde Acıgöl, Gülşehir’in atıksu arıtma tesisi inşaatları tamamlanmış ancak tip projedeki eksiklikler nedeni ile işletmeye alınmıştır. Belde Belediyeleri ise mali imkansızlık nedeniyle AAT için sıkıntılar bulunmaktadır. Ayrıca doğal arıtma tesisi için yardım

alan ve kapanan belediyelerin tesisleri çalışmamaktadır.

 

Batı Karadeniz Havzası

Bartın

İlimizde organize sanayi bölgesine ait atıksu arıtma tesisi faaliyete geçmiş olup, ayrıca firmalara ait münferit atıksu arıtma tesisleri bulunmaktadır. Ancak belediyelere ait atıksu arıtma tesisleri henüz faaliyete geçmemiştir. Kurucaşile ve Amasra İlçelerimizin atıksuları denize, Ulus İlçemiz ve beldelerinin atıksuları mevcut akarsu ve derelere, İlimiz merkezinin atıksuları ise Bartın Irmağı’na

deşarj edilmektedir.

 

 

Konya Havzası

Aksaray

İl genelinde atık su arıtma tesislerinin yaygın olmayışından kaynaklı alıcı ortama atık su deşarjı yapılmaktadır. Bu bağlamda arıtılmadan alıcı ortama verilen atık sular sulama suyuna karışmaktadır. Vatandaşlarımızca söz konusu atık sular hayvan sulamada, sebze ve meyvelerini sulamada kullanılmaktadır. Bu kapsamda İlimizde hastalıklar meydana gelmekte ve Aksaray İlinin doğal güzelliği yok olmaktadır. Sorunun çözümü için hızlı bir şekilde atık su arıtma tesisleri

kurulmalı, kanalizasyon alt yapısı güçlendirilmeli ve vatandaşlar atık su karışmış suları kullanmaması konusunda eğitilmelidir.

 

Manisa

İlimizde su kirliliğinin en önemli nedeni sanayi tesislerinden kaynaklanan ve yerleşim bölgelerinden kaynaklanan atıksulardır. İlimizde su kirliliğinin en fazla hissedildiği yer Gediz Nehri ve havzasıdır. Deri, halı ve zeytinyağı işletmelerinden kaynaklanan su kirliliği söz konusu olmaktadır. Akhisar ve Kırkağaçta kaynaklanan karasu problemi bulunmaktadır. Deşarj İzin belgesi isteyen tesisler için

ekolojik sisteme (2 fazlı) geçmeleri istenmektedir. Ancak ekolojik sistemde de çıkan sulu pirinayı işleyecek yakında mevcut pirina fabrikaları olması gerekmektedir.

 

 

 

 

 

 

Büyük Menderes ve Batı Akdeniz Havzaları

Aydın

Endüstriyel kirliliğe sebep olan sektörlerden tekstil ve deri sanayi Denizli ve Uşak’ta yoğunlaşmıştır. Bu illerden geçen Büyükmenderes Nehiri İlimiz sınırlarına, 3. ve 4. sınıf (çok kirli su-tarımsal sulamada kullanılamaz) su kalitesinde girmektedir. Denizli İlinde birçok endüstri tesisinin arıtması mevcut olmasına rağmen bu atıksu arıtma tesislerinin asgari sulama suyu deşarj kriterlerini sağlayacak şekilde yenilenmelerine ihtiyaç bulunmaktadır. Havzada yer alan illerde faaliyet gösteren diğer küçük sanayi tesislerinin arıtma tesisleri ya bulunmamakta ya da bulunanlar verimli olarak çalıştırılmamaktadır. İlimiz için su kirliliğine sebep olan en önemli sektör zeytinyağı işleme tesisleridir. Tesislerin çoksayıda ve dağınık vaziyette olmaları çözümü zorlaştırmaktadır. Organize sanayi bölgelerindeki arıtma tesislerinin yetersizliği de söz konusudur. Havza boyunca mevcut yerleşim yerlerinin çoğunda atıksu arıtma tesisi mevcut olmaması sorunu mevcuttur.

Jeotermal sularda yüksek oranda bulunan bor elementi, Büyükmenderes Nehri'nde kirlilik yaratan önemli kaynaklardan birisini oluşturmaktadır.

Muğla

Turizm potansiyelinin yüksek olması ile birlikte gerek otel sayılarında gerekse yazlık site sayılarında her geçen gün artış gözükmektedir. Özellikle Bodrum’da yaşanan plansız kentleşme kanalizasyon sisteminin yetersiz olmasına yol açmıştır. Merkezi atıksu arıtma tesislerinin gerek sayısının gerekse kapasitelerinin yetersiz olması nedeniyle İlimiz turizmini ve günlük yaşantıyı

olumsuz yönde etkilemektedir.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Kızılırmak ve Yeşilırmak Havzası

Samsun

İlimizde Karadeniz’in genel yapısına uygun olarak dağlık arazi yapısı ve Kızılırmak, Yeşilırmak gibi akarsu havzaları nedeniyle gerek il dışından, gerekse ilimizden kaynaklanan atıklar- atıksular havzalardan akarsularda toplanarak denize taşınmaktadır. Çoğu yerleşim yerleri atıksu arıtma tesislerini henüz hizmete almamış olup, bunların atıksularının yanında tarımsal kaynaklı

pestisitlerin de yüzey akışları ile akarsularda toplanması sonucu akarsularımızda ve denizlerde hem fekal kirlilik, hem de endüstriyel kirlilik oluşmaktadır.

Amasya

İlimizde yer alan su kirliliği kaynaklarını, evsel ve endüstriyel kaynaklı atıksuların arıtılmadan

Yeşilırmak   ve   yan   kollarına   boşaltılmaları,   tarımda  kullanılan  zirai   ilaçlardan   ve  tarımsal

gübrelerden kaynaklı atıklar, hayvansal atıklar (gübre) ve erozyon kaynaklı kirlilik başta Yeşilırmak Nehri olmak üzere su kaynaklarımızın kirlenmesinde temel etken olmaktadırlar.

Çankırı

Çankırı Merkez İlçemizde alt yapı tesislerinin yetersizdir ve atıksu arıtma tesisinin henüz inşa

edilmemiştir. Su kirliliği, evsel atık suların, sanayi tesislerinin atık sularının haricinde en çok tarımsal ve hayvancılık faaliyetlerinden kaynaklanmaktadır. Tarım ve Hayvancılık  konusundaki ilgili kurum ve kuruluşların, hayvancılık tesislerinden kaynaklanan gübre vb. gibi atıkların nasıl bertaraf  edileceği  ile  tarımsal  ilaçlama  ve  tarımsal  gübreleme  konularında  su  kirliliği yaratan

işletme sahipleri hakkında uygulanacak olan yaptırımlar konusunda mevzuatlarını yenilemeleri, revize etmeleri gerekmektedir.

Ankara

İlimizde nüfus  artışına bağlı olarak  hem  yerleşim  alanlarının genişlemesi,  hem mevcut yerleşim

alanlarında yapılan yapı yenileme işlemleri, hem de yeni sanayi alanları açılması konusunda hızlı ilerleme devam etmektedir. Buna bağlı olarak kanalizasyon ağı genişletilmekte ve bu alanlardan toplanan atıksular başta Tatlar Merkezi Atıksu Arıtma Tesisi olmak üzere yakın bölgelerdeki atıksu arıtma tesislerine aktarılmaktadır. Özellikle Tatlar Merkezi Atıksu Arıtma Tesisine gelen atıksu yükü arıtma kapasitesinin üzerine çıkmaya başlamış ve yaşanan arıtma ile ilgili sorunlar ciddi oranda artmıştır.  Ayrıca ilimizde yaşanan yapılaşma sorunları neticesinde  yerleşim  alanlarındaki

yağmur suyu hatlarına kayda değer oranda atıksu karışması sözkonusudur.

Kırşehir

Kırşehir ilçe ve belde belediyelerinin kanalizasyon şebekelerinin derelere verilmesi, sularımızı kirleten en temel kirleticilerdir. İlçe ve belde belediyelerinin kanalizasyon şebekelerinin sonu arıtmayla sonlanmamaktadır. Bazı belde belediye sınırlarında kanalizasyon şebekesi olmayıp, konutlar atık sularını fosseptik çukurlarına deşarj etmektedirler. İlimizde tarımsal faaliyetlerde

kullanılan kimyasallar ve tarımsal ilaçlar özellikle yeraltı su rezervlerini kirleten kirleticilerdir. Ayrıca, hayvanlardan kaynaklanan atıkların da denetim ve kontrol altına alınması gerekmektedir.

Yozgat

İlimizde merkez belediye ve Şefaatli İlçe Belediyesi hariç hiçbir ilçe belediyenin atık su arıtma

tesisi bulunmamaktadır. Aynı zamanda organize sanayi bölgesine ait bir arıtma tesisi de yoktur.

Nevşehir

İlimiz Boğaz Köyü İlfat Mevkiinde bulunan Islah Organize Sanayi Bölgesinde atıksu arıtma tesisi bulınmamaktadır. Ayrıca ilçe Belediyelerimizde Acıgöl, Gülşehir’in atıksu arıtma tesisi inşaatları tamamlanmış ancak tip projedeki eksiklikler nedeni ile işletmeye alınmıştır. Belde Belediyeleri ise mali imkansızlık nedeniyle AAT için sıkıntılar bulunmaktadır. Ayrıca doğal arıtma tesisi için yardım

alan ve kapanan belediyelerin tesisleri çalışmamaktadır.

 

Batı Karadeniz Havzası

Bartın

İlimizde organize sanayi bölgesine ait atıksu arıtma tesisi faaliyete geçmiş olup, ayrıca firmalara ait münferit atıksu arıtma tesisleri bulunmaktadır. Ancak belediyelere ait atıksu arıtma tesisleri henüz faaliyete geçmemiştir. Kurucaşile ve Amasra İlçelerimizin atıksuları denize, Ulus İlçemiz ve beldelerinin atıksuları mevcut akarsu ve derelere, İlimiz merkezinin atıksuları ise Bartın Irmağı’na

deşarj edilmektedir.

 

 

Konya Havzası

Aksaray

İl genelinde atık su arıtma tesislerinin yaygın olmayışından kaynaklı alıcı ortama atık su deşarjı yapılmaktadır. Bu bağlamda arıtılmadan alıcı ortama verilen atık sular sulama suyuna karışmaktadır. Vatandaşlarımızca söz konusu atık sular hayvan sulamada, sebze ve meyvelerini sulamada kullanılmaktadır. Bu kapsamda İlimizde hastalıklar meydana gelmekte ve Aksaray İlinin doğal güzelliği yok olmaktadır. Sorunun çözümü için hızlı bir şekilde atık su arıtma tesisleri

kurulmalı, kanalizasyon alt yapısı güçlendirilmeli ve vatandaşlar atık su karışmış suları kullanmaması konusunda eğitilmelidir.

Kaynak: TÜRKİYE ÇEVRE SORUNLARI VE ÖNCELİKLERİ DEĞERLENDİRME RAPORU ( 2016 yılı verileriyle),2018, sayfa 30-31-32

Yukarıda Havza bazında su kirliliğinin birinci öncelikli sorunlu olduğu illerde kirlenmenin nedenleri detaylı bir biçimde anlatılmış. Raporda ayrıca aynı yerler için yeraltı, yüzey suyu ve yüzme sularında başlıca kirlenme nedenlerinin (X) işaretleme ile belirtilmesi istenen bir bölüm daha bulunmakta. Bu bölümün verileri ne göre;

Yüzey suyu kirlilik kaynağı için: 57 adet İl Müdürlüğünce kendi sınırları içerisindeki, toplam 384 adet yüzey suyu veya izleme noktası için muhtemel kirlenme nedenleri işaretlenmiş olup bunların 300’ünde (%78) evsel atıksular, 286’sında (%74) zirai ilaç ve gübre kullanımı, 227’sinde (%59) evsel katı atıklar, 179’unda (%47) hayvan yetiştiriciliği, 147’sinde ise (%38) sanayi kaynaklı atıksular muhtemel kirlenme nedenlerinden biri olarak işaretlenmiştir. (Raporun 71.sayfasında)

Yer altı suyu kirlilik kaynağı için: 30 adet İl Müdürlüğünce, kendi il sınırları içerisindeki toplam 153 adet yeraltı suyu veya izleme noktası için muhtemel kirlenme nedeni işaretlenmiş olup, bunların 144’ünde (%94) zirai ilaç ve gübre kullanımı, 72’sinde (%47) hayvan yetiştiriciliği, 69’unda (%45) evsel atıksular, 57’sinde (%37) evsel katı atıklar, 49’unda (%32) sanayi kaynaklı atıksular muhtemel kirlenme nedenlerinden biri olarak işaretlenmiştir.(Raporun 79.sayfasında)

Yüzme suları kirlilik kaynağı için: Yüzme sularımızın çoğunluğunun (%98,9’unun) muhtemel kirlenme nedeninin “evsel atıksular” olarak belirtildiği görülmektedir. Bunu %48,5 ile zirai ilaç ve gübre kullanımı, %17,2 ile deniz/göl taşımacılığı, %13,1 ile evsel katı atıklar takip etmektedir. (Raporun 71.sayfasında)

Evsel atık suların en büyük kirlilik kaynağı oluşturması öncelikle bize su ve kanalizasyon hizmetlerinin kamusal hizmet alanı dışına itildiğini ve bu konuda gerekli yatırımların yapılmadığını gösteriyor. Su kirliliğinin giderilmesinde/önlenmesinde il sınırları içerisinde karşılaşılan en önemli güçlükler bölümünde yer verilen 45 ilde mali imkânsızlıklar nedeniyle arıtma tesislerinin kurulamaması çok çarpıcı bir veri. Ayrıca sanayinin yoğun olduğu bölgelerin verilerinin bu tabloda yer almaması (Bursa, İstanbul gibi iller) kirlilik kaynağının oranlarında da ciddi yanılgılara yol açmakta. Evsek atık sular ile sanayi atıklarının kirletici özelliklerinin farklılaştırılmaması da diğer bir sorun.

1999’dan 2016’ya ne değişti?

Raporda yıllar içinde öncelikli çevre sorunlarının nasıl ilerlediğine ilişkin verilere de yer verilmiş. Birinci çalışma 1999-2001 yıllarında başlıyor.  Onuncu ve son çalışma 2016 yılını içeriyor. Raporda su kirliliğine ilişkin özetlenen sonuç şöyle: “Su kirliliği ile ilgili önceliğe baktığımızda ise 1999-2008 yılları arasında artan bir eğilim göstermesine karşın, 2009-2010 döneminde azaldığı, 2012 yılından sonra tekrar artma eğilimine girdiği görülmektedir.”  1999-2001’de su kirliliğinin 1. öncelikli sorun olduğu il sayısı 24 iken 2016’da bu sayı 30’a çıkmış.

GRAFİK:2  BİRİNCİ ÖNCELİKLİ SORUNLARIN YILLAR İTİBARİYLE KARŞILAŞTIRILMASI

Kaynak: TÜRKİYE ÇEVRE SORUNLARI VE ÖNCELİKLERİ DEĞERLENDİRME RAPORU ( 2016 yılı verileriyle),2018, sayfa 41

Oysa 24 Haziran seçimleri öncesinde AK Parti’nin kamuoyu ile paylaştığı seçim beyannamesinde “25 havzanın, havza koruma eylem planlarını 2013 yılı sonunda tamamladık ve Avrupa Birliği normlarına uygun olarak izleme programlarını hazırladık”tan tutun da “Ergene Havzası Eylem Planı kapsamında 13 adet İleri Biyolojik Atıksu Arıtma Tesisi ve 3 adet Atıksu Kollektör Hattını tamamlayarak hizmete aldık” gibi aziz milletin hizmetine sunulmakla övünülen çalışmalardan bahsedilmekte.   Yukarıdaki grafik  ve Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından yayınlanan bu yazıya konu olan raporun her bir verisi herhangi bir iyileşme olmadığı gibi, öncelik sıralaması değişse de çevresel sorunların gittikçe artığını gösteriyor.

 Raporun değerlendirme bölümünde “2016 yılı Raporu sonucuna göre ülkenin en öncelikli sorunu olarak nitelendirebileceğimiz su kirliliğinin önüne geçmek için en başta; arıtılmadan alıcı ortamlara deşarj edilen evsel ve sanayi kaynaklı atıksular entegre çözümlerle kontrol altına alınmalı ve uygun arıtma teknolojileri kullanılarak çevreye zararsız hale getirilmelidir. İlçe belediyelerinde daha yaygın olan atıksu altyapısı sorunlarının önüne geçilmelidir. Zirai faaliyetlerde kullanılan ilaç ve gübrelerin doğru zaman ve miktarda kullanılması sağlanmalı, kullanılmış tarımsal ilaç ambalajlarının uygun bertarafı sağlanarak doğaya yayılması önlenmeli, tarımda uygun sulama teknikleri kullanılarak ilaç ve gübrelerin drenaj sularıyla su kaynaklarımıza bulaşma riskinin önüne geçilmelidir” deniyor. 

Biz de tüm bunlar için gerekli olan altyapı sistemlerinin kurulması, gerekli finansmanın sağlanması ve denetlenmesi işi kamuya yani bu raporu hazırlayan başta Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’na ve devlet kurumlarına aittir diyoruz.

Temmuz ayının başında Yalova’nın Akasya Park sahilinde oluşan kirliliğe ve denize girme yasağına karşı Yalova Sağlık İl Müdürlüğü’nün  yaptığı açıklama[1] ifade etmeye çalıştığımız anlayışı çok iyi gösteriyor. “Plaj yanında denize dökülen Safran deresinde dönemsel olarak su yoğunluğunun artması ve dereye karışan diğer su katılımları sonucu derenin denize döküldüğü noktalarda dönemsel kirlilik olduğu düşünülmektedir” diyerek kirliliğin nedeni deredir deniyor. Oysa belediyelerin ve diğer kamu kuruluşlarının görevi, açığa çıkarması gereken şey; derenin ve dolayısıyla denizin kirlenmesine neden olan faktörleri tespit etmek, sağlığa ve çevreye zarar veren bu kaynağın bir an önce engellenmesini sağlamaktır.

Raporun tamamını görmek için tıklayınız.

 

[1] http://www.yalovamiz.com/kirlilik-dereden-kaynaklanmis-n33254/