Yalın bir anlatımla "Kısa Roma Tarihi"

-
Aa
+
a
a
a

Kadim Anadolu Eserlerinden Seçmeler'de Haluk Mimaroğlu, Roma’nın Thracia eyaletini ve Anadolu kökenli tarihçi Eutropius’un "Kısa Roma Tarihi" adlı eserini tanıtıyor.

""
Yalın bir anlatımla "Kısa Roma Tarihi"
 

Yalın bir anlatımla "Kısa Roma Tarihi"

podcast servisi: iTunes / RSS

Ben, Haluk Mimaroğlu. Bu hafta açık kaynaklardan derlediğim bilgilerle, Roma’nın Thracia eyaletini ve Anadolu kökenli yazar Eutropius’un Kısa Roma Tarihi adlı eserini tanıtacağım.

Thracia, Doğu’da Karadeniz kıyılarından batıda Arnavutluk’a, kuzeyde Tuna Nehri’nden güneyde Marmara kıyılarına kadar uzanan, zaman zaman Makedonya’yı da içine alan, Thrak kavimlerinin yaşadığı, bugün Balkanlar olarak anılan bölgenin eski adıdır.

Tarihte Homeros’un İlyada'sından başlayarak pek çok antik yazarın eserinde Thracia’da yaşayan 200’den fazla kabileden söz edilmektedir. Thrak kabilelerinden Bithynilerin ve Thynilerin, Anadolu’daki Bithynialılarla ve Phrygialılarla da akraba olduğu söylenmektedir. Bu kavimler, inançları, kültürleri, anıt mezarları, tipik başlıkları ile benzeşse de idari bakımdan Anadolu’dakilerden farklıdır. Anadolu’daki Bithynler ve Phrygler, krallık ile yönetilirken, Thracia’daki kabileler küçük yerleşimler halinde, bir merkeze bağlı olmadan yaşamış ve bağımsızlıklarını belki de bu sayede yüzlerce yıl sürdürmüştür.

Roma İmparatorluğu'ndaki Thracia eyaleti

M.Ö. 200’lerden itibaren Balkanlarda ve Anadolu’da hakimiyet kurmaya başlayan Roma, Thracia’yı eyalet olarak ancak M.S. 46 yılında Roma’ya katabilmiştir. Thracia’nın dağınık idari yapısı, Roma hakimiyetini geciktirmiş, Roma döneminde bile sayısız yerleşime bölünen iç yapısı korunmuştur.

Heraclea yani Marmara Ereğlisi, Roma döneminde Thracia eyaletinin başkenti olmuştur. Hearklea, doğal limanı ve ana yolların kesiştiği konumu nedeniyle zamanın önemli bir ticaret merkezidir. Platon dahil Antik Çağ’ın bir çok yazarı, Thracialılardan savaşçı ve barbar bir ulus olarak bahsederken, Thracialıları, Keltler, Persler, İskitler, İberyalılar ve Kartacalılara benzetirler. Thracialı askerlerin Perslerin, Ksenephon’un, İskender’in ve Roma’nın ordularında yer aldığı da bilinmektedir. Tarihçilerin ballandıra ballandıra anlattığı Hellen ordularında yer alan yarım kalkan ve mızraklı, hafif piyade Peltas savaşçıları da aslında Thracialıdır.

İskender’in ordusundaki Thracialar

Resimlerde, çanak ve çömleklerde Thracialar, özgün kıyafetleri ve başlıkları ile tasvir edilirler. Thracia kahramanı olarak bilinen, bir av sahnesinde Thracialı atlıyı elinde mızrakla canlandıran kabartmalar, Roma döneminin ve Orta Çağ şövalyelerinin ilham kaynağı olmuş, Hristiyan kahramanı St. George’un sembolü olarak günümüze kadar gelmiştir.

Thracialıların inançları komşu yerleşimleri de etkilemiştir. Nitekim Hellen mitolojisinin 12 Olyposlu tanrısından birisi sayılan Zeus ve Hera’nın oğlu Ares’inn de Thracialıların savaşçı ve cesur kimliğinden esinlenerek tanrılaştırıldığı düşünülmektedir.

Palermo'da bulunan Orpheus'un etrafı hayvanlarla çevrili yer mozaiği 

Thracialıların savaşçı kimliklerinin yanı sıra şiir ve müziğe olan yatkınlıkları da zamanın yazarları tarafından dile getirilmiştir. Hellen mitolojisindeki ozan Orpheus’un Thracia kökenli olduğu da Stabon ve Plutharcos gibi yazarlar tarafından anlatılmıştır. Yazılı gelenekleri olmayan kavimlerin kültürlerini aktarmak için sazlı sözlü yöntemler geliştirmesi hiç şaşırtıcı değildir. Şaşırtıcı olan, başka kavimlere ait geleneklerin sanki Hellen kültürünün eseriymiş gibi günümüzde de benimsenmesidir.   

Orpheus’un şiir ve müziğe olan ününün yanı sıra kahinliğinden de bahsedilmektedir. Belki de Delphi’deki kahinliğin kökü de tarihçi Thukydides’in dediğine göre, bir zamanlar bölgede yaşayan Thracialılardan gelmektedir.

Şarap kültürünün ve şarap tanrısı Dionysos’un da Trakya kökenli olduğundan bahsedilmektedir. Belki de Dyonisios Şenlikleri de, kılıç kalkan ekipleri de bu kavimlerin geleneklerinin devamıdır. Ne yazık ki bütün bu satır aralarında anlatılanlar, bu kadim kavimlerin kendine özgü medeniyetleri günümüzde Hellenizmin gölgesi altında kalmaktadır.

Antik yazarlar tarafından barbar olarak nitelenen Thracialılara ait zengin kültürlerin izleri yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlamıştır. 1960'lı ve 70'li yıllarda Balkanlarda yapılan yoğun kazılar sonucunda çok sayıda Thrak mezarı ve kutsal alanı keşfedildi. Bulgaristan ve Romanya’daki kral mezarlarında bulunan altın ve gümüş hazineler, antik Thrak kültürünün zenginliğine dikkat çekmeye başladı. Umarız yurdumuzda da Trakya bölgesindeki çalışmalara hız verilir ve Thrak kavimlerinin medeniyeti hak ettiği saygınlığa kavuşur.

Spartacus / Louvre Müzesi'nde bulunan Denis Foyatier'in mermer heykeli (1830)

Tabii ki Thracia’nın önemi antik dönemle sınırlı kalmamıştır. Roma döneminde de Thracialı askerler ve komutanlar, Brirtania’dan Arabia’ya kadar her yerde görev aldı. İtalya’da Roma’nın başını ağrıtan köle isyanını başlatan ünlü gladyatör Spartacus da Thracialı idi. Bilhassa Doğu Roma döneminde Thracia kökenli pek çok ünlü komutan ve imparator görev aldı. Başta Büyük İmparator Constantius ve Justinianus olmak üzere, pek çok Thracia kökenli imparator Doğu Roma’nın hükümdarı oldu. Burada kısaca değindiğimiz Thracialı kavimlerin tarihi, kültürü ve yetiştirdiği ünlüler elbette bunlarla sınırlı değildir ancak bu konuda ülkemizde yayınlanan makale ve eserler neredeyse yok denecek kadar azdır.

İmparator Diocletianus'un M.S. 300’lerdeki idari reformları uyarınca Thracia eyaletinin dört küçük eyalete bölündüğü ve Marmara boyunca İstanbul’dan Çanakkale’ye kadar uzanan bu eyaletlerden birinin adının Europa olduğundan da - muhtemelen benim gibi - pek çok kimse de haberdar değildir.
Umarız araştırmacı ve yazarlarımız burada kısaca değindiğimiz Thracialı kavimleri tarihini, kültürünü, yetiştirdiği ünlüleri ele alan yayınları çoğaltarak yurdumuzda da Thracia’ya olan ilgiyi uyandırır, günümüzde dağlarda, taşlarda adlarıyla, kalbimizde sazları sözleriyle yaşamaya devam eden bu kadim kültürü Hellen ve Roma gölgesinden çıkartıp hak ettiği yere getirirler.

Şimdi kısa bir müzik arası verelim ve Macar müzisyen Arany Zoltan’ın “Thracia Halk Müziği” adlı eserine kulak verelim.

Açık Radyo 95.0, Kadim Anadolu Eserlerinden Seçmeler programındayız. Programımızda son olarak tanıttığımız Thracia bölgesinin de M.S. 46 yılında Roma’nın eline geçmesi ile neredeyse 200 yıllık bir süre içinde Pers hakimiyeti sonrası Anadolu’da kurulan Pergamon başta olmak üzere Bithynia, Assyria, Pontos, Galatia, Capadoccia, Caria ve Armenia Krallıklarının Roma’nın birer eyaleti olmasına tanık olduk. Şimdi bu olağanüstü Roma hakimiyetini anlatan Eutropius’un Kısa Roma Tarihi adlı eserinin tanıtımı ile programımıza devam ediyoruz.

Kısa Roma Tarihi, Latince aslından Çiğdem Menzilcioğlu tarafından çevrilerek Alfa Yayınları tarafından ilk olarak 2016’da yayınlandı. Gördüğü ilgi sayesinde 2023’de üçüncü baskısını yaptı. Doç. Dr. Çiğdem Menzilcoğlu, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Latin Dili ve Edebiyatı anabilim dalında öğretim üyesidir. Latinceden çevirileri, Roma kültürü ve edebiyatı üzerine makaleleri vardır.

Çiğdem Menzilcioğlu’nun verdiği bilgilere göre, Eutropius, M.S. 4. yüzyılda yaşamıştır. Çeşitli devlet görevlerinin yanı sıra İmparator İulianus’a Pers seferinde eşlik etmiş önemli bir tarihçidir. İmparator Valens’in isteği üzerine, 369 yılında Kısa Roma Tarihi adlı eseri kaleme almıştır. Eserde, Roma’nın efsanevi kuruluş tarihi sayılan M.Ö. 753 yılından İmparator İovianus’un öldüğü M.S. 364 yılına kadar geçen yaklaşık bin yıllık Roma tarihinde gerçekleşmiş belli başlı olaylar sade bir anlatımla özetlenmiştir.

Eutropius’un eseri 10 kitaptan oluşmaktadır. Çiğdem Menzilcioğlu’nun verdiği bilgilere göre Kısa Roma Tarihi, İmparator Valens’in başlatmayı düşündüğü Pers seferinin propagandası niteliğindedir.
Eutropius’un zamanında İmparator Constantinus, Roma İmparatoru olarak tek başına iktidarı ele geçirir ve kendi adını verdiği Constantinopolis’i Doğu’nun başkenti yapmaya koyulur. Constantinus döneminde Hristiyanlık giderek güçlense de Eutropius dönemin pagan tarihçisi olarak bilinir.

Efes'te bulunan Eutropius'un mermer büstü

Eutropius senator sınıfındandır ve sırasıyla İmparator Constantius, İulianus ve Valens dönemlerinde çeşitli devlet görevlerinde bulunur, Pers seferinde de imparatora eşlik eder. Valens’in isteği üzerine yazılan bu eser, imparator ve komutanlarına Roma tarihi hakkında basit bir üslupla çok fazla ayrıntıya yer vermeden ana hatlarıyla bilgi veren bir eserdir.

Eserin son bölümlerinden anlaşıldığı üzere, imparatorun Perslere karşı savaşçı dış politikanın kaçınılmaz olduğu vurgulanarak adeta seferin propagandası yapılmaktadır. Eserde, Roma’nın onurunu lekeleyen olaylara değinilmez ya da olduğundan farklı gösterilir - küçük bir kent devletinden bir dünya imparatorluğuna gelen Roma İmparatorluğu’nun büyüklüğü ve gücü övülür, Roma’nın bu güce ulaşmasını sağlayan yöneticiler, komutanlar, imparatorlar ve askeri olaylar ile şerefli askeri başarılar, kazandığı zaferler, Roma’nın askeri üstünlüğü vurgulanır ve savaşların kaçınılmazlığı anlatılır.

İmparatorluğun topraklarını genişleten Cumhuriyet dönemi komutanları ve devamında İmparator Augustus, Vespasianus, Traianus ve diğer imparatorların başarılarının uzun uzun anlatıldığı Kısa Roma Tarihi’nde başarı için Senato ile imparator arasında iyi bir ilişkinin gerektiği tarihten seçilmiş çarpıcı örneklerle belirtilir; imparatorları, senato ile kurudukları iyi ilişki ile değerlendirir ve her fırsatta senatonun önemi vurgulanır.

Roma’nın kuruluşunda Romulus tarafından oluşturulan 100 kişilik ihtiyar heyeti, Roma Cumhuriyet döneminin vazgeçilmez bir organı olmuştur. Ancak Augustus ile birlikte Senato’nun gücü giderek azalırken, imparatorların ise gücü artar. Eutropius, örnekler vererek kendisinin de mensubu olduğu Senato ile imparator arasındaki ilişkinin nasıl olması gerektiğini vurgular. İmparatorlara öldükten sonra Senato tarafından tanrısal onurlar verilip verilmemesini, bu iki kurum arasındaki ilişkilere bağlar. Senato ile iyi geçinemeyen İmparator Hadrianus’a tanrısal onur verilmesindeki sıkıntılar da bu sebeptendir.

Antalya Arkeoloji Müzesi'ndeki sivil tacı ve zırhıyla İmparator Traianus / M.S. 2. yüzyıl 

Eutropius’un Cumhuriyet’e karşı davranan Julius Caesar’ı yermesi imparatora karşı bir uyarı niteliğindedir. Çok sayıda senatorü öldüren Nero’nun Senato tarafından düşman ilan edilmesinden  bahsederek, adeta imparatora göz dağı vermektedir. Dacia’yı fetheden, Parthları bozguna uğratan, Armenia, Assyria ve Mezopotamia’yı ele geçiren İmparator Traianus, kazandığı başarılar ve üstün erdemleriyle örnek imparator olarak sunulur. Traianus’un devleti yönetme şekli, kibarlığı, cesareti, ılımlılığı, herkese karşı eşit davranması, Senato ile iyi ilişkiler içinde olması, devlet hazinesini savurganca kullanmaması, sükûneti ve soğukkanlılığı ile imparatorlar arasında en çok sevilen ve sayılan imparator olması Eutropius tarafından özellikle vurgulanır; adeta günümüze de ışık tutar. Örnek yönetici olarak da İmparator Antonius Pius, ülkesini genişletmek yerine savunmaya önem veren, devlet yönetimine en iyilerini getiren, yönetim boyunca sergilediği hoşgörü ile izinden bugün bile gidilmesi gereken bir imparator olarak gösterilir.

Eutropius, eseri boyunca devletin yöneticisinin adaletli ve ılımlı olmasını, zalim ve acımasız olmamasını savunur. İhtiras, savurganlık, öfke, açgözlülük, kibir, tiranlığa yönelik davranışlar, senatörlerin cezalandırılması ve askeri alanlardaki başarısızlıklar, Kısa Roma Tarihi boyunca eleştiri konusu olarak karşımıza çıkar. Çiğdem Menzilcioğlu’nun deyişiyle, iyi imparatorların ölümlerinden sonra tanrılaştırılması, kötü imparatorların ise ölümlerinin sevinçle karşılanmasının belirtilmesi eserin başka bir özelliğidir.

Eutropius, eserini hazırlarken - her ne kadar adını vermese de - Livius’un 45 ciltlik Roma Tarihi’nin özetinden ve daha bir çok Roma tarihi ile ilgili eserden faydalandığı anlaşılmaktadır. Pers seferine ait anlattıkları ise muhtemelen kendi izlenimlerini yansıtır. Asıl adı kısaca Breviarium yani Özet olan eser, kısa sürede en çok okunan tarih kitaplarından biri olur ve kısa sürede İoncaya da çevrilir. Eserin İonca çevirisi de günümüze tam olarak ulaşmıştır. Breviarium, özellikle Livius’un kapsamlı Roma Tarihi adlı eserini okumaya vakti ve sabrı olmayanlar için okuması kolay bir kaynak kitaptır.

Breviarium

Kitap, Orta Çağ’da hem Batı’da, Latin dünyasında, hem de İonca çevirisi ile Doğu’da Bizans dünyasında yaygın bir ders kitabı olarak kullanılmıştır. Bu eser ve Roma tarihini anlatan diğer eserler de bizim için kıymetli bilgiler içermektedir. 

Roma Tarihi’nin en önemli kısmı ülkemizde yer almıştır. Programımızda da değindiğimiz gibi, Roma’nın M.Ö. 200’lerde başlayan Doğu ile ilgisi, neredeyse 200 sene içinde Roma’nın tüm yurdumuza hakim olması ile sonuçlanmıştır. Roma’nın Anadolu’daki hakimiyeti, İstanbul’un fethine kadar bin 500 sene daha devam etmiş, izleri Osmanlı’da devam eden kurumları vasıtasıyla günümüze kadar sürmüştür. 

Yurdumuzu daha iyi tanımak ve günümüzde gelişen olayları daha iyi anlayabilmek ve ileriye dönük tedbirler almak için Cumhuriyet ve Osmanlı tarihlerine ilaveten Roma tarihine de bir göz atmak faydalı olabilir. Bu nedenlerle programımızda kısaca değindiğimiz, Roma’nın Anadolu’da hakimiyet kurmasına ilaveten, Eutropius’un Kısa Roma Tarihi adlı eserini konu ile ilgilenen dinleyicilerimize başlangıç için tavsiye deriz.

Önümüzdeki hafta Roma tarihinden söz açılmışken, bu konudaki en kapsamlı ilk kaynaklardan birisi olan Livius’un Roma Tarihi’nde buluşmak üzere hoşça kalın dileklerimizi iletiriz.

Kadim Anadolu Eserlerinden Seçmeler programında adı geçen eserler:

  • Kısa Roma Tarihi, Eutropius, çev. Çiğdem Menzilcioğlu, Alfa Yayınları, 2018