Ders Kitabı Niteliğinde Bir Soykırım Vakası

Çeviri
-
Aa
+
a
a
a

İsrail Gazze'de ne yaptığını açıkça ortaya koyuyor. Peki dünya neden kulak asmıyor?

Filistinliler 12 Ekim 2023'te Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah mülteci kampında İsrail'in düzenlediği hava saldırısının ardından hayatta kalanları arıyor.
AP Photo / Hatem Ali

Cuma günü İsrail, Gazze Şeridi'nin kuzey yarısında kuşatma altındaki nüfusa güneye doğru tahliye olma emri verdi ve yakında Şerid’in üst yarısına yönelik saldırılarını yoğunlaştıracağı uyarısında bulundu. Bu emir üzerine, yarısı çocuk olmak üzere bir milyondan fazla insan, hiçbir yerin güvenli olmadığı duvarlarla çevrili bir bölgede, devam eden hava saldırıları arasında çılgınca kaçmaya başladı. Filistinli gazeteci Ruwaida Kamal Amer'in bugün Gazze'den yazdığı gibi, "kuzeyden gelen sığınmacılar Han Yunus'a ulaşmaya başladı bile; burada füzeler hiç durmuyor ve yiyecek, su ve elektriğimiz tükeniyor." BM, insanların Gazze'nin kuzeyinden güneye kaçışının "yıkıcı insani sonuçlar" yaratacağı ve "zaten bir trajedi olan durumu felakete dönüştüreceği" uyarısında bulundu. Geçtiğimiz hafta boyunca İsrail'in Gazze'ye yönelik şiddeti 1.800'den fazla Filistinlinin ölümüne, binlercesinin yaralanmasına ve 400.000'den fazlasının da yerinden edilmesine neden oldu. Gelgelelim İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu bugün gördüklerimizin "sadece bir başlangıç" olduğunu temin etti.

İsrail'in Gazzelileri yerlerinden etme ve potansiyel olarak tamamen Mısır'a sürme kampanyası, İsrail Devleti'nin kurulmasına yol açan 1948 savaşı sırasında tahminen 750.000 Filistinlinin evlerinden sürüldüğü Nakba'nın bir başka faslıdır. Ancak Gazze'ye yönelik saldırı başka bir açıdan da görülebilir: gözlerimizin önünde cereyan eden ders kitabı niteliğinde bir soykırım vakası. Bunu, İsrail'in Filistinlilere yönelik kitlesel şiddeti hakkında uzun yıllar yazmış bir soykırım akademisyeni olarak söylüyorum. İsrail'deki yerleşimci sömürgeciliği ve Yahudi üstünlüğü, İsrail silah endüstrisini güçlendirmek için Holokost'un çarpıtılması, İsrail'in antisemitizm suçlamalarını Filistinlilere yönelik şiddeti meşrulaştırmak için kullanması ve İsrail apartheidının ırkçı rejimi üzerine yazılar yazdım. Hamas'ın Cumartesi günü gerçekleştirdiği ve 1.000'den fazla İsrailli sivili katlettiği saldırının ardından, kötünün de kötüsü gerçekleşiyor.

Uluslararası hukukta soykırım suçu, Aralık 1948 tarihli BM Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi'nde belirtildiği üzere "ulusal, etnik, ırksal veya dinsel ve benzeri bir grubu tamamen veya kısmen yok etme kastı" olarak tanımlanmaktadır. Gazze'ye yönelik ölümcül saldırısında İsrail bu niyetini yüksek sesle ilan etmiştir. İsrail Savunma Bakanı Yoav Gallant 9 Ekim'de bunu kesin bir dille ilan etti: "Gazze'ye tam bir kuşatma uyguluyoruz. Elektrik yok, yiyecek yok, su yok, yakıt yok. Her şey kapanmıştır. İnsan hayvanlarla savaşıyoruz ve buna uygun şekilde hareket edeceğiz." Batı'daki liderler, Hamas'ın (uluslararası hukuka göre savaş suçu olan ve İsrail'de ve tüm dünyada haklı olarak dehşet ve şok yaratan) İsrailli sivillere yönelik toplu katliamını, ABD Başkanı Joe Biden'ın sözleriyle "katıksız bir kötülük eylemi" ya da Avrupa Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen'in terminolojisiyle "kadim bir kötülüğü" yansıtan bir hareket olarak tanımlayarak bu ırkçı söylemi pekiştirdiler. Bu canavarlaştırıcı dil açıkça, Filistinlilerin yaşamlarının geniş çapta yok edilmesini meşrulaştırmak için hesaplanmıştır; "kötülük" iddiası en mutlak şekilde Hamas militanları ile Gazzeli siviller arasındaki ayrımı ortadan kaldırmakta ve daha geniş olan işgal ve sömürgeleştirme bağlamlarını gizlemektedir.

BM Soykırım Sözleşmesi, soykırım tanımına giren beş eylemi sıralamaktadır. İsrail şu anda Gazze'de bunlardan üçünü gerçekleştiriyor: "1. Grup üyelerinin öldürülmesi. 2. Grup üyelerine ciddi bedensel veya zihinsel zarar vermek. 3. Grubun kasıtlı olarak ve fiziken, tamamen ya da kısmen yok olmasına yol açacak yaşam koşullarına maruz bırakılması." İsrail Hava Kuvvetleri, kendi hesabına göre, dünyanın en yoğun nüfuslu bölgelerinden biri olan Gazze'ye şu ana kadar 6,000'den fazla bomba attı ki bu miktar neredeyse ABD'nin savaş yıllarında Afganistan'ın tamamına attığı bomba kadar. İnsan Hakları İzleme Örgütü, kullanılan silahlar arasında cesetleri ve binaları ateşe veren ve suyla temas ettiğinde sönmeyen alevler yaratan fosfor bombalarının da bulunduğunu doğruladı. Bu durum Gallant'ın "uygun şekilde hareket etmek" derken neyi kastettiğini açıkça ortaya koymaktadır: İsrail'in iddia ettiği gibi tek tek Hamas militanlarını hedef almak değil, BM Soykırım Sözleşmesi'nin “ve benzeri" ifadesinde olduğu gibi Gazze'deki Filistinlilere karşı ölümcül bir şiddet uygulamak. İsrail ayrıca, uluslararası insancıl hukuku açıkça ihlal ederek, modern tarihin en uzun süreli kuşatması olan 16 yıllık Gazze kuşatmasını, Gallant'ın ifadesiyle "tam bir kuşatma" olarak şiddetlendirmiştir. Bu ifadedeki dönüşüm, kuşatmayı nihai hedefe ulaştırma planını, yani, Filistinlileri ve Gazze'deki Filistin toplumunu öldürerek, aç bırakarak, su kaynaklarını keserek ve misafirhanelerini bombalayarak sistematik bir şekilde yok etme planını açıkça göstermektedir. 

Bu dili kullananlar sadece İsrail’deki liderler de değil. Netanyahu yanlısı Kanal 14'e röportaj veren bir kişi İsrail'in "Gazze'yi Dresden'e çevirmesi" çağrısında bulundu. İsrail'in en çok izlenen haber kanalı olan Kanal 12, sol eğilimli İsraillilerin "eskiden Gazze olan yerde dans etme" çağrısıyla ilgili bir haber yayınladı. Bu arada Gazze'yi "silme" ve "dümdüz etme" çağrıları gibi soykırımcı söylemler, İsrail sosyal medyasında her yere yayıldı. Tel Aviv'de bir köprüden sarkan "Sıfır Gazzeli" yazılı bir pankart görüldü.

Gerçekten de İsrail'in Gazze'ye yönelik soykırım saldırısı oldukça açık, net ve utanmazca. Soykırım failleri genellikle niyetlerini bu kadar açık ifade etmezler, ancak istisnalar da vardır. Örneğin 20. yüzyılın başlarında Alman sömürgeci işgalciler, Afrika'nın güneybatısındaki yerli Herero ve Nama halklarının ayaklanmasına karşılık olarak bir soykırım gerçekleştirmişti. 1904 yılında Alman askeri komutanı General Lothar von Trotha, "ırk savaşı" gerekçesiyle bir "imha emri" yayınladı. Alman yetkililer 1908 yılına kadar 10.000 Nama'yı öldürmüş ve nüfusun %80'ini oluşturan 65.000 Herero'yu öldürerek "Hereroları yok etme" hedeflerine ulaşmışlardı. Gallant'ın 9 Ekim'deki emirleri de bundan daha az aleni değil. İsrail'in amacı Gazze'deki Filistinlileri yok etmektir. Ve bunu dünyanın dört bir yanından izleyen bizler, İsrail’in bunu yapmasını engelleme sorumluluğumuzu yerine getirmiyoruz.

*Raz Segal'in Jewish Current için kaleme aldığı "A Textbook Case of Genocide" başlıklı makale Özge Atılgan tarafından çevrilmiştir.

Raz Segal, Stockton Üniversitesi'nde Holokost ve soykırım çalışmaları alanında doçent ve modern soykırım çalışmalarında yetkin bir profesördür.