Barışa karşı suç...

-
Aa
+
a
a
a

Akın  Atalay

 

Ortalık toz duman... Her anın önemli olduğu, her saniye savaşa yönelik girişim ve hazırlıkların artırıldığı, buna karşın -bize göre- barışın giderek öne çıktığı, barış yanlılarının barışı kutlamaya başlayacağı günlerin çok yaklaştığı bir dönemdeyiz. Barışı öne çıkarmak elbette önemli... Bunun yollarından birisi de -tatsız olmakla birlikte- barışa karşı işlenen suçlardan, savaş suçlarından, insanlık suçlarından söz etmektir.

 

Barışa karşı suç terimi, ilk olarak, II. Dünya Savaşı sonrası Nürnberg mahkemeleri ile gündeme gelmiştir. II. Dünya Savaşının galip devletleri, savaş sonrasında, Nazi liderlerini ve Japon liderlerini yargılamak üzere iki mahkeme oluşturmuştur. Nürnberg Uluslararası Askeri Mahkemesi ve Uzakdoğu Uluslararası Askeri Mahkemesi. Her iki mahkemenin verdiği kararlar, daha sonra BM Genel Kurul kararları ile de desteklenerek, savaş hukukunun uluslararası ilkelerini oluşturmuştur.

 

BM Genel Kurulu’nun isteği üzerine, 1950 yılında Uluslararası Hukuk Komisyonu tarafından konuya ilişkin “uluslararası hukuk ilkeleri” saptanmıştır.

 

Bir saldırı savaşının ya da uluslararası antlaşmalara, sözleşmelere aykırı bir savaşın planlanması, hazırlanması, başlatılması ya da yürütülmesi ve bu eylemlerden herhangi birinin gerçekleşmesi amacıyla ortak bir plana katılma ya da bu amaçla gizlice anlaşma barışa karşı işlenmiş bir suçtur.

 

Kimse bu sorumluluktan kurtulamaz

 

Barışa karşı suçlar da tıpkı savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar gibi uluslararası hukuka göre suç oluşturduğundan, uluslararası hukuka göre sorumluluk gerektirir. Uluslararası hukuka göre suç sayılan eylem açısından iç hukukun yaptırım öngörmemesi de, sorumlunun devlet ya da hükümet başkanı olması da önemsizdir. Suç sayılan eylem için uluslararası hukuka göre sorumluluk esastır. Hiç kimse bu sorumluluktan kurtulamaz.

 

Uluslararası hukuk komisyonu, yine BM Genel Kurulu’nun isteği ve talimatı üzerine bundan tam 50 yıl önce bir yasa taslağı hazırlamıştır: “Barış ve İnsanın Güvenliğine Karşı Suçlara İlişkin Yasa”

 

Bu yasa taslağı, bugüne kadar BM Genel Kurulunda görüşülememiş olmakla birlikte, uluslararası hukukun genel ilkelerinin ne olduğu konusunda çok önemli ipuçları vermektedir. Bu yasa taslağına göre;

Bir devletin başka bir devletin ülkesine saldırmak üzere, kendi ülkesinde ya da başka ülkelerde birlikler oluşturması ya da oluşturulmasını özendirmesi ya da bu gibi birliklerin kendi ülkesinde oluşturulmasına göz yumması ya da kendi ülkesinin bu gibi silahlı birlikler tarafından bir başka devletin ülkesine saldırmak üzere bir hareket üssü ya  da bir kalkış noktası olarak kullanılmasına göz yumması ya da böyle bir saldırıya doğrudan katılması ya da desteklemesi, (Taslak Yasa md.2)
Bir devletin  başka bir devlete karşı ulusal ya da toplu savunma amacı dışında ya da Birleşmiş Milletler’ in yetkili organlarının karar ya da tavsiyelerine dayanmaksızın, silahlı güç kullanmak dahil herhangi bir saldırı eyleminde bulunması, (Taslak Yasa md.2)

                    BARIŞA VE İNSANLIĞIN GÜVENLİĞİNE KARŞI SUÇ SAYILMIŞTIR.

 

Türkiye Cumhuriyeti, dünya uluslar topluluğunun eşit haklara sahip şerefli bir üyesi olarak kalacak ise, bu yasa taslağında belirtilen uluslararası hukuk ilkeleri karşısındaki konumunu yeniden gözden geçirmelidir.