Dünya Ticaret Örgütü Konferansı

-
Aa
+
a
a
a

Sevgili Arkadaşlar, bugün Katar´da 5 günlük Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ/WTO) Konferansı başlıyor. Bu konferans bağlamında protestolar sürüyor - ne tartışılıyor, ne eleştiriliyor? Türkiye´yi yakından ilgilendiren bu konulardan ne kadar haberdarız?Dünya çapında serbest pazar olgusunun "tek taraflı" isleyişi üzerine önemli bir rapor yayımlandı. 120 ülkede faal bir NGO olan "Oxham"in "Tutulmayan Sekiz Vaat" ("Eight Broken Promises") adli çalışmasında su saptamalar var:Yoksul ülkeler 80´li yıllardan beri gümrüklerini (ortalama) yarıya indirdiler ve pazarlarını Avrupa veABD´nin cokuluslu şirketlerine açtılar. Fakat Bati, kendi pazarlarını hala Afrika, Asya ve Güney Amerika´dan rakiplere kapalı tutmayı sürdürüyor.Oxfam, Bati devletlerini "cifte standartlı ve çatal dilli" davranmakla suçluyor: "Bu politikalar, dünyaçapında sapık boyutlara ulaşmış eşitsizliği küçültmek yerine büyütmektedir". Gelişmiş ülkelerin gümrük ve ticaret duvarlarını bütün vaatlere rağmen indirmemesi sonucu gelişmekte olan ülkeler (Türkiye dahil) yılda toplam yüz milyar doları aşkın bir kayba uğramaktadır. Örneğin Bangladesh, Bati ülkelerine yolladığı bir mal için, onlardan ithal ettiğine kıyasla 4 kat fazla gümrük ödüyor.Oxfam´in uzmanlari, uluslararası ticaretin yoksullukla savaş ve gelişmenin motoru olabileceğine inanıyor. Hesaplarına göre, dünya ticareti hacmi sadece yüzde 0,8 oranında artsa bu, yoksul ülkelere bugün gelişme yardımı adi altında aldıkları paralardan fazla gelir getirecek. Türkiye için bir başka saptama da çok önemli:

Batı´nın pazarlarını en çok kapattığı iki sektör, tekstil ve tarım sektörü. Mesela Kanada, ayakkabı, çanta ve tüm diğer deri mamullere diğer ithal ürünlerden iki kat gümrük alıyor. Üçüncü Dünya´dan (ve tabii Türkiye´den) gelen tekstil ürünlerinin yüzde 80´i kontenjana tabi. Yani sınırlamaya uğruyor. (Türkiye simdi antiterör koalisyonuna katilim karşısında bu kotaların indirilmesini ve ABD pazarının açılmasını istiyor ama bu olacak mi?)Tarım alanında da benzer ihracat kısıtlamaları yaşanıyor. OECD´deki 30 zengin ülke, her yıl kendi çiftçilerine toplam 350 milyar dolar sübvansiyon ödüyor. Bu, günde 1 milyar dolar demek. ABD ve AB yönetimleri, yoğun sübvanse ettikleri tarımsal ürünlerinin ihracat fiyatlarını böylece aşağıda tutmayı başarıyorlar. Bu ise Üçüncü Dünya´daki küçük köylüyü iflasa itiyor. Oxfam´in uzmanları Meksika´da mısır eken köylülerin nasıl ABD´den gelen sübvanse edilmiş mısır karşısında iflasa sürüklendiklerini anlatıyor. Ayni şey Haiti´de de pirinç için yaşanmış ve binlerce çiftçi iflas etmiş. Sanayi ülkelerinin yetkili bakanları, 1996´da Singapur´daki DTÖ Konferansında bu konuda birseyler yapmaya söz verdiler. "En Az Gelişmiş Ülkeler" (Least Developed Countries - LDC´ler)in 49´u için, yani en yoksullar için yakında gümrükleri ortadan kaldıracağız dediler. Ama bu gerçekleşmiyor.Halen LDC denen bu en yoksul ülkelerin ABD ve Kanada´ya ihracatının yarısından fazlası yüzde 5´i asan gümrüklere tabi. Avrupalıların "Silah Dışında Her şey" ("Everything but Arms") adini verdiği aynı yöndeki inisiyatifi de kağıt üzerinde kalmış. AB hükümetleri gayet bilinçli kararlarla seker ve pirinç gibi ürünlerin ithalatını engelliyorlar. Çünkü Bati´daki güçlü çiftçi lobileri liberalleşmeye karşı çıkıyor. Ulusal çıkarlar her zaman ağır basıyor. Bu tek yanlı ticaret politikalarının en ağır vurduğu kıta ise Afrika. Afrikalılar, dünyada globalleşmenin yararlarının dışında tutulan insanların basında geliyor. Dünyadaki insanların yüzde 12´si Afrika´da yasıyor ama, Afrika global ihracatın sadece yüzde 1´ini yapabiliyor. Bu oran 1970´lerde tam 4 katfazlaydı.Ve Afrika ayni zamanda Batili ilaç tröstlerinin kati patent politikaları altında en çok ezilen bölge. İlaç şirketleri, bir zamanlar TRIPS adli bir DTÖ Anlaşmasının uygulanmasında hala ısrarlılar. "Trade-Related Aspects of Intellectual Property Rights", yani kısaca buluşların patentini belirleyen bu anlaşmaya göre şirketlerin 20 yıllık bir patent hakki var. Ama istisnalar da belirlenmiş: örneğin "ulusal sağlık felaketi" durumu. Yılda milyonlarca kişinin AIDS gibi bulaşıcı hastalıklardan ölüyor olması bile bu "istisna"nın uygulanmasını sağlamıyor.Güney Afrika AIDS´e karşı ucuz ilaç kullanacağını açıklayınca aralarında birçok Amerikan şirketi olan 39 ilaç şirketi, Güney Afrika hükümetini mahkemeye verdi. Washington onları destekledi. Oysa ABD´de şarbon (antraks) tehlikesi ortaya çıkınca ABD hükümeti patent anlaşmalarını tanımayacağını açıkladı ve örneğin Alman Bayer firmasının antibiyotiği Cibrobay´in fiyatının düşürülmesini sağladı. Bu da cifte standartların yeni bir örneğiydi. Bugün Katar´in Doha şehrinde başlayan DTÖ Konferansı´nda bu yüzden Oxfam gibi NGO´lar yeni kararlar alınmasını talep ediyorlar. İstenen, zayıfları destekleyen adil bir dünya ticareti. Zengin ülkelerin piyasalarını açması gerekiyor. Çünkü aslında en çok korumaya muhtaç olanlar, gelişmekte olan ülkeler. ‘Türkiye´nin AB ile yaptığı Gümrük Birliği Anlaşması´nın da bu nedenle yeniden gözden geçirilme ihtiyacı var.Türkiye´nine, liberalleşmeyi her şeyin ilacı gibi sunan değil, bizim gerçek ihtiyaçlarımızı bilen, söyleyen, dünya ölçeğinde çözümler düşünüp öneren iktisatçılara ve aydınlara ihtiyacı var.