Edebiyat ve teori

-
Aa
+
a
a
a

Ormanda yaşayan bir kırkayak varmış; harika dans edermiş. Bir gün izleyicilerinden biri sırf kıskandığından, bu işi nasıl yaptığını anlatmasını istemiş ondan. Ormanın hangi sakiniydi hatırlamıyorum ama hayvan olduğundan eminim. Çünkü zavallı kırkayak, o yaratığın isteğini yerine getirmeye kalkınca bir daha sanatını icra edemez olmuş. Nedir bu trajediden çıkartılması gereken sonuç? Öyle eylemler vardır ki, teorisine girmeye kalktınız mı, bütün sihri kaçar. Sihre inanıyorsanız bu anafikre de inanın. Örneğin cinci hocaların yazdığı muskalar için kesinlikle geçerlidir bu düşünce ama edebiyat kırkayağın dansından da üfürükçülerin muskalarından da daha fazla bilinç gerektirir. Doğrudur, öyle eserler vardır ki okurken ayaklarınızın bu gezegenden koptuğunu zannedersiniz. Yine de büyülü değildir onlar ve yazarları bizimle aynı dünyadandır.

 

Yazar, zanaatçılıktan sanatçılığa geçişini tesadüfe bırakmak istemiyorsa nasıl dans ettiğini düşünmelidir.

 

Spora meraklı on genç adam alıp becerebildikleri kadar uzağa atlamalarını isteyin. Diyelim ki onlara süre de vererek, büyük bir ödül karşılığında bu işi ilerletmek için çalışmalarını sağladınız. Hepsi var güçleriyle koşacak ve son adımlarında yere saplanmak istercesine basarak yumak olup fırlayacaklardır ileri. Baldırlarındaki güçlerin eşit olduğunu varsayarsak, sonucu yeteneğin belirleyeceğini söyleyebiliriz ama içlerinden biri bel vuruşunu keşfederse yeteneğini en az otuz santim ileriye taşıyacaktır. Yazıda da mutlaka benzer vuruşlar vardır ve ilerlemek için onları aramak gerekir. Kalemi eline aldığı andan itibaren içinden geldiği gibi yazarak ustalaşacağını zanneden sanatçı adayı, çok büyük olasılıkla kendini üzecek, okurlarının canını sıkacaktır.

 Şehrazat

Doğuştan ukalalar, doğuştan getirdikleri yeteneklerinin yazmalarına yettiğine inanırlar. Nasıl bir şeydir acaba o ayrıcalık? İçlerinde hazır öykülerle mi dünyaya geliyorlar? Öyleyse insan kadar karmaşık bir canlıyı yaratan Tanrı ya da doğa arada sırada öykü de yazıyor.

 

Çok kullanmış olmak gerek

 

Sayısız usta yazar toplanıp bin bir gün ve gece kafa yorsalar, Şehrazat’ın bin ikinci masalını üretecek formülü bulamazlar ama bu edebiyat karşısında teorinin acizliğini kanıtlamaz. Edebi eserlerin formüllere sığmayacağını bilmek, sanatçıların, yaptıkları işin teorisini kovalamalarını engellememeli. Uzun atlama örneğindeki gibi: Bel vuruşu sporcuyu otuz santim ileri atabilir ama sadece bel vuruşuyla çengi bile olunmaz. İddia edilen teorinin gerekliliğidir, tek başına yeterliliği değil.

 

Teoriye giden yol sorulardan geçer: Bu metin neden akıcıdır? Bu öyküyü keyifle okunur kılan nedir? Niçin bu şiirden etkileniyoruz? Özellikle usta ellerden çıkmış eserler, sayısız soru ve sorulara verilen yanıtlarla, deney masasındaki kurbağa gibi parçalanmalı. Yine şu uzun atlayıcıya dönelim. Meraklı bir spor severin, sadece atlama tahtası ve kumdaki iz arasındaki mesafeyle ilgilenmesi doğal. Okurun şiirden aldığı hisle yetinmesi gibi... Oysa siz de kum havuzuna düşmeye sevdalıysanız, sporcuyu herhangi bir seyirciden daha dikkatli gözlemlemelisiniz. Nasıl koştu? Kollarını nasıl salladı? Tahtaya hangi açıyla bastı? Ve daha bir yığın ayrıntı... Hayır, sporcunun atlayışını yaparken bütün bunlara dikkat ettiğini iddia etmiyoruz. Öyle olsaydı eli kolu birbirine dolaşırdı. Teknik, sanatçı tarafından ancak yoğun dikkat gösterilerek uygulanabiliyorsa, henüz yeterince öğrenilmemiş demektir. Onu bilincin arkalarında bir yerlerden idare edecek kadar çok kullanmış olmak gerekir.

 

Peki teknik kapma hevesiyle didik didik edilmesi istenen eserlerin yaratıcıları, o tekniklerin varlıklarından haberdar mıydılar? Tekerlek tesadüfen bulundu ya da diğerleri kadar ilkel olmayan bir ilkel insan onu tasarladı; bunun hiç önemi yok. Mühim olan onun sürtünmenin hareket lehine kullanılmasını mümkün kılmasıdır. Artık tekerlekten yararlanmayı öğrenecek kadar akıl, güçlü baldırların ve kaslı kolların yerini almıştır.

 

Edebiyat, her emekçisinin beyninde yeniden doğup, tekrar tekrar aynı süreçlerden geçerek gelişmeye tahammül edemez. Kendisine adanmış sayısız yaşamın ürünlerinin damla damla biriktirilmesini ister ki bunu sağlamak, ancak teoriyi uygulamaya katmakla mümkündür.