'Kahrolsun faşizm!...'

-
Aa
+
a
a
a

Biz bu cümleyle büyüdük...

Biz faşizmin ne olduğunu, gündelik yaşamımızda bire bir gördük, öğrendik, çok sıkıldık, çok canımız acıdı, çok canlarımıza ağladık...

Berlin Duvarı’nın yıkılması ile birlikte, “düşmansız” bir dünyanın hayalini kuruyorduk.. Ama gecikmediler... Hemen düşmanı buldular, çıkardılar ortaya...

11 Eylül faciasına bile “kuşkuyla” bakmaya başlıyoruz artık...

Afganistan’ın yerle bir edilmesini “oldu bittiye” getirdiler, ne olduğunu anlamadan, onca insanın ölümüne seyirci kaldık. Aptala çevirdiler hepimizi, ama bu sefer beceremediler!...

Irak savaşı macerası artık bitmiştir!...

15 Şubat günü, Türkiye’nin ya da Fransa’nın ya da tek başına Almanya’nın kamuoyu değil, dünyanın kamuoyu “SAVAŞA HAYIR” demiştir.

Bu bir sonun söylemidir... Bundan sonra savaş adına yapılacak hiç bir toplantının uluslararası kamuoyu karşısında geçerliliği, inandırıcılığı olmadığı gibi, gereği de yoktur.

Halka rağmen, halk için bir karar almak olamaz. Bunun demokrasi tanımı içinde de yeri yoktur. Eğer böyle bir girişim olursa, o zaman bunun hesabını halk çok ciddi biçimde sorar.

Bush efendi, faşisttir. 11 Eylül’ü bahane edip, cahil Amerikan ahalisini kandırmakta, korkutmaktadır... Bunun herhangi bir mantığı yoktur. Bush efendinin nasıl başkan seçildiğini tüm dünya izlemiştir. Onun başkanlığı bile su götürür bir başkanlıktır, geçerliliği Amerikan Demokrasisi’nin vicdanında halâ sorgulanmakta olan bir başkanın, insanların öldürülmesine karar vermesine izin verilemez, verilmemelidir...

Saddam efendi de faşisttir. Onun da iler tutar yanı yoktur.

Ama Irak halkının kaderine başkaları karışamaz. Ata sözü aşikâr: “Herkes lâyığını bulur...”

Eğer Irak halkı bu yaşantıyı kendisine uygun bulmuyorsa, içinden onu diriltecek ve Saddam’a karşı savaşacak toparlayıcı liderini de bulur, çıkartır savaşır ve ya başarılı olur, ya da berbad olur. Bu Irak’ın sorunudur.

Irak halkı, liderini belirledikten ve ülkesinde demokrasi savaşının bayrağını diktikten sonra, yardıma gereksinmesi varsa, bugün “savaşa hayır” diye yollara dökülen demokrasi ve özgürlük inancındaki insanların elbette yardımını görecektir. Bu kurtuluş savaşlarında böyle olmuştur, böyle olur, böyle de olacaktır. Bunu Türkiyelilerden daha iyi bilen hiçbir ulus yoktur.

21’inci yüzyılın savaşlarla kana bulanmış bir yüzyıl olmayacağına inanan herkesin SAVAŞA HAYIR demiş olduğu 15 Şubat günü, dünyanın kendi kaderine sahip çıktığı ender günlerden birisidir. Bunu iyi değerlendirmek gerekir.

 Hollywood yıldızları bile sokağa döküldü, LA'de gösterilerde ön saflarda yer aldı (AP).

Bu değerlendirmeyi yaparken, iş dünyasının $ ve € hesaplarını boş verin. Banka hesabınıza almakta olduğunuz faizin de hesabından geçin. ABD’nin onun, bunun, şunun vereceği üç kuruşa avuç açmayı da göz ardı edin. Çoluğunuza çocuğunuza sahip çıkın, yarınları düşünün, “bugün ona, yarın bana” deyiminin altını çizin, traş olurken, makyaj yaparken aynaya asın bu deyimi ve her dakka bakın, unutmayın...

Kansız, savaşsız bir dünya için bağırın, avazınız çıktığı kadar özgürlük için bağırın...

Siz bağırırsanız, Bush’un da, onun yamağı Blair’in de istifası yakındır.. Halkın sesinin karşısında hiç bir güç durmamıştır, duramaz, duramayacaktır...