Kimi kime şikayet edeceksiniz?

-
Aa
+
a
a
a

Hürriyet gazetesinde (25 Mayıs) Sn. Bekir Coşkun’un “Şikayet edeceğiz” başlıklı yazısı “Bunları bütün dünyaya şikayet edeceğiz” cümlesi ile başlıyordu. Sonra “Bunları bütün insanlığa şikayet edeceğiz” diye devam ediyordu. “Ey halkım, bunları size şikayet ediyorum” diyemiyordu. Haklıydı. Çünkü kimi kime şikayet edecekti? Bu toplum zengini ile fakiri ile okumuşu okumamışı ile zaten çevre, doğa, tarih, kültür konularına -eğer doğrudan kendi mülkü ile ilgili değilse- tamamen kayıtsız. Eğer kendi mülkü lehine bir ağaç kesimi, yol yapımı sözkonusu ise de tamamen destekçisi.

 

Anımsayın, göz göre göre mahvettiğimiz Tekirdağ–Kınalı sahil şeridindeki yolun çift şeride çıkarılmasını isteyen vatandaşımızın şikayetini. Sn. Yalçın Bayer bile yine Hürriyet gazetesinde yayımlamadı mı bu haklı (!) şikayeti? Kimi kime şikayet edeceksiniz? Bodrumu kim mahvetti? Şimdi Bodrum’u mahveden müteahhitlere, oralarda oturanlara mı şikayet edeceğiz bu yasaları? Kimi kime şikayet edeceğiz?!

 

1989 yılında Kapadokya’ya gitmiştik. Göreme açık hava müzesini gezerken bir kaya yerleşiminin kapısının kapatılıp, girmek isteyenlerin sokulmadığını gördüm. Sokmayanlar da görevliler değildi. Gittim, başkalarını sokmayan gençler bizi de sokmak istemediler. Doğaldır ki o zamanlar daha bu kadar pes dememiş olan yazarınız ve ailesi girdi. Gençlerimiz milli yiyeceğimiz olan çekirdeği çıtlatıp yerlere atarak, bir el kasetçalarında müzik olduğunu iddia ettikleri bir gürültüyü dinleyerek, dans olduğu iddia edilen bir şeyler yapıyorlardı... Kısa bir süre sonra orası boşaltıldı tarafımızdan, kapıyı da açtık diğer ziyaretçilere. (Samimiyetle, bunu övünmek için söylemiyorum.) Sonra görevliye oralarda olan bu gençleri gösterip şikayet de ettim. “Beyefendi nasıl yetişeyim, ne yapayım herkes sizin gibi yapsın” dedi. Ben oraya gidene kadar sesini çıkarmayan ve paşa paşa kapıdan dönen vatandaşlarımıza mı, yoksa orayı korumakla görevliye mi şikayet edeceksiniz? Kimi kime şikayet edeceksiniz?

 

 Afrodisias Tetrapylon

1990 yılında Afrodisias’a gittik. Olağanüstü bir arkeolojik yer ve Sn. Kenan Erim de burada gömülü bildiğim kadarı ile. Açık Site okurlarına anımsatmayı gereksiz bulurum ama dünyanın en büyük 2. antik hipodromu da Afrodisias’taymış. Muhteşem bir yerdi. Neredeyse hiç bozulmadan çıkarılmıştı. Kenarında oturduk. Rüzgarın sesi ile hayallere dalıp seyrederken, 70, 80, 90, 100, havada yüz, rampih rampih vb şeklinde dümbelek eşliğinde bangır bangır bir gürültü duyduk. Hayallerimiz bitti ve Türkiye’de olduğumuz gerçeği ile yeniden yüzleştik. Biraz ilerdeki anfi tiyatroda gençlerimiz doğaldır ki yapacak bir şey kalmadığı için göbek atıyorlardı. Yine doğaldır ki sadece ben yanlarına gittim, biraz çevreye saygılı olmaları gerektiğini, ayrıca buraları bize kazandıran kişinin burada gömülü

olduğunu belirttim. “Peki tam olarak nerede gömülü, hem zaten rahatsız olmaz ki artık” cevabını aldım. Bu cevap üzerine havalar bayağı gerildi ama ben oradanuzaklaşıncaya kadar yine de Altaylardan kopup gelen bir neslin devamı olduğumdan susturmayı başardım. Biz kapalı müzeye girerken yine başlamıştı gürültü ve tepinme. Bu kez de oradaki görevliye şikayet ettim. “Ne yapayım beyefendi, bir otobüs bunlar, nerede nasıl susturayım, bu yaşa gelmişler” cevabını aldım.  Kimi kime şikayet edeceksiniz?

 

Ya adamı döversem?

 

1996 yılında Pamukkale’ye gittik. Ben oraya ilk kez 1988 yılında gitmiştim. Nispeten daha bakirdi. 1996 yılında mahvolmuştu. Travertenlere ayakkabı ile girmeyin, yerlere çöp atmayın diye uyarı levhaları vardı. Doğaldır ki tersi yapılıyordu. Artık yaşlanmaya başladığım için daha az maraza çıkarma peşindeydim. Ama tam önümde teneke bira kutusu travertenlerin içine atılınca yine kıyamet koptu. Bu sefer bende bayağı form düşüklüğü olmuş ki, aldıramadım kutuyu.

Pamukkale’ye gitmiş okurlar bilir. (Tabii şimdi değişmedi ise) Travertenlerin hemen çıkışı polis noktasıdır. Oraya gittik. Görevli polise şikayet ettik. İsterlerse bunu yapanları gösterebileceğimizi söyledik. Bu kez polisimizden oranın bu konularda yetki alanlarında olmadığı cevabını aldık. “Peki ben işi biraz daha uzatıp bu adamı döversem karışır mısınız?” dedim. “Evet, karışırız ve sizin için takibat yapmak zorunda kalırız, çünkü asayişi bozan siz olursunuz. Bu nedenle ilerde turizm tanıtma ofisi var, bu tür şikayetleri oraya yapın” dediler.

Bu kez hemen girişteki turizm bakanlığı ofisine gittik. Aynı şeyleri anlattık. “Tamam, Denizli Turizm Birşeyler Md. dikkatine dilekçe yazın, buraya bırakın. Ama bugün tatil (biz çalışan insanlar olduğumuz için bir hafta sonunu 30 Ağustos tatili ile birleştirip gitmiştik) tatilden sonra işlem yapılır” dediler. Yemin ederim şaka yapmıyorum. Bu vatandaş 3 gün orada bekleyecek ve hakkında işlem yapılacak. Tabii hiç kimsenin gidip de görmediği biri için nasıl işlem yapılacak, o da belli değil.  Allah aşkına kimi kime şikayet edeceksiniz? (Bu arada benim de normal olmadığım konusunda yazdıklarımın doğruluğuna inanmışsınızdır sanırım.)

 

Sn. Coşkun haklı, bizi ancak insanlığa ve dünyaya şikayet edebilirsiniz. Ama inanın, bırakın insanlığı, artık Tanrı’nın bile bizle uğraşacağını sanmıyorum.