No.252 - Büyük Ber'at/Büyük Harita

-
Aa
+
a
a
a

Merhaba kâinat!..

Dün, Açık Site’de “günün sözü”, Dışişleri Bakanı Yakış’ın, tarih-coğrafya-siyaset üçgeni içinde Türkiye’nin konumuna ilişkin olarak getirdiği şu 3 boyutlu değerlendirme idi:

"Türkiye, Cumhuriyet’in kurulmasından bu yana hiç bu kadar kritik bir karar sürecine sıkışmadı. Belki İkinci Dünya Savaşı’na girip girmeme kararı bu kadar kritikti. Ancak o kararı, Irak konusu ile karşılaştırırsak, üzerine Kıbrıs ve AB konuları var. Cumhuriyet’in en kritik karar sürecindeyiz."

Bugün, yorumcu Cengiz Çandar da, “çok muhtemelen Türkiye’nin yakın tarihindeki ‘en belirleyici’ haftada” olduğumuz cümlesi ile başlayan yazısını, Kopenhag’dan ayrılıp ABD’ye uçan “Erdoğan’ın Washington’da Bush, N.York’ta Annan’la görüşeceği bu Salı günü, belki Türkiye için yeni yüzyılın ilk on yılının ‘en önemli Salı günü’ olacak,” diye bitiriyordu. (Yeni Şafak)

Yakın tarih perspektifi içinde hayatî önemdeki 3’lü kavşak: Yeryüzündeki en iddialı ulus-üstü örgütlenme projesi sayılan AB’nin kapısı önünde incelenen “yol haritası”; yeryüzünün en belâlı bölgesi Ortadoğu’da, Nobel Barış ödülünün taze sahibi eski ABD Başkanı Carter’ın deyişi ile “katastrofik” (feci) sonuçlar getirecek bir Savaş’la tümüyle yeniden çizilebilecek bölge --ve belki de dünya-- siyasî haritası; İkinci Dünya Savaşı sonrası, dünyanın başbelâsı “3 K” sacayağından biri sayılagelen ve yarım yüzyıldır süregelen “sorun”lardan Kıbrıs’ta (diğerleri Kudüs, yani İsrail-Filistin sorunu ve Keşmir) kesikli çizgilerle sınırlarının yeniden çizilmesi Birleşmiş Milletler’ce resmen istenen ada haritası.

Avrupa kıtasının dış sınırları, Ortadoğu Bölgesinin iç ve dış sınırları, Kıbrıs adasının iç sınırları... Ve bu sınırların tümünün hem yer, hem de zaman dilimi açısından kesiştiği noktadaki Türkiye... Harita içinde harita -- Zaman içinde zaman.

Siyaset erbabı ile tarihçilerin yanı sıra kartografi, yani haritacılık disiplini ile uğraşanlar için bulunmaz bir an da denebilir.

Türkiye’deki yeni iktidar partisinin lideri de bu tarih-harita kesişim noktasını gözden kaçırmamış olacak ki, bu çok tarihî günlerde ABD’de ‘Washington eliti’ önündeki konuşmasına gülle gibi bir tarih-harita metaforu ile başlamış:

“Türkiye, Müslüman kimliğiyle çağdaş değerler arasında bir senteze dayanan siyasi Magna Carta’sını daha da ileri noktalara götürerek, çağdaş değerler sisteminin aktif bir öznesi olmak istemekte ve böylece dünyanın önüne herkesin ilham alabileceği yeni bir rönesans perspektifi koymaktadır.”

Bu çok iddialı, ama içinde yaşanılan tarihsel duruma epey de uygun düşen “girizgâh”ın ardından, biraz sonra aynı derecede iddialı –ve gene duruma uygun-- bir paragraf daha geliyor: “1492 yılında karanlık orta çağın dinsel baskısından kaçan Yahudi mültecilere sığınma hakkı sağlayan Türkler, Balkanlar’dan Ortadoğu ve Afrika’ya kadar uzanan devletlerinde yüzyıllardan beri dünyanın en ileri seviyedeki hoşgörüsünü yaşatmışlardır. Bu tarihsel geçmiş [...] sonuç itibariyle bu model, evrensel içeriktedir. Sadece Müslüman ve Hıristiyanlar için değil, düm dünya için geçerlidir."

Yani, AB’nin temelindeki harcı oluşturan ortak değerlerden oluşan “malvarlığı”nı simgeleyen 800 yıllık (1215 tarihli) Magna Carta! Büyük Ber’at veya ‘Büyük Harita’ diye de okunabilir pekâlâ. Hukukun üstünlüğüne ve bireysel özgürlüklere giden o uzun ve dolambaçlı yolun ilk ve en büyük kilometre taşı! AB’den önce ABD Anayasası’nın ve ABD Eyalet ‘anayasaları’nın temel ilham kaynağı olan demokrasinin temel belgesi. Özgürlük ve demokrasinin büyük yol haritası!

Erdoğan, Türkiye’nin bu kadim bayrağı alıp daha ileri taşıyarak çağdaş dünyaya bir model ve ilham kaynağı oluşturacağını duyuruyor. Konuşmada, günümüz Batı uygarlığının ‘medâr-ı iftihar’ı Aydınlanma Çağı’na giden yolun kilometre taşı Rönesans durağında bir konakladıktan sonra, 1492’de Hıristiyan enkizisyonunun baskısından kaçan Yahudileri kucaklayan Osmanlı toleransının çağdaş Türkiye’deki uzantısını da “Jüdeo-Hıristiyan” uygarlığının günümüzdeki 1 numaralı temsilcisi sayılan ABD’nin ağır toplarına yeni bir evrensel model olarak öneriyor: “Bu model, birey düzeyinde, devlet düzeyinde tüm inançlara eşit yaklaşan demokratik, laik hakuk ve siyaset düzenidir.”

Doğrusu, tarihin oluşumuna yakından tanık olmak gibi bir his bu... Tuhaf ve ilginç. Usturlaplar elde, izliyoruz...

Devamı yarın...