Rusya'da Muhalefetin Keskin Sesi: Pussy Riot

-
Aa
+
a
a
a

 

Geçen yıl Kızıl Meydan’da, Moskova’nın en büyük katedrali ‘Kurtarıcı İsa Kilisesi’nde yaptıkları Putin karşıtı eylemin görüntüleriyle tanımaya başladığımız feminist punk grubu Pussy Riot’nun üyeleri holiganlık ve mabede tecavüz suçlamasıyla yargılanıyorlar, suçlu bulunurlarsa 3 yıla kadar hapis cezasına çarptırılabilirler. Açık Dergi’de, grubun üyelerinden Samutsevich’in mahkemede gerçekleştirdiği kapanış konuşmasını aktardık:

 

Yarın, 17 Ağustos'ta dünyanın pek çok yerinde aynı anda (Türkiye saatiyle 12:00'de) Pussy Riot'nun serbest bırakılması için eylemler ypılacak. Detaylı bilgi için: http://freepussyriot.org/

 

***

 

 

Özellikle ulusal medyada pek yankı bulmadı ama feminist punk grubu Pussy Riot’ın duruşması Ağustos ayının ilk günlerinde başladı. Neredeyse sonuçlanacak.

 

Hatırlanacak olursa grubun 3 üyesi, Nadejda Tolokonnikova (22), Maria Alyokina (24) ve Yekaterina Samutseviç (29) bundan 5 ay önce, holiganlık yapmak ve toplumda dini nefreti teşvik etmek suçlamasıyla tutuklanmış ve 3 sene hapis cezasıyla karşı karşıya kalmıştı.

 

İlk olarak 2011 de Kızıl Meydan’da yaptıkları eylem görüntüleriyle tanınmaya başlanan punk grubunun üç üyesi, Şubat ayında Moskova’nın en büyük katedrali ‘Kurtarıcı İsa Kilisesi’ne girerek kolluk kuvvetleri ve kilisse görevlilerinin ani şaşkın bakışları arasında gerçekleştirdikleri Putin karşıtı bir eylemlerinde, kendi yazdıkları punk ilahisiyle Meryem Ana’ya 12 yılda iktidarda olan Putin’i başlarından atması için yalvarmışlar ve bunu da kayda almışlardı. İzlemek için tıklayın. 

 

Grup elemanları şimdi holiganlık (ve mabede tecavüz) suçlamasıyla yargılanıyorlar ve  suçlu bulunurlarsa 3 yıla kadar hapis cezasına çarptırılabilirler.

 

Bu arada dava süresince müvekillerinin uyku-yemek gibi temel gereksinimlerden mahrum bırakıldığını geçtiğimiz günlerde sanıkların avukatlarından duymuştuk, bunu Putin hükümetinin özellikle başkanlık seçiminden sonra artarak devam devam eden muhalif sesleri susturma yöntemlerinden biri olarak yorumlamak da mümkündü; Rusya’da 6 Mayıs’ta gerçekleşen büyük protestodan sonra meclis protestoculara verilecek cezanın arttırıldığı bir yasa çıkarmıştı.

 

Pussy Riots davası hem Rusya hem de uluslararası ölçekte büyük bir tepkiyle karşılanması bu davanın dünya sathında nasıl bir politik tele dokunduğunun ilk elden kanıtıydı. Şimdi konuyu daha yakından bir gözden, grup elemanlarından Yekaterina Samutsevich’den dinleyelim. Samutsevich’in geçtiğimiz hafta sonu mahkemede gerçekleştirdiği ve tüm taşları gediğine oturtan kapanış konuşmasını Nazım Hikmet Richard Dikbaş'ın çevirisiyle aktarıyoruz:

 

Dinlemek için:

 

İndirmek için: mp3, 17.1 Mb.

                                            

 

“Davaların sonundaki bu tür kapanış açıklamalarında, sanıklardan pişmanlıklarını, veya işledikleri suçtan ötürü hissettikleri üzüntüyü ifade etmeleri, veya hafifletici sebepleri saymaları beklenir. Benim ve grup üyesi arkadaşlarımın davasında ise bu tamamen gereksiz. Bunun yerine ben, bizim başımıza gelenlerin sebepleri hakkındaki görüşlerimi belirtmek istiyorum.

 

Düşünen insanların gözünde, Vladimir Putin’in KGB’de beraber çalıştığı Kirill Gundyaev Rus Ortodoks Kilisesi’nin başına geçtiği an, Kurtarıcı İsa Katedrali’nin iktidarın siyasi stratejisinin önemli bir simgesi haline geldiği zaten belli olmuştu. Gundyaev kilisenin başına geçtikten sonra Kurtarıcı İsa Katedrali, Rusya’da iktidarın asıl kaynağı olan kolluk güçlerinin siyasi amaçları için gösterişli bir sahne olarak açıkça kullanılmaya başlandı.

 

Peki Putin Ortodoks dinini ve estetiğini kendi amaçları için sömürme ihtiyacını neden hissetti? Ne de olsa çok daha laik iktidar araçlarını kullanabilirdi- örneğin, kamu şirketlerini, veya dehşet saçan polis sistemini, veya itaatkar yargı sistemini. Belki de sebep Putin iktidarının sert ve başarısız politikalarıydı; Kursk denizaltısı kazası, sivil vatandaşların güpegündüz bombalanması ve Putin’in siyasi kariyerinin diğer tatsız anları ona istifa etme zamanının geldiğini düşündürüyordu; yoksa Rusya halkı onu görevden alacaktı. Görünen o ki, bu noktada Putin Rusya’nın başındaki uzun iktidarını sürdürecek daha ikna edici, doğaüstü bir garantiye ihtiyaç duydu. İktidarın demokratik seçimler ve sivil toplum gibi dünyevi görünümlerinden değil, Tanrı’nın ta kendisinden kaynaklandığı, tarihsel olarak Çarlık Rusyası’nın yükseliş dönemiyle ilişkilendirilen Ortodoks dininin estetiğini kullanmak gerekecekti.

 

Peki bunu nasıl başardı? Ne de olsa hala laik bir devletimiz var, tetikte ve eleştirel bir zihne sahip toplumumuzun dini ve siyasi alanların herhangi bir şekilde kesişmesinin hemen önüne geçmesi gerekmez miydi? Bu noktada, görünen o ki, iktidar sahipleri Ortodoks estetiğin Sovyet döneminde yaşadığı bir eksikliği istismar ettiler. Ortodoks dininin etrafında bir kayıp tarih halesi vardı, Rus Ortodoks kilisesi totaliter Sovyet rejimi tarafından ezilmiş, hasar verilmiş bir kurumdu, ve dolayısıyla muhalif bir kültür öğesiydi. İktidar sahipleri bu tarihsel kayıp etkisini kendi çıkarları için kullanmaya karar verdiler, ve Rusya’nın kayıp uhrevi değerlerini onarmayı hedefleyen yeni projelerini ortaya koydular. Bu projenin Rus Ortodoksluğu’nun tarih ve kültürünü korumaya yönelik samimi bir kaygıyla çok az ilgisi vardı.

 

İktidarla olan mistik bağlantısı çok geçmişe giden Rus Ortodoks Kilisesi’nin bu projenin medyadaki ana uygulayıcısı olarak karşımıza çıkması da oldukça mantıklı. Ayrıca Rus Ortodoks Kilisesi’nin –her şeyden önce iktidardakilerin tarihe yönelik kaba yaklaşımlarına karşı çıktığı Sovyet döneminin aksine – günümüz kitle kültürünün tüm uğursuz görünümlerine de farklılık ve anlayış kavramlarıyla karşı çıkması gerektiğine de karar verildi.

 

Bu son derece ilginç siyasi projenin uygulanması için ciddi miktarlarda profesyonel ışık ve video ekipmanı, ulusal TV kanallarında saatler sürecek canlı yayınlar için yayın zamanı ve birer yüce ahlak örneği oluşturan haberlerin yapılabilmesi için sayısız arka plan çekimi gerekiyordu. Bu arka planların üzerine Patrik’in iyi hazırlanmış konuşmaları ekleniyor, böylece Putin için zor bir dönem olan seçim kampanyası sırasında inananların doğru siyasi tercihi yapmalarına yardımcı olunuyordu. Üstelik doğal, sürekli ve gerekli bir şeymiş izlenimi yaratmak için bu çekimlerin sürekli yapılması, gerekli imgelerin hafızaya kaydedilmesi, sürekli güncellenmesi gerekiyordu.

 

Bizim Kurtarıcı İsa Katedrali’ndeki “Tanrı’nın Annesi Meryem, Bizi Putin’den Kurtar” şarkısıyla gerçekleştirdiğimiz ani, müzikli gösterimiz iktidar sahipleri tarafından bu kadar uzun süredir üretilen ve korunan bu medya imgesinin bütünlüğünü ihlal etti, ve sahteliğini gözler önüne serdi. Performansımızda, Patrik tarafından tasdik edilmeyi talep etmeden, Ortodoks kültürünün görsel imgesiyle protest kültürü birleştirmeye cesaret ettik, aklıbaşında insanlara Ortodoks kültürünün sadece Rus Ortodoks Kilisesi’ne, Patrik’e ve Putin’e ait olmadığını, sivil başkaldırıdan ve protestodan yana da olabileceğini hatırlatmaya çalıştık.

 

Bizim katedralde gerçekleştirdiğimiz medya ihlalinin yarattığı büyük ölçekli tatsız etki belki yetkilileri de şaşırttı. Performansımızı önce kalpsiz, militan ateistlerin gerçekleştirdiği bir eşek şakası olarak sunmaya çalıştılar. Ama çok büyük bir hata işlediler, çünkü bu noktaya gelindiğinde biz zaten ülkenin ana siyasi simgelerine yönelik medya saldırıları gerçekleştiren Putin-karşıtı feminist punk grubu olarak biliniyorduk.

 

Sonunda, bizim masum yaratıcılığımızın sebep olduğu geri döndürülmesi imkansız siyasi ve simgesel kayıpları göz önünde bulunduran yetkililer halkı bizden ve bizim non-konformist düşüncelerimizden korumaya karar verdiler. Böylece bizim karmaşık punk maceramız Kurtarıcı İsa Katedrali’nde son buldu.

 

Şu anda bu davayla ilgili karışık hisler içerisindeyim. Bir yandan, şu anda suçlu bulunmayı bekliyoruz. Yargı mekanizması karşısında bizler birer hiçiz, ve kaybettik. Öte yandan, biz kazandık. Artık bütün dünya bizim yargılandığımız ceza davasının sahte ve uydurma olduğunu görüyor. Sistemin bu mahkemenin baskıcı yapısını saklaması mümkün değil. Rusya, bir kez daha, Putin’in uluslararası toplantılarda göstermeye çalıştığından farklı görünüyor dünyanın gözüne. Hukuk devletine giden yolda atılacağını söz verdiği adımların hiçbiri belli ki atılmadı. Bizim davamızda mahkemenin nesnel davranacağı ve adil bir karara varacağı yolundaki açıklaması ise Putin’in tüm ülkeyi ve uluslararası kamuoyunu aldatmaya yönelik bir diğer çabası. Söyleyeceklerim bundan ibaret. Teşekkür ederim.”

 

Kaynak: https://chtodelat.wordpress.com/2012/08/08/yekaterina-samutsevich-closing-statement/