İstanbul'un barajları kuraklıktan kurudu

-
Aa
+
a
a
a

İstanbul’a su taşıyan barajların çoğu kuraklık nedeniyle kurudu.

Fotoğraf: DHA
Gezegenin Geleceği: 6 Ekim 2021
 

Gezegenin Geleceği: 6 Ekim 2021

podcast servisi: iTunes / RSS

Trakya’nın Istranca Dağları’ndan İstanbul’a su taşıyan barajların çoğu kuraklık nedeniyle kurudu. İSKİ resmi internet sitesinde yer alan verilere Kırklareli’nin Vize ilçesindeki Kazandere’nin doluluk oranı yüzde 8’e, Pabuçdere’ninki yüzde 3’e düştü. Söz konusu oranlar nisanda yüzde 72 civarındaydı. Istrancalar Barajı’nın doluluk oranı 22,34 olarak ölçüldü. İstanbul’un içme suyunu karşılayan 10 barajın ortalama doluluk oranıysa yüzde 50,51 olarak ölçüldü. Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Çorlu Mühendislik Dekanı Prof. Dr. Lokman Hakan Tecer, barajlardaki kuraklığın nedenini şöyle açıkladı: “Mevsim normali dediğiniz zaman yağışlarda yüzde 46’lık bir azalma var. Yağışların yarı yarıya düştüğünü görüyoruz. Bunun Trakya bölgesindeki illerimize geldiğiniz zaman da durum farklı değil. Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün son raporlarına göre eylül ayının kuraklık endeksine göre özellikle Edirne orta şiddetli kuraklık yaşamış bir bölge olduğunu, Kırklareli’nin ise hafif kurak bir dönem geçirdiğini gösteriyor.“

Hot or Cool Institute tarafından kamuoyuna sunulan araştırma, 2050 yılına kadar küresel ısınmanın 1,5℃ ile sınırlandırılabilmesi için incelenen G20 ülkelerinin tamamının yaşam tarzına dayalı karbon ayak izini aştığını ve bu gidişatı değiştirmek için hızlı ve radikal azaltım gerektiğini ortaya koyuyor. Rapor, hükümetlerin karbon ayak izini azaltmak üzere yeterli katkı sağlayamayan bireysel davranış değişikliklerine odaklanmak yerine, daha sürdürülebilir yaşam tarzlarının önünü açmaya yönelik uygulanabilecek politikaları inceliyor. Hot or Cool Institute’ün ‘1,5 Derece Hedefiyle Uyumlu Yaşam Tarzları’ isimli raporunun güncel baskısı, dokuz G20 ülkesinin yaşam tarzına dayalı karbon ayak izini analiz ediyor. Raporda aynı zamanda Paris Anlaşması’nda belirlenen ve küresel ısınmayı 1,5℃ ile sınırlandırmaya yönelik iklim hedefini karşılamak üzere ne gibi değişikliklerin yapılabileceği tespit ediliyor.  Dünyanın öncü ekonomileri arasında yaşam tarzına dayalı sera gazı emisyonlarındaki büyük eşitsizlikleri ve farklılıklar da vurgulanıyor. Araştırma kapsamında incelenen ülkeler arasında, kişi başına en yüksek emisyona sahip ülke olan Kanada'daki bir bireyin yaşam tarzı ayak izi, Endonezya'daki birine göre altı kat daha büyük. Rapor, bireysel davranış değişikliğinin ötesine geçerek, bu azaltımı mümkün kılacak politikaların eksikliğinin, insanların 1,5℃ hedefiyle uyumlu yaşam tarzı seçimleri yapmasını ne şekilde engellediğini değerlendiriyor. Analiz, ülkelerin toplu taşıma ve konut altyapılarında yapılabilecek değişikliklere yönelik ülke özelinde tavsiyelerden, mega yatların kullanımı gibi karbon emisyonu yoğun tüketim biçimlerinin yasaklanması talebine kadar geniş bir yelpazede, yaşam tarzına dayalı karbon ayak izini azaltmak amacıyla yerel ve uluslararası ölçekte uygulanabilecek politikaları ve piyasa müdahalelerini özetliyor. Raporun baş yazarı Dr. Lewis Akenji, “Yaşam tarzına yönelik değişiklikleri dile getirmek, seçmenlerin yaşam tarzlarını tehdit etmekten korkan karar vericiler için tartışmalı bir mesele. Rapor, bu tartışmaya bilime dayalı bir yaklaşım getirerek, yaşam tarzlarını ele almadan iklim değişikliğiyle mücadele edemeyeceğimizi gösteriyor” diyor.

BM destekli bir küresel veri ağı olan Küresel Mercan Resifi İzleme Ağı (GCRMN) tarafından yapılan çalışma, 2009 ve 2018 yılları arasında, küresel çapta mercan resiflerinin %14’ünün kaybolduğunu açıkladı. Kaybolan alan 11.700 kilometrekareye denk geliyor ve ABD’deki Büyük Kanyon Ulusal Parkının 2.5 katı büyüklüğünde. Bilim insanları, deniz yüzeyi sıcaklıkları arttıkça mercanların “varoluşsal bir kriz” ile karşı karşıya olduğunu söyledi. Rapor, 40 yıllık verileri, 73 ülkeyi ve 12 bin siteyi kapsıyor. Bilim insanlarının insan kaynaklı iklim değişikliğiyle bağlantılı olduğunu söylediği bir fenomen olan ısınmadaki keskin artışlar özellikle zararlı. Çalışma, dünya çapında mercan kayalığı bulunan 10 bölgeyi inceledi ve kaybın esas olarak mercan ağartması nedeniyle gerçekleştiği buldu. Çalışma, 1998’deki şiddetli bir ağartma olayının tek başına dünyadaki mercanların %8’ini öldürdüğünü söyledi. En çok etkilenen bölgeler Güney Asya, Avustralya, Pasifik, Doğu Asya, Batı Hint Okyanusu, Körfez ve Umman Körfezi. Avustralya Deniz Bilimleri Enstitüsü başkanı Paul Hardisty, Birleşmiş Milletler tarafından paylaşılan bir açıklamasında, “Mercan kaybına yönelik açıkça rahatsız edici eğilimler var ve ısınma devam ettikçe bunların devam etmesini bekleyebiliriz” dedi. Mercan resifleri okyanus tabanının %1’inden azını kaplarken, küresel balıkçılık endüstrilerini besleyen kaplumbağalar, balıklar ve ıstakozlar da dahil olmak üzere deniz biyoçeşitliliğinin %25’inden fazlasını barındırıyorlar. Raporda, resiflerin turizm de dahil olmak üzere yıllık tahmini 2,7 trilyon dolarlık bir getirisi olduğu ifade edildi.

Yeşil Gazete’den Elif Ünal’ın haberine göre, Nijerya Gümrük Servisi sözcüsü Joseph Attah, yaptığı açıklamada, Lagos‘ta yurt dışına kaçırılmak üzere ülkeye sokulan 4 milyon dolar değerinde 15 çuval karıncayiyen pençesi ele geçirildiğini belirtti. AA’nın aktardığına göre Attah, kaçakçılıkla ilgili iki kişinin yakalandığını, ele geçirilen karıncayiyen pençelerinin Orman Koruma Müdürlüğü’ne teslim edildiğini aktardı. Büyük karıncayiyenin popülasyonu öncelikle habitat kaybı ve insanlar tarafından aşırı avlanma nedeniyle azalıyor. Raporlar vahşi doğada yaklaşık 5 bin ile 10 bin adet kaldığını gösteriyor.