Nereye Doğru’nun bu haftaki bölümünde Cengiz Aktar’ın gündeminde Ukrayna'daki Zaporijya Nükleer Santrali ve Türkiye’nin derin deniz sondaj gemisi konuları yer aldı.
Aktar, 5, 6 ve 7 Ağustos tarihlerinde Ukrayna ordusu tarafından insansız hava araçları ve topçu atışlarıyla Zaporijya’ya gerçekleşen saldırılar ve Ukraynalı askerlerin ‘’Burası bizimdir,’’ beyanı hakkında, “Bu telaşın öngörüleri gerçekleşmek üzere. Çernobil’den daha büyük bir tehlike olduğu ifade ediliyor. Bölge işgale karşı mayınlanıyor. Savaş korkunç bir şey ama enerji savaşlarına dönüşmüş vaziyette çünkü Rusya’nın elindeki en büyük koz gaz meselesi. Kesmekle tehdit ediyor. Hepsi kirli enerjiler üzerinden kurulmuş tehditkâr şiddet dünyasını işaret ediyor. Rusya eğer sıkışırsa her türlü çılgınlığı yapabilir.” dedi.
"Bu konuda bir diğer uzman olan ülke Türkiye"diyen Aktar, Abdülhamit Han isimli, Mersin-Taşucu’dan açılan, bir denizaltı ve üç savaş gemisinin eşlik ettiği derin deniz sondaj gemisine dair, “Türkiye’de ciddi bir bilimsel çalışma yok. Sondaj gemisi nedir, ne işe yarar ve bugüne kadar ne yapıldığına dair bir çalışma ne yazık ki mevcut değil. Millî gurur meselesi olduğundan mıdır nedir bir bilgiye rastlamadım.” dedi. “Neden dördüncüsü alındı?”, “ilk üçüne ne oldu?”, sorularını soran Aktar, "Erdoğan’ın yaptığı açıklamaya göre bu yıl içerisinde Karadeniz’de 540 milyar metreküplük bir doğalgaz rezervi bulunmuş fakat bunlar havada uçuşan rakamlar. Hiçbir kıstası olmayan vatandaş için vay canına dedirtebilir fakat Türkiye’nin gaz tüketiminin çok cüzi bir bölümünü karşılar nitelikte ve kullanılabilir halde değil.’’ dedi. Aktar, isimleri sırasıyla Fatih, Yavuz, Kanuni olan üç derin deniz sondaj gemisine dair, "Haklarında yalnızca Wikipedia bilgisi mevcut. Yavuz 262 milyon dolar, Kanuni ise 38 milyon dolara satın alınmış. Gemilerin hepsi ikinci el, çünkü dünyada böyle çok gemi var ama bu gemileri şirketler kiralıyor, kimse satın almıyor.’’ dedi. Gemilerin oldukça simgeleşen isimlerinden ve isimlerin tarihsel geçmişlerinden yola çıkan Aktar, "Gemiye Abdülhamit Han isminin verilmesiyle acaba Türkiye’nin ‘kimsenin ekonomik bölgesine tasallutta bulunmayacağız, sadece kendi karasularımızda arayacağız’ mesajı mı verilmek isteniyor?” yorumunda bulundu.
(Program özetini hazırlayan gönüllümüz Seyhan Karasu'ya teşekkür ederiz.)