"Kuru Otlar Üstüne" ve Sakatlık

-
Aa
+
a
a
a

Sakat Muhabbet'te Alper Tolga Akkuş, Adana'da gerçekleştirilen Altın Koza Film Festivali'nden ve festivalde prömiyeri yapılan "Kuru Otlar Üstüne" filminin yönetmeni Nuri Bilge Ceylan, filmle Cannes Film Festivali'nden En İyi Kadın Oyuncu ödülünü kazanan Merve Dizdar ve filmin senaristlerinden Ebru Ceylan ile gerçekleştirdiği röportaj hakkında konuşuyor.

""
"Kuru Otlar Üstüne" ve sakatlık
 

"Kuru Otlar Üstüne" ve sakatlık

podcast servisi: iTunes / RSS

Alper Tolga Akkuş: Merhaba, Açık Radyo’ya, Sakat Muhabbet’e, sağlamcı zihniyetin kör topal muhalifine hoş geldiniz. Ben Alper Tolga Akkuş. Bugün 26 Eylül 2023 Salı. Bu haftaki programı destekleyen Ali Seven’e çok teşekkür ederek başlamak istiyorum programa. Öncelikle 15 Eylül’de Açık Radyo ailesi olarak Uluslararası Hrant Dink Ödülü’ne layık görülmemizin hepimize verdiği onur, sevinç ve bundan sonraki yolculuğumuza dair inancımıza yaptığı eşsiz katkıdan söz etmem gerekiyor sanırım. Ömer Madra, Meral Mutlu Madra, Didem Gençtürk ve tüm Açık Radyo ekibine çok ama çok teşekkür etmek istiyorum ve o sloganımızı buradan vurguluyorum: Hep Açık Radyo!

Bu hafta sizlerle 19 - 24 Eylül tarihleri arasında iştirak ettiğim Altın Koza Film Festivali izlenimlerimi paylaşmak istiyorum. Ben akredite olarak katıldım festivale. Açık Radyo, Sakat Muhabbet adına da bu başvuruyu yapmıştım aslında. Nuri Bilge Ceylan'ın Cannes Film Festivali'nden ödülle dönen, Merve Dizdar’a En İyi Kadın Oyuncu ödülünü kazandıran Kuru Otlar Üstüne filmi adına başvuru yapmıştım ben. Cannes’daki filmi izledikten sonra Türk sinema yazarlarının yazılarını okurken, Merve Dizdar’ın canlandırdığı Nuray karakterinin sakat olduğunu öğrenmiştim bir yazıda, bir satırda geçiyordu sadece. Ondan sonra da ben hep bu filme dair Merve Hanım’la görüşmeyi istiyordum zaten. Altın Koza’da da filmin Türkiye prömiyeri yapılacağını öğrenince de hemen Altın Koza ekibine mesaj attım ve sonrasında sağolsunlar akredite olmama olanak verdiler ve ben de festivale katıldım. Sürprizi hemen söyleyeyim, sonra detaya geçeyim. Merve Dizdar ile röportaj yapma imkanım; Sakat Muhabbet’e konuk etme imkanım olamadı maalesef çünkü çok yoğunluğu vardı ve filmin gününde sanırım Adana'ya geldi ve geri döndü.

Ama şöyle bir şey yaptım - ileride detayını vereceğim bunun - ama şimdiden sizinle paylaşayım. Filmin gösterimi sonrasındaki söyleşide ilk soruyu ben yönelttim ve Sakat Muhabbet adına geldiğimi, Açık Radyo adına geldiğimi ileterek Merve Hanım'a ve Ebru Ceylan'a - ki üç senaristten birisi kendisi - sakat kadın karaktere, Nuray’a dair bir soru sordum. Hem Merve Hanım, hem Nuri Bilge Ceylan, hem de Ebru Ceylan cevap verdi. Detayı vereceğim ama özeti programın hemen başında bu bilgiyi vermek istedim sizlere.



Hemen şimdi şunu da söyleyeyim ben; tabi bu akredite olmam, Merve Dizdar ile ilgili görüşmeler yapmam ile tüm festival süresince bir çok kişiden destek aldım, onların da ismini tek tek burada paylaşmak istiyorum. Ceylin filmi ekibinden - ki Ceylin filmi festivalde yarışan filmlerden birisiydi.. Ben bu kaydı Cumartesi günü yapıyorum yani bu akşam aslında yarışmayı kimin kazandığı belli olacak - Nurcihan Temur’a, çok sevdiğim ve saydığım sinema yazarımız Alin Taşçıyan’a, Açık Radyo ekibinden Didem Gençtürk'e - ki kendisi bana Merve Hanım'ın basın danışmanı Gülbahar Karakuş'un iletişim bilgisini vermişti. Gülbahar Karakuş Hanımefendiye, Açık Dergi’den İlksen Mavituna’ya, Necip Sarıcı belgeseli sonrası ayak üstü tanıştığım ve Bağcık filmi dolayısıyla Sakat Muhabbet’e konuk etmek istediğimi belirttiğim ve onun da kabul ettiği - ileri dönemde umarım bunu yapacağız - Görkem Yeltan’a - ki Görkem Hanım da Ömer Abi nezdinde tüm Açık Radyo ailesine de selam gönderdi, onu da buradan iletmiş olayım - festivalin üçüncü gününde tesadüfen karşılaştığım, Kafkas kökenli olması nedeniyle Kafkasya'dan hemşehrim, Ubıh birisi kendisi, ben de Çeçen olduğumu daha önce söylemiştim zaten - Sevcan Akyıldız'a teşekkür ediyorum. Tabii Açık Radyo, Açık Dergi'de İsmail Temuçin ile olan röportajımyayınlanmıştı. İsmail Temuçin Bey de festivalin koordinatörüydü, ona da teşekkür edeyim. Ben 19 Eylül’de festivale katıldım. İki tane benden başka sakat birey fark etmiştim, onlarla da tanıştım, konuştum. Onlara, sayın Ayşe Gökçe ile sayın Zekeriya Ünal'a da teşekkür edeyim. Festival sırasında bir filmde ufak bir kaza da yaşadım; ayağımla alakalı bir sağlık durumu oldu yani çok büyütecek bir şey değil ama Altın Koza gönüllüleri hemen sağlık görevlisini çağırdılar, tedavimi o sırada yaptılar, isimlerini bilmiyorum ama onlara da teşekkür etmek istiyorum.

Bunları söyledikten sonra da Kuru Otlar Üstüne filmine, Nuri Bilge Ceylan'a ve Merve Dizdar’a dair görüşmeler yaptım. Tabii ben festival boyunca birçok filme gittim, çok film seyrettim. Benim için çok faydalı oldu ve Gülbahar Karakuş Hanımefendi ile de yazıştım, konuştum. Tabi yoğunluktan bahsetti bana Gülbahar Hanım ve maalesef Sakat Muhabbet’e birebir konuk alıp tüm programın konuşmasını yapma imkanım olmadı ama şöyle bir şey oldu; başında tüyoyu vermiştim size sanıyorum fark ettiyseniz ama onu müzik arasının ardından paylaşayım istiyorum sizinle.

Önce Altın Koza’da nasıl bir deneyim yaşadık onu aktarayım. Sakat Muhabbet’te 23. bölümdeyiz ve 22 bölümdür sakatlara, sakatlıklara dair konuştuk ve konuşacağız tabii ama sakatlık - zaten şimdi birazdan Merve Hanım’dan, Bilge Bey’den ve Ebru Hanım’dan dinleyeceksiniz - onlar şunu vurgulamışlardı bana cevaplarında, söyleşi sırasında, ‘Biz engelli olduğu için değil, tamamıyla bir karakter olarak değerlendirdik Nuray karakterini’ dediler. Çok doğru bir tespit aslında onların tespiti. Biz, Sakat Muhabbet’te sakatlığı konuşuyoruz ama sakatların hayatın her alanında olması gerektiğini, olmalarının şart olduğunu da vurguluyoruz. Aslında filmde de Nuray karakteri böyle bir karakter. Çok değerli bir film olmuş ve sakat hareketi için de çok önemli bir kazanım bence, böyle düşünüyorum ben.



Filmlere geleyim. Beş, altı gün boyunca çok fazla film seyrettim. Altın Koza kapsamında bu sene tek bir sinemada filmler gösterildi. O biraz Adanalı biri olarak Altın Koza’yı daha önce izlemiş biri olarak eski yıllarda Real AVM'de, Arıplex Sineması'nda, Arıplex 2'de, Metropol Sineması’nda, Optimum AVM’de, birçok yerde filmler izlerdik. Festival aslında benim kendi anlayışıma göre - İstanbul'da da öyledir - bir filmden filme koşmak, bir filmden başka bir yere gitmek, filmi kaçırma telaşı hatta kaçırmanın hüznüdür çünkü festival aslında böyle bir şey. Yakalama telaşı, oradaki maceralar, söyleşiler... Adana'da Esas Burda 01 AVM'de yapıldı tüm yarışma filmleri ve festival filmlerinin gösterimleri. Açık Hava Gösterimleri oldu Adana'da, Adana'nın ilçelerinde gösterimler oldu. Bunlar çok değerli tabii ki. Çalıştaylar oldu, paneller oldu, bunlar da değerli ama tek bir AVM'de tüm filmlerin olması benim içimi burktu, onu belirteyim. Şimdi buraya kadar gelmişken de festival boyunca, Adana’ya geldiğim günden beri hep içimde akan bir müzik vardı. Tabii Kuru Otlar Üstüne de filmin son planı haricinde kara kış altında geçen bir film. Spoiler tabi ki vermeyeceğim ama filmin dünyası, o kara kış durumu ve benim de Adana'da olmam şöyle bir müzik parçasını aklıma getirdi. Müslüm Gürses abimizden ki kendisi de Adana'da yıllarca yaşamış birisidir, Adanalıdır diyeyim ben Adanalı olarak. Tabi başka illerle bağlantısı da var ama Müslüm Gürses'in çok çok sevdiğim bir şarkısını paylaşmak istiyorum sizinle; ‘Adana’ya Kar Yağmış, Kar Üstünde Gül Kalmış.’ Onu dinleyelim, programa devam edelim.



A.T.A: Sakat Muhabbet devam ediyor. Bu hafta Altın Koza Film Festivali'ni az çok özetledim. Kuru Otlar Üstüne’ye özel bir bölüm ayırdım ki hatta bu haftaki zaten ana temamız Kuru Otlar Üstüne filmi diyebilirim. Evet bahsetmiştim, Merve Hanım ile görüşemedik ama filmin oynayacağı gün şöyle bir şey oldu; biz basın mensuplarına bir gün önceden bilgi geçti Altın Koza ekibi: Tüm salonlardaki tüm filmleri seyircilerin doldurdu. Şöyle bir şey de vardı; İhtiyaç Haritası deprem bölgesine destek amacıyla sadece o filmi paralı yapmışlardı ki Altın Koza’da her film ücretsizdir. Bunu da paylaşayım İstanbul'daki dinleyicilerle, onlar şaşıracaktır Adana’ya gelmeyenler ama Altın Koza başlangıcından bugüne yani 30 yaşında bu sene Altın Koza ki 30 yıldır izleyicilere filmlerden ücret talep etmez. Bilet kesilir, yer ayarlanır ama ücret talep edilmez, onu söyleyeyim ama Kuru Otlar Üstüne’nin paralı olacağı belirtilmişti. Deprem bölgesine İhtiyaç Haritası üzerinden destek vermek amacıyla bütün biletler satılmış, hiçbir yer kalmamıştı. O nedenle Altın Koza ekibi basın mensuplarına özel bir gösterim yaptı.

22 Eylül Cuma günü sabah 09:00’da oraya gittik basın mensupları arkadaşlarla beraber, sinema yazarları ile beraber. Üç saat 17 dakika boyunca nefesimizi tutarak izledik filmi yani ben filmden sonraki paylaşımlarımda da bahsetmiştim, ‘İyi ki bu ülkede, iyi ki Nuri Bilge Ceylan'ın yaşadığı dönemde yaşıyorum ve onun filmlerini izleme şansı buluyorum’ diye ki bu film özelinde Türkiye prömiyerini de belki de ilk izleyen 100 kişi değildik sanıyorum biz ama basın mensubu olarak onlardan birisiydim ve konuk edemedim Merve Hanım’ı ama şöyle bir şey aklıma geldi. Bize 13:30’da, gösterim sonrasında söyleşi olacağını belirttiler. Filmden sonra 20 dakika bir ara verecekler ve biz basın mensuplarını ön sıralara oturtarak soru sorabilmemizi sağlayacaklar. Sonra üç buçuk saat de diğer seansın bitmesini bekledik. O hengamede tabii ben koltuk değneği, kanadyen kullanan bir engelli olduğumdan bana herkes yardımcı oldu, bunu da söylemek istiyorum tabii. O kalabalıktan geçerken, izdihamda bana itina etti tüm oradaki izleyiciler, onlara da teşekkür etmek isterim ben buradan. Hemen üçüncü sıradaki bir yere oturduk arkadaşım Sevcan Akyıldız’la ve Esin Küçüktepepınar moderasyonu yaptı. Önce o soruları sordu ve ilk kim soru soracak dediği anda da ben kaldırdım elimi ve sağolsun ilk önce bana söz verdi. Ben de tabii bu imkanı bulduğum için çok çok şanslı hissediyorum kendimi. Sakat Muhabbet’in içeriğini anlattım, Merve Hanım’la program yapmak istediğimi ama buraya denk geldiğini aktardım, sorumu sordum. Merve Hanım, Bilge Bey ve Ebru Hanım da yanıtladılar. O kısmın ses kaydını aldım. O ses kaydını alacağımı ve yayınlayacağımı da orada belirttim ki duyacaksınız az sonra. Orayı dinleyelim ve üzerine konuşmaya devam edelim.

Merve Dizdar, Kuru Otlar Üstüne filminin yönetmeni Nuri Bilge Ceylan ve senaryo yazarlarından Ebru Ceylan ile

Kuru Otlar Üstüne gösterimi sonrası soru-cevap kısmı

A.T.A: Bilge Hocama çok teşekkür ediyorum. Ben bir sakat hakları aktivistiyim ve bu film çok çok hoşuma gitti çünkü bize bir şey diyor. Sakat insanlar, sinemada, televizyonda, medyada yeterince yer almıyor. Dünyada, iyi bir filmde, odak noktasında yer aldı Nuray karakteri. Benim adım Alper Tolga Akkuş. Ben Açık Radyo'da, Sakat Muhabbet programını hazırlayıp sunuyorum bir yıldan beri. Hatta Merve Hanım’la da konuşmak istemiştim, şu ana denk geldi. Şans da geldi sağolun. Filmdeki Nuray karakteri, 10 Ekim Ankara Garı katliamında - söylenmiyor ama o olduğunu tahmin ediyoruz - sağ bacağı ampute olan bir kadın karakter ve Doğu’da bir köyde sakat bir kadın olarak mücadele ediyor. Ben de ortopedik engelli olduğumu söylemiştim. Ben aslında Merve Hanım’a soracağım ama önce Ebru Hanım’a, Bilge Hoca’a, Akın Bey’e teşekkür ederim yani sakat ve kadın; bu kadar önemli bir karakterin doğru yansıtılması çok çok hoşuma gitti onu belirtiyorum önce. Merve Hanım sorum size, sonra da Ebru Hanım’a soracağım aynı sorunun devamında. Sakat bir kadın karakter canlandırırken nasıl role hazırlandınız? Engelli Kadın Derneği’nden birileriyle ya da sakat insanlarla, kadınlarla görüşme yaptınız mı hazırlanırken?

Esin Küçüktepepınar: Kusura bakmayın, teker teker alalım mı sorularınızı?

A.T.A.: Tamam.

E.T.: Çok talep olduğu için.

A.T.A: Pardon, burada bitecek mi benim sorum? Bitireyim ben çünkü bu arada ses kaydı da alıyorum. Radyo programına da koymak istiyorum bu kaydı, bir mahsuru yoktur umarım. Ben spoiler da vermeyeceğim. Bir de filmde bir yerde Nuray diyor ya Samet’e, ‘Ben emekli oldum’ diye bir yerden sonra ve bacağını gösteriyor. Mücadeleden emekli oldu diye anladım ben onu. Ben 50 yaşında bir sakat kişiyim ve mücadeleden emekli olmadım onu söyleyeyim. Nasıl hazırlandınız, nasıl çalıştınız? Ebru Hanım, size de ‘Bu karakteri yaratırken sakatlık ile ilgili çalışma yaptınız mı?’ diye sorayım. Çok çok sağolun tekrar.

Merve Dizdar: Teşekkür ederim. Böyle sorularda aslında nasıl cevap vereceğimi bilmiyorum çünkü beden çok önemli bir şey çalışırken oyunculukta bence. Ama öncelikle daha çok durum üzerine düşündüm galiba çünkü beden ondan sonra geliyor. Ama Nuray’ın sadece engelli olmasıyla ilgili değil durum. Çok daha başka, karmaşık şeyler var içinde. O yüzden bence oradaki duygu durumları daha önemliydi benim için. Çünkü herhangi bir uzvumuzu her an kaybedebiliriz, hepimiz engelli adayı olduğumuz için. Ondan sonraki yaşadığımız şeylere hazırlanmam daha zordu.

Nuri Bilge Ceylan: Bir de ben şunu söyleyim; karakterlerin her söylediğine inanmayın. ‘Emekli oldum’ dedi diye emekli hissetmiyor olabilir. Durumu kurtarmak için de konuşuyoruz, karakterler de öyle. Bir de bu karakter için şunu da söylemem lazım; elimizde çok iyi bir örnek vardı yani gerçekten evet böyle bir hanımefendiyi tanıyorduk.

A.T.A.: Hatta sinemacı bir hanımefendi.

N.B.C.: Hayır, sinemacı değildi. İngilizce öğretmeni galiba kendisi. İstanbul'da yaşamayan, Erzincan'da yaşayan birisi. Hatta ben onu da festivale çağırdım ama gelemedi, bir işi vardı herhalde. Çekimde de bize çok yardımcı oldu, senaryoyu yazarken de. Yani rahatlıkla hayalimizde canlandırabileceğimiz birisi vardı. ‘O olsa ne yapardı?’ diyebildik çünkü o da çok güçlü bir karakterdi.

Ebru Ceylan: Evet, ben de katılıyorum. Ayrıca emekli de olabilir, o da bir suç değil, o da olabilir. Herkes hayatının sonuna kadar savunduğu fikri…

N.B.C: Ondan çıkarım yapmamak lazım.

E C.: Yüce değerleri ölene kadar savunmak zorunda da değil herkes. Fikirleri de değişebilir, kendini yorgun da hissedebilir artık. Bilge’nin de dediği gibi, önümüzde zaten bir karakter vardı ve ona sorduk biraz, onunla ilgili araştırmalar da yaptık. Ama onun dışında çok özel bir araştırma yapmadık. Merve'nin de dediği gibi, daha çok karakterin bir kadın olarak, Doğu'da yaşayan bir kadın olarak durumu üzerine çalışma yaptık ama engelli bir karakter olması üzerinden çok çalışmadık.

A.T.A.: Çok teşekkür ederim, sağ olun.

A.T.A: Evet, yaklaşık beş dakikalık kaydı dinlediniz. Merve Dizdar, Nuri Bilge Ceylan ve Ebru Ceylan yanıtladı sorumu, hepsine çok teşekkür ediyorum. Tabii Merve Hanım, ‘Hepimiz engelli adayıyız’ dedi bir yerde. Bu, sakat hakları aktivisti olarak benim çok katılmadığım bir yargı ve bununla ilgili önümüzdeki programlarda konuklarla da üzerine gidebiliriz. Çok derin bir konu bu. ‘Hepimiz engelli adayıyız’, bana beyhude bir şey gibi geliyor ama onu açmayayım şimdi, uzatmayayım. Tabii her üçü de karakterin engelli olmasına ayrıca bir önem atfetmedi. Bizim tanıdığımız, gördüğümüz ve İngilizce öğretmeni olan - ki filmde de Nuray, İngilizce öğretmeni ve sakat bir birey. Ben soru sırasında hızlı konuştuğum için öğretmen sözcüğünü de yutmuşum, onu da söyleyeyim burada - sakat yani sağ bacağı diz altına kadar ampute bir öğretmeni canlandırıyor Merve Dizdar. Tabii filmin dünyasında dedikleri gibi sakat olmasına dair bir vurgu yok, sadece bir yerinde tabii spoiler gibi olmayacaktır artık ama erkek karakterlerden birisinin öyle olması çok da önemli değil diyorlar ama onu demesi bile sakat olmasının onun hakkında bir yargıda bulunduğunu hissettiriyor. Ama dediğim gibi Kuru Otlar Üstüne, her Nuri Bilge Ceylan filmi gibi üzerine günlerce konuşmamız gereken bir film.

Ben tabii yine onların sözlerinden bakarak bir şeyler söylemeye çalışayım sizlere; mesela şu çok hoş, ben de orada gülüyorum, siz de duymuşsunuzdur - Nuri Bilge Ceylan’ın emekli oldum hikayesi üzerinden, ‘İnsanların dediğine çok bakmayın, o durum için söylüyor’ demişti ve o söyleşinin tamamında, aslında hatta bir soruda şehirli - taşralı ayrımından bahsetti Nuri Bey. Nuri Bilge Bey, ‘İnsanlar her zaman aynı. Şehirde de aynı, taşrada da aynı. Bin sene önce de aynıydı ve hep böyleydi. Bir insanlık durumu üzerine film yapıyoruz’ dedi. Cidden böyle. Tabii çok çok mutlu oldum ben onlara soru sormak ve cevaplarını almak, kaydetmek, kaydın yayınlanmasına dair de anlayışlı davranmalarından dolayı.

    Kuru Otlar Üstüne filmini herkese öneriyorum, herkes izlesin. 29 Eylül'de, galiba önümüzdeki hafta Perşembe günü vizyona gireceğini öğrendim, izleyin. Üç saat 17 dakika sürüyor ama zamanı ben kendi adıma hiç anlamadığımı söyleyebilirim. Tabii onlar, ‘Engelli olduğu için ayrı bir şey yapmadık’ dediler ama engelli bir karakterin bir filmde bu kadar odak yerde ve doğru bir şekilde yer alması bana çok anlamlı, çok önemli geliyor. Tabii karakteri birebir tanıdıkları bir insandan koymuşlar, bunu kendileri de ifade etti. Bilmiyorum, o kişiye ulaşabilir miyim, ismini bulabilir miyim? Şimdiden onun sözünü vermeyeyim ama dinlerken ‘Böyle bir karakter gerçekten var’ dediler. Ankara Garı katliamı sonrasında, o sırada ampute olmuş bir hanımefendi. Geçmiş olsun diyorum. Tüm kayıplarımıza da buradan Allah rahmet eylesin diyorum, onları da analım bir daha. Filmde, filmin dünyasında bunlar hep kısa kısa geçen şeyler ama normal hayatımız gibi, her NBC filmi gibi.



    Evet, bu hafta Altın Koza Film Festivali'ni takip ettiğim için ondan ve Kuru Otlar Üstüne filminden bahsettim sizlere. Sakat insanlar olarak, sakat bireyler olarak sadece sakatlığımız üzerinden bir hat kurmuyoruz. Zaten soruya yanıtları da öyleydi Merve Hanım'ın, Ebru Hanım'ın ve Bilge Bey'in. Biz sinemaya gidiyoruz, tiyatroya gidiyoruz, spor yapıyoruz, kendi sakatlığımızın el verdiği ölçüde hayata katılıyoruz ve aslında sakat hakları aktivizminde de bunun, el verdiği ölçüde toplumun ve ilgili yönetim araçlarının sağlanmasını istiyoruz. Bu da hakkımız zaten. Bunun için uğraşıyoruz, uğraşmaya devam edeceğiz. Tekrar teşekkür ediyorum Altın Koza’daki tüm ekibe ve başta tek tek isimlerini saydığım insanlara. Bu hafta Ali Seven idi destekçimiz, ona da teşekkür ediyorum. Açık Radyo Sakat Muhabbet’e eleştiri ve önerilerinizi [email protected] adresinden yazabilirsiniz. Çok güzel bir şey de oldu; ben festivaldeyken Instagram’dan bir hanımefendi bana ulaştı ve feminist sakatlık üzerine bir doktora çalışması yaptığını belirtti, Açık Radyo’da Sakat Muhabbet programını da bu çalışmaları sırasında dinlediğini söyledi. Çok mutlu etti beni bu ve ona da tabi yanıt verdim, ‘Tabii ki sizi konuk etmek isteriz’ diye yanıtladım. Onu da şimdiden haber vermiş olayım. Kaydı kurgularken bir ismi de atladığımı fark ettim ki en önemli teşekkürü de ona yapmak isterim. Altın Koza Festivali'nde bana mihmandarlık yapan, her türlü talebinde aradığım, bana yardımcı olan Ebru Ünar Hanımefendiye de teşekkürlerimi sunuyorum. İsmini başta unuttum, kusura bakmasın, onu da eklemiş olayım. Bir sonraki Sakat Muhabbet’te görüşmek üzere, hoşça kalın diyorum. Görüşmek üzere.