Aşıyla sağlanan bağışık, doğal enfeksiyona oranla daha geniş bir yelpazede koruma sağlıyor

-
Aa
+
a
a
a

Korona Günleri’nde Prof. Dr. Selim Badur, dünyanın çeşitli ülkelerinden son gelişmelerinin aktardı, ayrıca güncel çalışmalardan ayrıntılar da paylaştı. 

Selim Badur'la Korona Günleri: 31 Mayıs 2021
 

Selim Badur'la Korona Günleri: 31 Mayıs 2021

podcast servisi: iTunes / RSS

(31 Mayıs 2021 tarihinde Açık Radyo’da Korona Günleri programında yayınlanmıştır.)

Ömer Madra: Günaydın Selim Badur, merhabalar.

Selim Badur: Günaydın, günaydın efendim, iyi haftalar, günaydın Özdeş!

Özdeş Özbay: Günaydın!

SB: Günaydın Feryal. Efendim son bir haftadır günlük ortalama yeni koronavirüs olgu sayısı 463 bin 185. Bir iki haftaya oranla daha düşük sayı, 3,5 milyonu geçti yaşamını yitirenler, aşılananların sayısı da 1 milyar 86 milyon oldu. Aşılanma oranlarında Türkiye’de tam aşılı olanların sayısı 12,3 milyon, toplumun %14,6’sı tam aşılanmış, uygulanan doz da Türkiye’de 28,8 milyon. Başlangıçta çok iyi giden aşılama son zamanlarda, son haftalarda biraz yavaşladı gibi, umarım vaad edildiği şekilde, söylendiği şekilde önümüzdeki günlerde gelecek olan aşı partileriyle bu oran tekrardan artış gösterir. Bu arada ben mortalite oranlarına baktım ülkelerde, bildirilen sayı ve ölenlerin oranları, Amerika’da bu oran %1.8, Hindistan’da 1.2, İngiltere’de 2.8, Fransa’da 1.9, Türkiye’de 0.8,5. En az ölüm oranı Türkiye’de, nedendir? Herhalde bunun açıklanmasında, hani sayısal değerler doğruyu yansıtıyor mu? Eğer öyleyse nedenleri açıklanacaktır önümüzdeki günlerdeki yayınlarda. 

ÖÖ: Osman Elbek geçen programda yapmıştı böyle bir açıklama, resmi rakamların aslında iki katı olduğuna dair kendi kanıtlarını sunmuştu. 

SB: Evet yani bu önemli bir nokta çünkü uluslararası platformlarda Türkiye ölüm oranları, mortalite oranları COVID-19’da düşük çıkıyor. Bir hafta boyunca dünyada olup bitenlere bakalım. Bir kere İngiltere’de ki biliyorsunuz önlemlerin yavaş yavaş kaldırılmaya başlandığı, pubların, restoranların açıldığı bir sürece girmişti İngiltere; ama Hindistan varyantı, ülkesine göre isimlendirmek çok doğru değil ama B.1.617 dersem de pek anlaşılmaz diye yine de kullanma durumunda kalıyorum, Hindistan varyantının çok süratle yayıldığı ve İngiltere’de son 10 gün içinde saptanan virüslerin neredeyse yarısından fazlasının B.1.617 olduğu anlaşıldı. Acaba çok mu hızlı yayılıyor ya da çok fazla mı test yapılıyor? Bunu tam bilmiyoruz, Hindistan varyantıyla ilgili olarak önemli bir diğer gelişme, Fransa’da Pasteur Enstitüsü’nün bir yayınında ortaya çıktı. Şimdiye kadar birçok aşının adı geçen, saptanan varyantlar, işte İngiltere varyantı, Güney Afrika varyantı, Brezilya varyantına karşı, öyle ya da böyle bir biçimde etki ettikleri gösterilmişti ama bu Hindistan varyantı B.1.617’ye karşı Fransızların çalışması Pfizer BioNTech aşısı başta olmak üzere birçok aşının çok etkisiz kaldığını gösteriyor. Tabii bu bir sorun, bu varyantın ne kadar yayılacağı konusunda dikkatler buraya odaklanmış olmalı. Bazı ülkelerde hiç umulmadık şekilde yeniden artış oluyor. Şimdi genel anlamıyla tek tek ülkeleri saymak yerine, baktığımızda özellikle Asya ülkeleri başlangıçta bu COVID-19’u doğrusunu isterseniz iyi idare ettiler. Çünkü biz biliyoruz ki birinci dalgadan başarılı çıktı Asya ülkeleri ama bu ülkelerin ilginç bir durumu var, batı ülkelerine oranla aşılama çok iyi gitmiyor Asya ülkelerinde. Örneğin Güney Kore’de %14, Japonya’da %22’si toplumun aşıyı kabul ediyorlarmış yapılan anketlerde. Biz Fransa’da Amerika’da bu oran %50’ler civarında diyorduk, bu ne biçim şey, toplumun yarısı aşı olmayı kabul etmiyor, reddediyor derken bakıyorsunuz Asya ülkelerinde, Uzak Doğu Asya’da çok daha fazla aşıyı reddedenler. Bu olumsuz bir durum ve sonuçta birdenbire Asya ülkelerinde bir artış görülmeye başlandı, nereden? Malezya, Tayland, Tayvan ve Vietnam’da artışlar var, Vietnam’da yeni varyantlar devrede, Tayland’da hapishanelerdeki tüm tutukluların COVID-19’la enfekte oldukları iddia edilen bir çalışma var. Çin’de ilk kez bir mahalle yeniden karantinaya alındı, bu da ilginç bir durum çünkü Çin epeydir yeni olgu bulunmadığını söylüyordu. Bir diğeri de Avustralya, Avustralya işi yoluna koydu, yavaş yavaş önlemler kaldırıldı ama birdenbire ülkenin ikinci büyük kenti Melbourne’de, 5 milyon nüfuslu bir kent, burada yeni bir odak saptandı ve tekrardan bir haftalık kapanma gündeme geldi. Asya ülkelerinden son bir örnek, ilginç bir örnek, Nepal’de olup bitenler; hani bakanlar istifa ediyordu bu COVID-19 nedeniyle, en fazla Brezilya’da gördük bu örnekleri. Nepal’de ise daha da ilginç bir şey oldu ve Nepal meclisi başkan tarafından feshedildi. Nepal’de böyle bir gelişme var, neden böyle oldu? COVID-19’daki başarısızlığı nedeniyle, haftada 7 bine yakın olgu var küçük bir ülke olmasına rağmen ve birdenbire Nepal meclisi hükümeti istifa edip yeni seçimler, yeni meclis üyeleri seçilecek. Böyle bir gelişme var yani COVID-19 pandemisinin politikaya etkileri.

ÖM: Asya’da da Tayvan’da çok iyi giderken büyük bir gene problem oldu yanılmıyorsam değil mi?

SB: Evet evet, Tayvan, Tayland, Vietnam ve Malezya’da işler pek iyi gitmiyor. 

Anneler Günü, Batı’da bizden daha geç kutlanıyor, dün kutlandı 30 Mayıs’ta, anneler gününde bir sorun olmuş çünkü Anneler Günü için özellikle Kenya’dan ithal edilen çiçekler, yaklaşık 800 milyon euroluk bir pazar varmış burada. Tabii bu uçakların durdurulması, uçak sayılarının azaltılması ya da tamamen kesintiye uğraması sonucunda yaklaşık haftada 4.200 ton çiçek gelirmiş Kenya’dan Avrupa’ya, bu aksamış. Nepal’den bahsettim, unutmadan uzak doğudan bahsederken son bir örnek, son bir gelişme de Japonya. Şimdi biliyorsunuz 28 Temmuz ve Ağustos’un ilk haftası süresince olimpiyatlar yapılacak ama Japonya’da olimpiyatların yapılmaması için çok ciddi bir hareket başlatıldı. Hareketin adı ‘Han Gorin’: “5 halkaya hayır hareketi”, toplumun Japonya’da sadece %2’si aşılanmış durumda ve bu Han Gorin hareketinin sloganı: ‘oyunlardan çok hayat kurtarın, olimpiyat ateşini söndüreceğiz’. Genellikle yakacağız olurdu bu slogan. Bu sefer söndüreceğiz. ‘Olympics kill the poor’ özellikle bu son slogan ‘olimpiyatlar fakirleri öldürür’, bu çok çarpıcı, çok gerçekçi, çok da uyarıcı bir slogan. İmza toplanıyor, yaklaşık işte 400 bin kadar imzalı bir dilekçe, bir talep meclise verilmiş. Gerçekten toplumda yapılan anketler 10 Japon’dan 8’inin bu olimpiyatların yapılmasını istemediğini söylüyor ama Japonya gibi bir ülkede bile görüyoruz ki hükümet ısrarla yapılmasını, “testler yapılacak, bize de bir şey aman da bulaşmayacak” diyorlar ama dünyanın farklı yerlerden gelecek oyuncuların bu varyantların dolaşımına çok katkıda bulunacakları düşünülmekte. Burada da ekonomi ağır basmakta. 

ÖM: %80’inin karşı olduğu bir ülkede buna rağmen yapılıyor olması da ayrı bir dram yani.

SB: Evet dram ve demek ki her ülkede ne kadar çok bu ekonomiye ne kadar öncelik tanınıyor. Bu arada ülkemizde epeydir Türk Tabipleri Birliği’nin mücadele ettiği ve bunun COVID-19’un sağlık çalışanları açısından bir meslek hastalığı olması talebi vardı bir türlü kabul edilmeyen; bakıyorum Emmanuel Macron Fransa’da COVID-19 nedeniyle yaşamını yitiren sağlık çalışanlarını ‘cumhuriyet için öldüler!’ statüsü veriyor onlara ve çocuklarının, ailelerinin bakımı üstleniliyor. Fransa’da böyle bir durum var. Biraz önce Japonya’dan bahsettik, bu arada Madrid’te de 5 kıtadan 55 ülke turizmi canlandırmak için büyük bir turizm fuarı, nasıl oluyor da nasıl yapalım da turizmi canlandıralım, turizmi nasıl 2021 yazında gündeme gelir. 

Bunu konuşuyor. 2-3 haber daha var bilimsel çalışmaları özetlemeden önce, bir tanesi son bir hafta içinde bir özellikle Fransız basınında bir haber çıktı, Avrupa’daki birtakım ülkelerde YouTuber ya da hackerlar bunlar bir araya gelip açıklama yaptılar: “bize para teklif edildi, COVID-19 aşısı aleyhine bir takım haberler yaymamız için” deyip bunu reddeden bir grup çıktı ortaya. Özellikle “Pfizer BioNTech aşısı kötü, AstraZeneca aşısı iyi” gibi bir haber. Yani bir deyişle çeşitli kaynaklardan bu sosyal medyada ‘fake’ ya da yanlış, çarpıtılmış, gerçek dışı haberlerin yayılması için sosyal medyayı çok iyi manipüle eden çok iyi kullanan gruplara birtakım paralar teklif edilmiş, 5-10 bin dolar gibi bir para. Biraz altı deşilince bir habere göre bunun Ruslar tarafından yapıldığı, SputnikV aşısının çünkü nedeni de SputnikV aşısının tanıtım broşüründe kullanılan cümleler yer alıyormuş filan. Böyle bir savaş var burada, bu garip bir şey, Ruslar mı yaptı, Astra Zenecacılar mı yaptı bilmiyorum ama bu ortaya çıkar herhalde bir süre sonra. Bu tarz haberler var, Rusya deyince Rusya’dan özellikle ortadoğu ve Hindistan’a birtakım ilanlar gönderiliyor ‘A trip to vaccination and happiness’ Rusya’ya gelin, Rusya’da 20 günlük bir seyahat bu, 4 gün boyunca St. Peterburg’da otelde kalacaksınız 3 yıldızlı otel, uçak bileti, 2 doz Sputnik V aşısı olacaksınız. Belgesini veriyoruz, şu yemekler dahil, şu tren seyahati St Petersburg-Moskova arası filan. Bunun fiyatları ve ilanları, böyle bir turizm başlıyor, bu da dünyanın bir garipliği mi diyeyim, COVID-19’dan aşı olma üzerinden para kazanmaya çalışan bir turizm sektörü.

ÖÖ: Tabii Türkiye’den yapılan uçuşlarda Nazım Hikmet mezarının ziyareti de varmış.

ÖM: O da vardı evet, turizm ayrı bir şey yani.

SB: Turizm ayrı bir şey de para kazanmak için yapılmayacak şey kalmadı. Son bir örnek daha vereyim, Amerika’da Ohio eyaletinde bir çekiliş olacaktı, çekilişe katılmak için de: aşılanmış olmak, 18 yaşından büyük olmak ve Ohio eyaleti sakini olmak lazımdı. Böylece aşıyı teşvik piyangosu yapılıyordu. Hongkong’dan da benzer bir haber geldi, Hongkong’da da aşılı insanların katılacağı bir çekiliş oluyor, karşısında değeri 1,14 milyon euro olan bir daire verilecekmiş. Aşılıysanız ve eğer bu çekilişe katılırsanız düşük bir ihtimal belki çünkü çok katılan olacak, ama Hongkong’da 1,14 milyonluk bir daireye sahip olabiliyorsunuz. 

Bütün bunlar olup biterken Londra’da da hafta sonu aşı karşıtları ‘aşı pasaportuna hayır’ sloganıyla bir alışveriş merkezini bastılar, orada bir görüşme yaptılar. Yavaş yavaş daha bilimsel konular, hani pek bilimsel değil şimdi söyleyeceğim ama Luc Montaigner, biliyorsunuz kendisi Fransız Enstitü Pasteur’ün virologlarından ve Nobel ödülü almıştı 2009 yılında. HIV ve AIDS konusunda etkeninin bulunması konusunda yaptığı çalışmalarıyla ama Luc Montaigner bu başarısından sonra özellikle ekibine ait olan bu başarısından sonra çok garip bir tutum içine girdi. Hep söylemişimdir, o dönem tamamen rastlantı eseri benim de aynı kurumda görev yaptığım, çalıştığım bir dönemde ve Luc Montaigner Nobel ödülü aldıktan sonra kurumun başkanlığı için, Enstitü Pasteur’ün başkanlığı için aday oldu. Çok ilginç bir durum çünkü 1000 kadar kişi, araştırıcı oy kullanıyordu Enstitü Pasteur’de, Luc Montaigner yanılmıyorsam ya 11 ya 14 oy aldı 1000 kişi arasında. Yani çok üstelik de böyle Nobel ödülü almış bir adam, çok daha yüksek oy alması beklenirdi.

ÖM: Neden?

SB: Çünkü çok saygı duyulan bir bilim insanı değildi, o Nobel ödülü alan, kazandıran çalışmayı daha çok Françoise Barré-Sinoussi ve Jean Claude Shermann isminde iki tane çok genç, çok dinamik kişi yürütmüştü çalışmayı. Luc Montaigner daha sonra oldukça garip bir tutum içine girdi; ki Fransa’da alay konusu olmuştu ama bizim basınımızda “Nobel ödüllü kişi böyle dedi” diye hani Nobel ödülü aldığı için önemseniyor. Neler yaptı? Bir kere Fransa’yı terk etti bir süre sonra, önce bir Amerika’da bir kurum başında görev yaptı, bir sene sonra Amerikalılar da herhalde pek güvenmediler ya da beğenmediler ki şu anda Çin’e yerleşti, Çin’de hangi üniversite olduğunu söyleyeceğim, Shanghai Jiao Tong Üniversitesi’nde hocalık yapıyor. Şimdi arada neler dedi? Örneğin “kanserler sadece mide kanserleri değil, bütün kanserlere bir bakteri nedeniyle oluyordur onun için ben kanseri antibiyotikle tedavi ediyorum” dedi suyun hafızasından bahsetti, “bakteriler etrafa rezonansla ışın yayıyorlar” dedi. Yani böyle pek bilim dünyasında kabul görmeyen açıklamaları ve yayınları oldu. Şu anda yayınlarını Çin menşeli bir dergide yapabiliyor ama ilginçtir derginin yayın kurulu kendisi ve oğlundan oluşuyor. Böyle garip bir durum var, yani çok alay konusu ama niye bütün bunları anlattım? Luc Montaigner şöyle bir açıklama yapmış, COVID-19 aşısı varyantların ortaya çıkmasına yol açar ve COVID-19 aşısı olanlarda ölüm oranı artmaktadır. Garip garip birtakım grafikler de yapmış. Tabii biz de “a Luc Montaigner Nobel ödüllü adam ‘aşı zararlıdır’ diyor” diye haberler çıkıyor ya da yayılıyor ama Fransa’da herkes yaptığı o grafiklerle dalga geçiyorlar. Özellikle aşıların ‘antibody dependent enhancement (ADE)’ diye tanımlanan virüsün vücutta antikorlar nedeniyle yayılma mekanizmasını kamçıladığı söyleniyor. Şimdi bu bilinen bir olgu antikorların bazıları virüsü notralize etmek yerine bazı tür antikorlar virüsü alıp hücre içine taşırlar. Bu antikorun yarattığı bir olumsuzluk, bu grup antikoru oluşturmaması lazım aşıların. Biz biliyoruz ki bu aşı çalışmalarının ilk aşamasında bu tür olumsuzluğa neden olan antikorların olup olmadığına bakılır, eğer bunlar oluşuyorsa çalışma durdurulur. Nitekim Türkiye’de hemen bir örnek vereyim daha iyi anlaşılacak, Türkiye’de 17 aşı çalışması başladı, daha hayvan deneylerine geçilmeden hazırlanan aşıların 6 ya da 7 tanesinde bu tarz olumsuz özelliği olan antikorların ortaya çıktığı saptandığı için onlar durduruldu. Bugün 7 çalışma devam ediyor Türkiye’deki aşı çalışmalarında. Kısacası, önemli fakat gerçeği yansıtmaya bir durum. Tabii aşılardan bahsederken Amerika’da CDC’nin yayınladığı önemli bir yayın var hafta sonu yaklaşık 30 Nisan’a kadar, yani 2021 yılının ilk 4 ayında yapılmış olan 101 milyon aşılının durumlarına bakılmış. Yaklaşık bunlarda 10 bin kadarında aşıya rağmen COVID-19 geliştiği saptanmış, bu aşağı yukarı 101 milyon insanda 10 bin kadar, 10 binde 1 gibi oldukça önemli bir rakam. Bu 10 bin kişinin 2500 kadarı asemptomatik yani genel taramayla saptanan hiç belirti bile vermeyen, 1000 kişi hastaneye yatmış, 160 kişi yaşamını yitirmiş, hepsi de 70 yaş üzeri kişiler. Bütün bunlar aşının ne kadar başarılı olduğu ve ölümlerden, ağır hastalıktan, hastaneye yatışlardan ne kadar kurtardığını gösteriyor. 

ÖM: Ama buna rağmen de aşı karşıtlığı devam ediyor.

SB: Devam edecektir çünkü dünyada hep benim inandığım, söylediğim bir şey var o da bu post modern - neoliberal çağda bilim karşıtlığıyla paralel giden bir durum. Çok çeşitli platformlarda Güven Güzeldere olsun, sizler olsun dile getirdiniz Açık Radyo dinleyicileri bu durumu biliyorlardır. 

Tabii aşılar derken bu aşılar konusundaki haberlere bakmak lazım, bir kere son olarak Pfizer BioNTech aşısının ki -70 ya da -80’de saklanması gibi bir saklanma açısından birtakım zorlukları olduğu bildiğimiz bir şey, o nedenle Türkiye’de örneğin Pfizer BioNTech aşısı aile sağlığı merkezlerinde değil sadece hastanelerde yani derin dondurucusu olan hastane ve diğer sağlık kurulumlarında yürütülecek. Birdenbire FDA’nın onay verdiği bir durum ortaya çıktı, Pfizer BioNTech aşısının buzdolabında yani +2 ya da +4 derecede 1 ay kadar saklanabileceği ortaya çıktı. Şimdi bu tuhaf çelişkili bir şey, eğer böyle bir durum varsa niye işin başından beri bizi oyaladınız, ya da bu durum nereden çıktı? Çalışma mı yapıldı ya da aşıya bir şey mi eklendi? Bunu bilmiyoruz, bu tuhaf bir durum, böyle olunca da tabii Türkiye’de de sağlık ocaklarında aşılama yapılabilecek. 

Aşıyla ilgili bir haber Fransa’dan ünlü Fransız menşeli Sanofi şirketi başarısız olmuştu ilk çalışmalarında aşının, geriden geliyordu ama yeniden aşı hazırlamaya girişmişti. Üçüncü faz çalışmasına 35 bin kişiyle başlıyor, bu yıl sonuna kadar Sanofi de; demek ki büyük aşı üreticileri arasındaki yerini alacak. Farklı çalışmalar var aşılarla ilgili dedim, bunlardan bir tanesi, bu ilginç bir çalışma, önemli bir çalışma Donal Skelly isimli bir araştırıcının başı çektiği bir grup tarafından yayınlandı. Çalışmada doğal enfeksiyonda oluşan koruma ile aşılama sonucunda oluşan koruma kıyaslanmış ve deniyor ki aşıyla oluşturulan bağışıklık varyantlara daha da etkili. Bu önemli bir nokta, yani dönem dönem biz biliyoruz bunu, aşının ve doğal enfeksiyon geçirmenin sağladığı bağışıklık farklı olabilir. Birçok enfeksiyon hastalığında böyledir, COVID-19’da da aşıyla sağlanan bağışıklığın doğal enfeksiyona oranla daha geniş bir yelpazede koruma sağladığı gösterildi. Son bir haberle bitireyim, o da Nature Medicine’de yayınlandı geçen hafta başında, Brian Warth ve arkadaşları yayınladılar. Bu yayın ilginç çünkü VLP yani ‘virus like particule’ dediğimiz, Ankara’da ODTÜ, Bilkent ortak projesinde bu yöntem ile aşı hazırlanıyordu. Bu VLP yöntemiyle hazırlanan aşıyı –sıkı durun- bitkilerde üretmişler! Bitkide sentezlettiriyorlar, bu çok önemli bir şey, bu benim çok hayal ettiğim, biraz fantazi bir yaklaşımdı. Yıllardan beri hep bu örneğin Afrika’da çocuklara, muz gibi birtakım meyvalar içinde aşı sağlanırsa eğer hem beslenme hem de hastalıktan korunma gibi iki sorun iki olumlu yaklaşımda bulunabilir diyordum. Böyle bir çalışma yapmış Warth ve arkadaşları Nature Medicine gibi önemli bir dergide kabul görmüş. Çünkü virüsün VLP’lerini bitkide üretmişler. Eğer isterseniz daha sonraki programlarda bunun detaylarını konuşuruz

ÖM: Günün en önemli haberlerinden biri doğrusu!

SB: Evet önemli bir haber. Ben burada durayım, size iyi haftalar

ÖM: Bitirirken ben de şey söyleyeyim, bir hafta bir programın başından bu yana Türkiye’de hesabımız doğruysa eğer 6 kişiye yakın insan hayatını kaybetti şu ana kadar. 

SB: Elbette, yani büyük bir olasılıkla Sayın Elbek ve Kayahan Pala değineceklerdir perşembe günü Türkiye’de olup bitenlere, bugün herkes 4 gözle açıklama bekliyor tamamen açılacağız diye. Bunun ne getirip ne götüreceğini herhalde yaz sonuna doğru sonbaharda hem biz hem dünya görecektir diye düşünüyorum. 

ÖM: Evet, çok teşekkürler.

SB: Ben teşekkür ederim. İyi yayınlar, sağ olun!

ÖÖ: Görüşmek üzere. 

SB: İyi haftalar Feryal, Özdeş sevgiler.