On iki ay, on iki şarkı

-
Aa
+
a
a
a

Günler, haftalar ve aylar hızla geçip gidiyormuş gibi hissetsek de, akıp giden zaman üzerimizde mutlaka belli izler bırakıyor ve geride kalan her bir ay herkes için farklı bir anlam taşıyabiliyor. Biz de 2024’ün ilk programında, yılın on iki ayı için yazılmış on iki şarkıyla, farklı ayların farklı müzisyenler için ifade ettiklerini keşfetmeye çalıştık.

Mentissa

Programın açılışını, Mentissa’nın Blair MacKichan ve Vincha ile birlikte, yılın ilk günü için kaleme aldığı Premier Janvier adlı parçayla yaptık. 1999’da Belçika’da dünyaya gelen sanatçı, ilk stüdyo albümünü 2022’nin Kasım ayında piyasaya sürmüş, 2023’te de En İyi Çıkış Yapan Kadın Şarkıcı dalında Victoire de la Musique ödülüne layık görülmüştü. İlk albümünde yer alan bu şarkıda da zamanın hızla akıp gidişinden ve yıllar içinde insan ilişkilerinde meydana gelen değişimlerden söz ediyor bize Mentissa ve geleceğin kendilerine neler getireceğinden tam olarak emin olamayan bir çiftin korku ve endişelerini dile getiriyor.

Yılın ikinci ayı Şubat ise Maxime Le Forestier için özel bir önem taşıyor zira 10 Şubat 1949 günü dünyaya gelen sanatçı, bu ay içinde doğum gününü kutluyor. 1973’te piyasaya çıkan ikinci stüdyo albümünde yer alan Fevrier de cette année-là - O yılın Şubat ayı adlı parçasında da doğduğu dönemde dünyada olup bitenlerden bahsetmiş bize Le Forestier. Hiroşima’dan dört yıl sonra, Vietnam’a Hindu Çini denildiği, Mao’nun iktidara geldiği, insanların hala savaştan konuştuğu, Léo Ferré’nin À Saint-Germain-Des-Prés’yi söylediği o ay, günler yavaş yavaş uzarken ve Norveç’ten gelen rüzgâr, kar tanelerini taşırken hayata gözlerini açmış Maxime Le Forestier ve bu şarkısıyla da bu özel günü ölümsüzleştirmiş. 

Mart ya da Fransızcasıyla Mars, adını Savaş Tanrısı Martius’tan almış. Bu, aynı zamanda güneş sisteminin dördüncü gezegenine verilen isim. Bu yüzden özellikle Fransızca şarkılarda Mart ayından mı yoksa Mars gezegeninden mi bahsedildiği zaman zaman karışabiliyor fakat bizim şimdi söz edeceğimiz şarkı, bahar mevsiminin başlangıcı olarak kabul edilen yılın üçüncü ayını konu alıyor. Brezilyalı müzisyen Antônio Carlos Jobim, 1972’nin Mart ayında bir gün, eşiyle dolaşırken yazmış şarkıyı. Bununla birlikte Mart ayı bizdekine zıt şekilde güney yarım kürede sonbaharın ve dolayısıyla yağmur mevsiminin başlangıcı anlamına geliyor. Bu yüzden de Jobim şarkısına, Águas de Março (Mart’ın suları) ismini vermiş. Ertesi yıl, Jobim’in talebi üzerine, o dönem Güney Amerika melodilerine merak saran Georges Moustaki, Les eaux de Mars adıyla Fransızcaya uyarlamış parçayı ve ilkbaharı konu alan bu versiyon büyük beğeni toplamış, hatta bir başka Brezilyalı Chico Buarque tarafından dünyanın en güzel şarkısı olarak nitelendirilmiş.

Mart ayı, bu parçada da bahsedildiği gibi kış mevsiminden ilkbahara geçişi simgelerken yılın dördüncü ayı Nisan ise ılık ve güneşli havaların yanı sıra doğanın uyanışını müjdeler bize. Buna karşın Nisan’da giysi seçerken tedbirli olmak gerekir zira hava ne Ocak ve Şubat’ta olduğu kadar soğuk ne de yaz aylarındaki kadar sıcaktır, bu açıdan da biraz zor bir aydır Nisan. İşte Laurent Voulzy’nin, sözleri Alain Souchon imzalı 2002 tarihli La fille d’Avril – Nisan kızı adlı parçasında da bu konuya değinilmiş ve gerek kalplerinin gerekse bedenlerinin kısa sürede keşfedilmesini istemeyen kadınlar, Nisan ayıyla özdeşleştirilmiş.

Yılın beşinci ayı Mayıs ise Fransız popüler müziğinde sıkça 1968 öğrenci olaylarıyla anılır ve bundan dolayı bir değişim ayı olarak görülür. Bunun yanı sıra artık havaların iyiden iyiye ısındığı ve yaza bir adım daha yaklaştığımız bir aydır Mayıs. 2000 tarihli albümüne ismini veren Les embellies de Mai adlı parçasında da Franck Monnet bize Mayıs’ın bu ikinci anlamından bahsediyor ve “Gel, bütün sorunları bir kenara bırakalım ve Mayıs’ın güzel havalarıyla dans edelim” diyor.

Yılın altıncı ayı Haziran'ın Latince adı Junius. Romalı şair Ovidius’a göre bu isim Tanrıça Juno’nun onuruna verilmiş. Bir başka kaynağa göre ise Roma İmparatorluğunun efsanevi kurucusu Lucius Junius Brutus’tan ilham alınmış. Fransız popüler müziğinde Haziran ayını konu alan şarkıların en dikkat çekeni ise Georges Moustaki’ye ait. 1996 tarihli Chanson du mois de juin isimli parçasında: “Melankoliyle bakıyordum dünyaya, gülümsedi bakışın bana tatlı ışıkta, hafifti esinti, kızlarsa güzeldi, havada bir cennet havası vardı, çalıyordu mandolinler, flütler, obualar, Haziran ayıydı bu, gökyüzünün aydınlandığı ay” sözleriyle tasvir ediyor Moustaki yılın altıncı ayını.

Temmuz denilince,genelde güneş ve deniz akla gelir ama Serge Lama, 1968 tarihli Le 15 Juillet à 5 heures adlı parçasında takvimin ve saatin adeta durduğu keyif dolu kısa bir zaman diliminden bahsediyor bize. Sanatçı parçayı, bir röportaj sırasında bir gazetecinin, kendisine bir şarkı yazıyormuş gibi poz vermesini istediği kısa aralıkta kaleme almış. Lama’nın şarkısına, Temmuz’la gelen rehavet duygusu hâkim. Arılarının vızıltıları, sandaletlerin boğuk gürültüsü, sabah toplanan taze çiçek kokuları ve iştahla yenen kavun, hep yaz mevsimini hatırlatan imgeler. Bununla birlikte bu rehavet anının geçici olduğu da biliniyor ve o Temmuz günü arkadaşları Frédérique’in evinde bulunanlar, yakında sıkıcı apartman dairelerine ve günlük hayatın monotonluğuna geri dönecekler ve o Temmuz akşamüstünden geriye sadece bir koku kalacak hafızalarda. 

Ağustos, çoğumuz için tatille aynı anlama gelir. İşte Michèle Torr da, 1980 tarihli Juillet-Août à Tahiti adlı parçasında, yaz aylarında, Tahiti'nin yakıcı güneşi altında geçirdiği tatillerden bahsediyor bize. 

Temmuz ve Ağustos sıcağı Eylül’de kendini daha serin havalara bırakır ya da en azından küresel ısınma öncesi "bırakırdı". Son yıllarda Eylül’ün büyük kısmında yazdan kalma günler yaşasak da geçmişte yağmurlu günlerin başlangıcı anlamına gelirdi yılın dokuzuncu ayı. Bununla birlikte geri dönüşü de simgeler çoğu zaman Eylül. İnsanlar tatil beldelerinden yaşadıkları şehirlere, işlerine ve okullarına dönerler. İşte Gilbert Bécaud da, 1978 tarihli C’est en Septembre – Eylül’de adlı parçasında bu geri dönüşten duyduğu mutluluktan söz ediyor bize ne var ki geri dönen kendisi değil, Akdeniz kıyısında bulunan doğum yeri Toulon’a yaz ayları boyunca gelen kalabalık turist kafileleri. Eylül’ün gelmesiyle birlikte, plajları çadırları ve karavanlarıyla bir anlamda işgal eden tüm bu turistlerin evlerine dönmesi, onu rahatlatıyor ve sanatçı: “Eylül’de, yelkenliler tekrar ortaya çıktığında ve sahil bronzlaşmış bir sonbaharın gölgesinde titrediğinde, ancak Eylül’de, yaşanabilir gerçekten” sözleriyle paylaşıyor bu ferahlama duygusunu dinleyenleriyle. 

Sonbaharı konu alan şarkılar genelde ağaçların yapraklarını dökmeye başladığı, havaların serinlediği Ekim ayında geçer. Bu aya özgü yazılmış en güzel şarkılardan biri de pop, blues ve folk tarzındaki birbirinden güzel parçalarıyla tanınan Francis Cabrel’e ait. Cabrel için, Ekim ayı, başkalarıyla yakınlaşma ve onlara ilgi gösterme anlamına da geliyor. 1994 tarihli Octobre adlı parçasında da, sonbaharı monoton kılan beyaz teneke masalar ya da boş vazoların yerine çiçekler ve renkli masa örtülerini görmeyi tercih ettiğini belirtiyor sanatçı. Ona göre, sonbahar mevsiminin bu ayı belli bir melankoli duygusu yaratsa da illa kasvetli olması gerekmiyor. Nitekim Cabrel şarkısında gelecek zaman kipini kullanarak, şairler ve âşıklara özgü bu aydan melankoli dolu bir şekilde bahsediyor. Eve dönüş duygusu, ağaçlardan düşen kuru yaprakların dansını izleyen sanatçıya ilham veriyor. Cabrel bunlardan aynı zamanda kendi yaşadığı ilişki için de ilham alıyor ve yaklaşmakta olan soğuk günler, tarafların hem duygusal hem de fiziksel anlamda birbirlerine daha da yakınlaştığı bir ilişkiyi müjdeliyor. 

Sonbaharın üçüncü ayı Kasım genelde hüzün duygusuyla birlikte anılır. Kısalan günler, gri gökyüzü ve soğuyan havalar, artık iyiden iyiye kışın yaklaşmakta olduğunu haber verir bize. Bu hüzün ve kasvet hissini en iyi yansıtan parçalardan biri de Benjamin Biolay’nin 2001 tarihli ilk stüdyo albümü “Rose Kennedy”nin açılış şarkısı Novembre toute l’année (Tüm yıl Kasım). Biolay, repertuarının özellikle ilk birkaç yılına damga vuracak bu karanlık duyguları, ilk albümünün açılışını yapan bu parçadaki piyano tınılarıyla hissettiriyor dinleyenlerine ve tüm bu kasvet ve nostalji havası albümün nerdeyse tamamına yayılıyor. Bununla birlikte sanatçı şarkı boyunca bahsettiği “çıkmaz sokağı andıran anılar”, “karşı yöne doğru yolculuklar” ve “yok olan ışık” gibi kavramları içeren “karışık” ve “yokuş aşağı giden” hayatları tüm yıl süren bir Kasım ayına benzetiyor. 

Yılın son ayını konu alan şarkılarda genelde Noel ya da yeni yıldan bahsedilir ancak biz programın kapanış parçası olarak, soğuk kış günlerinde geçen bir aşk hikâyesini anlatan bir şarkıdan bahsedeceğiz. Patricia Carli’nin L’homme sur la plage – Kumsaldaki adam ya da diğer adıyla C’était en Décembre – Aralık ayıydı adlı bu parçası, 1978 yılında çıkmıştı piyasaya. Şarkıda: “Aralık ayıydı, sahilde, Aralık ayıydı, karın altında, gülüyorduk birlikte ve dalgalar, anlatıyordu kahkahalarımızı, kış rüzgârına, içmek istedi dudaklarımdan, tuzu, buğuyu ve karı, ama anlayamayacak kadar gençtim ben, onun bana sunduğunu hayatını” sözleriyle bahsediyordu sanatçı bize sonu ayrılıkla biten bu kısa ilişkiden.

Şarkıcı / YorumcuParça AdıAlbüm AdıSüre
Mentissa Premier Janvier La vingtaine 3:32
Maxime Le Forestier Février De Cette Année-là Le Steak 4:31
Pauline Croze Les eaux de Mars Bossa nova 3:00
Laurent Voulzy La fille d'Avril Avril 4:01
Franck Monnet & Vincent Delerm Les Embellies De Mai Favourite Songs 2:28
Georges Moustaki Chanson du moi de Juin Tout reste à dire 2:24
Serge Lama Le 15 Juillet à cinq heures Un jour, une vie (live) 3:38
Michèle Torr Juillet-août à Tahiti Olympia 1980 & 1982 (Live) 3:50
Gilbert Bécaud C'est en Septembre Olympia 1991 3:55
Francis Cabrel Octobre Samedi soir sur la Terre 3:34
Benjamin Biolay Novembre toute l'année Rose Kennedy (Edition Deluxe) 3:17
Patricia Carli L'homme sur la plage (C'était en Décembre) Salut les copains 4:12