“Bahçe tarımıyla kendimize yetebiliriz”

-
Aa
+
a
a
a

Atlas Sarrafoğlu'nun iklim krizi çalışmalarıyla tanınan bilim insanı Peter Kalmus'la gerçekleştirmiş olduğu röportaj 30.09.2022 tarihinde Oksijen'de yayımlanmıştır.

Peter Kalmus 48 yaşında Kaliforniya’da yaşayan, NASA’nın Jet Propulsion Laboratuvarı’nda biyolojik sistemler ve iklim değişikliği üzerine çalışan bir bilim insanı. Kalmus, aynı zamanda doğruların söylenmesi gerektiğini savunan bir iklim aktivisti ve Yokoluş İsyanı’nın bilim insanları kolu olan Scientist Rebellion üyesi. Kalmus, geçen nisan sonunda, Los Angeles şehir merkezindeki JP Morgan Chase binasının girişine kendisini zincirleyerek iklim krizi için harekete geçilmesini talep ettiği için tutuklanmıştı. Being the Change: Live Well and Spark a Climate Revolution (Değişim Olmak: İyi Yaşayın ve Bir İklim Devrimi Başlatın) isimli kitabın yazarı Peter Kalmus ile geçen nisan ayında sosyal medya üzerinden tanıştım ve o zamandan beri iletişimdeyiz. Peter Kalmus’la iklim krizini ve dünyanın son dönemdeki çıkmazlarını konuştuk.

Durum çok acil

İklim aktivistlerine destekleriniz çok anlamlı. Fridays For Future, Extinction Rebellion ve Just Stop Oil gibi diğer iklim gruplarının şu anda yaptıkları hakkında ne düşünüyorsunuz? 

Bence yapılan her şey çok güzel. Dünya ve bizim için risk almaya istekli aktivistler en basit ifadeyle kahramanlardır. Umarım herkes, kim ve nerede olursa olsun, alabildiği kadar risk alabilir.

Ukrayna-Rus savaşı sebebiyle birçok sözler tutulmadı, ertelendi ve hatta tam tersi oldu. Örneğin Almanya’da Yeşiller Partisi iktidara geldiği için umutluyduk ama şimdi koalisyon halinde oldukları hükümet kömür santrallerini yeniden açma kararı aldı. Bunu neden yapıyorlar?

Evet, buna çok üzüldüm. Neden seçilmiş liderler, yenilenebilir enerji kaynakları ve fosil yakıtı azaltmak yerine fosil yakıtı yaygınlaştırmayı tercih ediyor? Sanırım bunun nedeni, halkın küresel ısınmayla ilgili ne kadar zor durumda olduğumuzu henüz anlayamamış olması. Bu, zenginlerin, yoksulların “kendilerine ait” servetlerinden hiçbirine sahip olmasına izin vermeme konusundaki derin, bencil arzularıyla birleşiyor.

Sizce siyasi partiler bu varoluşsal sorunu çözebilir mi?

Medya, halka durumun ne kadar ciddi olduğunu söyleme görevini yerine getirmiyor. Halk gerçekten bilmiyor, bir taraftan da akaryakıt fiyatlarının yükselmesini istemiyor. Düşük gelirli hanelerin maliyetlerinin kontrolden çıkmaması için zenginlerin fosil yakıtlardan uzaklaşmayı desteklemesi gerekiyor. Ancak zenginler bununla savaşıyor. Daha düşük yakıt maliyetleri talep ediyorlar ve böylece seçilmiş liderler iklim çöküşü hakkında herhangi bir şey yapmak için herhangi bir baskı hissetmiyorlar. Henüz!

Nükleer enerjiye karşı değilim

Gündemde tam bittiği düşünülürken yeniden ortaya çıkan nükleer enerji tartışması var. AB bile nükleeri ‘sürdürülebilir’ olarak tanımlaya başladı.  Sizin görüşünüz nedir?

Nükleer, birçok insanın düşündüğü kadar kötü değil. Örneğin, kömür enerjisinden çok daha güvenli. Nükleer enerji, kömürden çok daha az insanın ölümüne yol açtı. Milyonda bir gibi bir orandan bahsediyoruz ve bu, iklim çöküşünün hızla kötüleşen etkilerini kapsamıyor. Yeni nükleer santrallerin inşası yavaş ve pahalı. Aynı zamanda birçok ülkede nükleer karşıtı eylemcilerin büyük direnişiyle karşı karşıyayız. Yenilenebilir kaynaklara odaklanmanın daha yüksek bir öncelik olması gerektiğini düşünüyorum, ancak sivil nükleer enerjiye karşı değilim.

Türkiye’de özellikle büyük şehirlerde yoğun yağışların neden olduğu korkutan sel baskınları yaşandı. Belediyeler eleştiriliyor, altyapı eksikliği olduğu söyleniyor. Sizce şehirlerimiz derinleşen bir krize hazır mı? 

Bu sadece başlangıç. İklim krizi çok daha kötüye gittiğinde çözümlere ulaşabilecek miyiz, emin değilim. İklim krizinden sorumlu olan fosil yakıt endüstrisini sona erdirmek ne kadar uzun sürerse, o kadar kötüleşecek. Ve tahminlerin ötesinde, çok yakında iklim krizine uyum sağlamamız daha da zorlaşacaktır. Hollanda’da çiftçilerin aylardır devam ettirdikleri bir protesto var. Şiddet olayları da yaşanıyor…

Bu durumun nedeni, Hollanda hükümetinin nitrojen emisyonlarını azaltma kararları. Sera gazı emisyonlarını kesinlikle azaltmalıyız. Fizik bilimi hayatta kalmamız için bunu söylüyor.

En büyük sorun gıda güvensizliği

İklim kriziyle ilgili tarımın geleceği ve gıda güvenliği hakkında ne düşünüyorsunuz?

Şu anda gıda güvensizliğinin en büyük sorun olduğunu düşünüyorum. Bir iklim acil durumunda 8 milyar insanı beslemenin yolu aslında oldukça açık; endüstriyel hayvan tarımını sonlandırmak ve bitki bazlı beslenmeye geçmek. Bu çözüm birçok hayatı kurtaracaktır. İklimin tarım üzerindeki etkileri nedeniyle gıda kıtlığı arttıkça, medyada muhtemelen “enflasyon” olarak göze çarpıyor olacak. 

Tam da bunu soracaktım. Dünyayı besleyebilmek için bizler ne yapabiliriz? 

Gıda talebinin 2030’a kadar 2010 seviyelerinin yüzde 150’sine ve 2050’ye kadar iki katına çıkması bekleniyor. Talep artışı, hem nüfus hem de tüketimdeki artışlardan kaynaklanıyor ve verim tahminleri çok yetersiz kalıyor.

Zengin ülkeler yiyeceğin değerini bilmiyor 

Küresel gıda üretimini ikiye katlasak bile bu hızı 2050’den sonra da sürdürebilir miyiz?

Küresel gıda sisteminin karmaşıklığı göz önüne alındığında, en yoğun gıda üretimi için bir tarih tahmin etmek imkansız. Ama nüfus artışı zirveye yaklaştıkça, talebin bölgesel olarak arzı aştığı ve siyasi istikrarsızlığa katkıda bulunduğu için gıdanın gerçek fiyatı artacaktır. Zengin ülkelerde yaşayanlar yiyeceklerin değerini ne yazık ki bilmiyorlar. Yine de çaresiz değiliz. Bahçelerimizde ve boş alanlarda kendimiz yiyecek yetiştirebiliriz. Fosil yakıtlar olmadan kendilerini besleyebilecek topluluklar yaratabiliriz. Bu yollarla, tarımımızı yavaş yavaş endüstriyel monokültürlerden uzaklaştırabilir, daha küçük ölçeklerde organik polikültürlere geçiş yapabiliriz. Bu değişim, çoğumuzun yiyecek yetiştirmek için biraz çaba göstermesini gerektirecek. Bu uygulamayı faydalı buluyorum.