Sesimizi bir kez daha yükseltiyoruz: "İklim adaleti, şimdi!"

-
Aa
+
a
a
a

İklim Kuşağı Konuşuyor'da Atlas Sarrafoğlu, haftanın iklim haberlerini değerlendiriyor ve 19 Nisan akşamı #İklimAdaletiŞimdi demek için bir araya gelecek gençlerin Küresel İklim Grevi çağrısını iletiyor.

Sesimizi bir kez daha yükseltiyoruz: "İklim adaleti, şimdi!"
 

Sesimizi bir kez daha yükseltiyoruz: "İklim adaleti, şimdi!"

podcast servisi: iTunes / RSS

Merhaba sayın Açık Radyo dinleyicileri,

İklim Kuşağı Konuşuyor programına hoşgeldiniz. Geçtiğimiz hafta içinde iklim krizi dünyanın çok farklı bölgelerinde yine hissedildi. Bilim insanlarının raporları iklim krizini belgeleri ile doğruladığı halde yeterli bir iklim liderliği henüz görünürde değil. 

İlk haberim ile başlıyorum; Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’nın iklim değişikliği analizine göre; 2040’a kadar Türkiye’de ortalama sıcaklık iyimser senaryoda da kötümser senaryoda da 1 buçuk derece artacak.

Kısa Dalga’dan Sinan Tartanoğlu’nun aktardığına göre; 100 yılda bir görülecek kadar büyük orman yangınlarının yüzyıl sonuna doğru 54 yılda bir, 100 yılda bir görülecek kadar şiddetli yağışların ise yüzyıl sonuna doğru 49 yılda bir görülmesi bekleniyor.

Bakanlığı’n 2024-2030 yıllarını kapsayan; “İklim Değişikliğine Uyum Stratejisi ve Eylem Planı” yayınlandı. Raporda, “Türkiye’de İklim Değişikliği Etkileri ve Çoklu-Tehlike Analizi” çalışmasının sonuçlarına da yer verildi.

Raporda önce, mevcut durumun sıcaklık açısından bir analizi yapıldı. Buna göre; Türkiye’nin son 30 yıllık yani 1991-2020 arasında ortalama sıcaklığı yaklaşık 13,9 derece… Ancak Türkiye’nin 2012-2022 dönemi son 11 yıllık ortalama sıcaklığı ise 14,1 derece olarak belirlendi.

Çalışmada, “2021-2040 döneminde her iki senaryo için de Türkiye’de ortalama sıcaklığın 1,5 derece artacağının öngörüldüğü” değerlendirmesi yapıldı.

2081 – 2100 döneminde ise ortalama sıcaklık artışı iyimser senaryoya göre 3 dereceyi, kötümser senaryoya göre ise altı dereceyi bulacak.

Analizde yer alan tahminlere göre en yüksek değerler Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde meydana gelecek. “Her iki senaryoda da ortalama sıcaklıktaki değişimin en fazla Doğu Anadolu Bölgesi’nde, en az Marmara Bölgesi’nin Trakya bölümü ile Kuzey Ege dolaylarında görüleceği tahmin ediliyor.”

Kötümser senaryoya göre sıcak dalgalarındaki en dramatik artış 2090’larda görülecek. Bu senaryoya göre 10 yılda bir görülen sıcak dalgalarının yüzyıl sonuna kadar yılda bir görüleceği tahmin ediliyor.

“Sıcak dalgaları gelecek projeksiyonlarına göre neredeyse her yıl görülmesi beklenen bir tehlike olarak belirleniyor. Sıcak dalgalarının aksine, soğuk dalgalarının frekansında ise ülke genelinde tüm dönemlerde azalma eğilimi öngörülüyor.”

Analize göre iki yılda bir görülen kuraklıkların her iki senaryoya göre gelecekte neredeyse her yıl görülmesi bekleniyor.

İklim krizi kuraklıkla kendini gösterdiği gibi sellerle de can almaya devam ediyor.

Afganistan ve Pakistan’ı etkisi altına alan ve mevsim normallerine göre erken başlayan şiddetli yağışlar, en az 72 kişinin ölümüne ve binlerce kişinin mağdur olmasına yol açtı.

The Independent‘in aktardığına göre Afganistan’da Taliban sözcüsü, geçtiğimiz Pazar günü ülkede meydana gelen sel felaketlerinde en az 33 kişinin hayatını kaybettiğini ve 27 kişinin yaralandığını doğruladı. Sözcü Abdullah Janan Saiq, ayrıca selin 200 hayvanın ölümüne, 600’den fazla evin yıkılmasına, 800 hektar tarım arazisinin ve 85 kilometre yolun zarar görmesine yol açtığını belirtti. 

Pakistan’da ise sel ve yıldırım düşmesi sonucu en az 39 kişi hayatını kaybetti. Sosyal medyada paylaşılan fotoğraf ve videolar, insanların bellerine kadar suya batmış şekilde evlerinden eşyalarını kurtarmaya çalıştıklarını gösteriyor. En çok etkilenen bölgeler arasında Balochistan, Khyber Pakhtunkhwa ve Punjab eyaletleri yer alıyor. Özellikle Balochistan’ın kıyı kasabaları, ana liman şehri Gwadar da dahil olmak üzere ciddi hasarlar aldı. Bu hasarlar, günlük yaşamı olumsuz etkileyen elektrik ve diğer temel altyapılarda kesintilere neden oldu.

Her iki ülkenin hava durumu daireleri, önümüzdeki günlerde daha fazla yağış beklendiğini duyurdu.

Pakistan ve Afganistan, iklim krizine karşı dünyanın en savunmasız ülkeleri arasında yer alıyor. Her iki ülke de son yıllarda aşırı sel zararları bildirmiş olup, küresel ısınmaya katkıları nispeten düşük olmasına rağmen bu durumdan ciddi şekilde etkileniyor.

2022’de Pakistan, kayıtlara geçen en kötü sel felaketini yaşamış, ülkenin üçte biri su altında kalmış, bin yedi yüzden fazla insan hayatını kaybetmiş ve milyonlarca kişi yerinden edilmişti. 

Ayrıca bir de Birleşik Arap Emirlikleri'nde kurak geçen kışın ardından gelen aşırı yağış, otoyolları ve evler sular altında bıraktı. Çölün ortasına kurulu Dubai'ye bir günde yaklaşık bir buçuk yıl içinde beklenen miktarda yağış düştü. 

Birleşik Arap Emirlikleri’nin yanı sıra Arabistan yarımadasındaki komşuları Bahreyn, Umman, Katar ve Suudi Arabistan’da yağışlar görüldü, ancak emirlik hepsinden daha fazla ve etkili yağış aldı.

Aşırı yağışların en temel nedeni, sıcak havanın daha fazla su buharı tutabilmesi.

İnsan kaynaklı iklim çöküşü, dünya genelinde aşırı hava koşullarını daha da güçlendiriyor ve sıcak dalgalarından sellere ve kontrol edilemeyen yangınlara kadar daha sık ve daha ölümcül felaketlere yol açıyor. Bilim insanları son on yılın en ciddi olaylarından çoğunun, insan kaynaklı küresel ısınma olmasaydı neredeyse imkansız olduğuna dikkat çekiyor. 

Yine geçtiğimiz Çarşamba günü yayınlanan yeni bir çalışma ise rekor kıran sıcak dalgalar, ciddi sel felaketleri ve şiddetli yangınlar, iklim değişikliği tarafından kötüleştirilerek, sadece önümüzdeki 26 yıl içinde küresel gelirde yaklaşık %19'luk bir düşüşe neden olduğunun altını çiziyor.

Bu finansal darbe sadece büyük hükümetleri ve şirketleri etkilemeyecek. Birleşmiş Milletler'e göre, dünya, mevcut iklim politikaları ve hedefleriyle bile önümüzdeki yüzyılda küresel ısınmanın neredeyse 3 derece artmasına doğru ilerliyor.

Nature'da yayınlanan Çarşamba günkü çalışmadaki araştırmacılar, krize şimdi çözüm bulma çabaları artırılsa bile, kısa vadeli finansal acının kaçınılmaz olduğunu söyledi.

Bu arada Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na bağlı İklim Değişikliği Başkanlığı ile Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı UNDP işbirliğiyle yürütülen “Türkiye’nin Sera Gazı Azaltım Hedefinin Revizyonu ve Uzun Vadeli İklim Değişikliği Stratejisinin Geliştirilmesi Projesi” kapsamında hazırlanan İklim Değişikliği Azaltım Stratejisi ve Eylem Planı; İDASEP yayımlandı.

2053’e kadar net sıfır emisyon hedefine ulaşmak için geliştirilen çeşitli stratejilerin açıklandığı eylem planı raporunda yer alan stratejiler arasında, Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) mevzuatına ‘karbon içeriği’ eklenmesi planı da bulunuyor. Bu değişiklik, özellikle taşımacılık sektöründe fosil yakıtların kullanımını azaltmayı ve elektrikli araç kullanımını artırmayı hedefliyor.

Türkiye’nin İklim Değişikliği Azaltım Stratejisi ve Eylem Planı çerçevesinde, 2053 net sıfır emisyon hedefine ulaşmak için enerji, sanayi, ulaştırma, tarım, bina, atık, arazi ve orman sektörlerinde emisyonların azaltılması planlanıyor. İDASEP’ın bir parçası olarak ÖTV’ye karbon içeriği eklenmesi, bu yönde atılacak somut adımlardan biri olarak öne çıkıyor. Özellikle taşımacılık sektöründe uygulanacak bu yeni vergilendirme politikası, Türkiye’nin fosil yakıt bağımlılığını azaltmasına ve temiz enerjiye geçiş yapmasına yardımcı olacak kritik bir dönüşümü hedefliyor.

İDASEP raporunda belirtilen diğer hedefler de Türkiye’nin iklim değişikliğiyle mücadelede geniş bir yelpazede adımlar atmasını öngörüyor. Bu hedeflerden bazıları, enerji verimliliğinin artırılması, yenilenebilir enerji kaynaklarının kullanımının maksimize edilmesi ve sürdürülebilir kentleşme politikalarının hayata geçirilmesini içeriyor. Ayrıca, sanayi sektöründe karbon ayak izinin azaltılması ve neredeyse sıfır enerjili binaların yaygınlaştırılması gibi önlemler de planlar arasında.

Sırada bir rapor var; Global Energy Monitor’ün her yıl yayınlanan ‘‘Yükseliş ve Çöküş’’ raporuna göre, 2023 yılında dünyada işletmede olan kömür kurulu gücünde %2’lik bir artış yaşandı. Bu artışın üçte ikisi Çin’den kaynaklanırken, ABD ve Avrupa’da emekli edilen kapasitenin diğer yıllara kıyasla daha düşük olması da bu artışı etkiledi.

Global Energy Monitor Kömür Programı Direktörü Flora Champenois, kömürün bu yılki durumunun bir anomali olduğunu söylerken şöyle devam etti: “Zira tüm işaretler bu hızlı genişlemenin tersine döneceğini gösteriyor. Ancak kömür santrallarını emekliye ayırması gereken ülkeler bunu daha hızlı yapmalı ve yeni kömür santralları için planları olan ülkeler de bunların asla inşa edilmemesini sağlamalı. Aksi takdirde Paris Anlaşması’ndaki hedeflerimize ulaşmayı ve temiz enerjiye hızlı bir geçişin getireceği faydalardan yararlanmayı unutabiliriz.”

Rapora göre Türkiye, 2023 yılında ne yeni bir kömürlü termik santralı işletmeye aldı ne de yeni bir inşaata başladı. Son zamanlarda, mahkeme ve devlet kurumlarının kararları, Kirazlıdere Termik Santrali, Alpu Termik Santrali, Afşin-Elbistan C Termik Santrali ve Ilgın Termik Santrali de dahil olmak üzere birkaç projenin hayata geçirilmesini durdurdu veya engelledi.

Öte yandan, Türkiye’de hâlâ altı kömürlü termik santral projesi bulunuyor. Üstelik 2023 yılında Türkiye ile Birleşik Arap Emirlikleri arasında imzalanan ve 3 GW’a kadar yeni kömür yatırımlarını içeren 10 yıllık enerji anlaşması, Türkiye’de kömürlü termik santral kurulu gücünün artması riski oluşturdu.

Geride bıraktığımız günlerde mercanların da iklim krizinden nasibini aldığını gördük. 

Habere bakalım; ABD’nin Ulusal Okyanus ve Atmosfer Dairesi NOAA ve Uluslararası Mercan Resifleri Girişimi tarafından mercan resiflerine ilişkin ortak açıklama yapıldı.

Açıklamada, Şubat 2023’ten beri yapılan gözlemler sonucunda 54 ülke ve bölgedeki mercan resiflerinin ağardığı kaydedildi. Bu gelişmenin dünya genelinde dördüncü ağarma vakası olduğu belirtildi.

Mercan ağarmasının, stres altındaki mercanların besin kaynakları olan ve onlara renklerini veren algleri dışarı atmasıyla meydana geldiği ifade edildi. Bu durumun şiddetli ve uzun süreli olması halinde mercanların ölebileceği aktarıldı.

Mercanların ağarmasının farklı bölgelerde zaman zaman meydana geldiği ancak küresel ölçekte ağarma ilan edilebilmesi için büyük okyanusların her birinde önemli ağarmanın belgelenmesi gerektiği kaydedildi.

Sıradaki haberim kahve severler için!

İklim değişikliğinin kahvenin yetişebileceği alanları değiştirmesi beklendiğinden bahsediliyor haberde. Bazı araştırmacılar, kahve için en uygun toprakların 2050 yılına kadar yarısından fazlasının azalacağını ve daha yüksek sıcaklıkların bitkileri zararlılara, yanmaya ve diğer tehditlere karşı daha savunmasız hale getireceğini tahmin ediyor. Aynı zamanda, Asya'da geleneksel olarak çay içen ülkelerde yukarı doğru göç eden insanlar kahveye karşı bir tat geliştirdiklerinden, talep de artıyor.

Milyonlarca yeni insanın bu günlük alışkanlığı edinmesi gibi küçük çiftçiler de mahsul kıtlığıyla karşı karşıya kalabilir ve kahve fiyatlarının yalnızca zenginlerin karşılayabileceği seviyelere yükselmesine neden olabilir.

Yaklaşan tehditleri savuşturmak için bazı tarım bilimcileri, iklime dayanıklı, yüksek verimli kahve çeşitleri yetiştirmek için yoğun bir şekilde çalışıyor. Stem adında bir "lezzet mühendisliği" şirketinin kurucusu ve başkanı olan Henri Kunz, kahve hücrelerini ağaç yerine laboratuvarda yetiştirerek bu sorunların çoğunu çözebileceğini düşünüyor. Diğer bazı girişimciler, kahvenin çevre sorunlarını çözmek için sürdürülebilir malzemeler kullanmak ve arpa suyuna kafein eklemek gibi kahve alternatiflerine göz atıyor.

“Atomo”, “Northern Wonder” ve “Prefer” isimlere sahip bir grup start up, bazı durumlarda ürünlerinde baklagiller bulunmasına rağmen bu kategoriye "çekirdeksiz kahve" adını veriyor. Ancak, içeceğin özel, tarif edilemez tadı ve aromasına derinden bağlı olan kahve severlerin, çekirdeksiz çeşitleri gönüllü olarak mı yoksa yaklaşan iklim kaynaklı kahve kıyametinin zorlamasıyla mı kucaklayacağı henüz belli değil.

Bu haftanın son haberi ise Youth For Climate Türkiye’den İklim Adaleti İçin Küresel İklim Grevi için bir çağrı aslında.

Dünya gençliği sesini bir kez daha yükseltiyor!

Dünya genelinde iklim aktivistleri, 19 Nisan Cuma günü hükümetlere seslenmek üzere bir kez daha küresel iklim grevine çıkıyor. Türkiye’de de Youth For Climate Türkiye ve Genç İklim Hareketi, 19 Nisan Cuma günü Kadıköy İskele‘de saat 18.30’da dayanışma içinde oldukları STK’lar, iklim hareketleri ve iklim aktivistleri ile bir araya gelecek. 

İklim aktivisti gençler, #İklimAdaletiŞimdi sloganıyla bir araya gelecekleri iklim grevi için çağrıda bulundu:

“Son 10 ay içinde dünya çapında yaşanan rekor sıcaklar, savaşlar, Filistin’deki soykırım ve ülkemizde de özellikle Akbelen’de şiddeti açıkça görülen eko-kırım suçu, iklim adaleti talebimizin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha gösteriyor. Hükümetler ve büyük şirketler, yüksek emisyonların sorumluluğuna sahipken, küresel ısınmayı 1,5 derecenin altında tutmak ve iklim çöküşünü önlemek için gerekli olan adil küresel iklim önlemlerine daha fazla katkıda bulunmak zorunda.”

İklim adaleti için toplu bir seferberliğe olan acil ihtiyacın daha önce hiç olmadığı kadar açık olduğunun belirtildiği açıklamada, “Politik ve ekonomik sistemlerde köklü değişiklikler için baskı yapılması gerekiyor ve karar vericilere sorumluluklarını hatırlatma görevi de biz gençlere düşüyor. Türkiye’de İklim için Gençlik (Youth For Climate Türkiye) ekibi tarafından açılmış olan iklim davasının süreci hakkında bir bilgilendirme yapacağız ve iklim krizinden zedelenen haklarımızı savunacağız” denildi.

Bu çağrı ile yayınımı bitiriyor ve hazırlanıp ben de bu bahar günüde 18.30’da Kadıköy’deki küresel iklim grevine, onlarcasından birini daha eklemeye gidiyorum. Kendimi iyi hissediyorum. Ve programı kapatırken sizin için seçtiğim şarkı; Nina Simone’dan Feeling Good.

Greve gelenlerle bu akşam Kadıköy’de, gelemeyenlerle de haftaya görüşene dek kendinize, sevdiklerinize ve gezegenimize iyi bakın lütfen.