Gaziantep Hayvan Hapishanesi Kapatılsın

-
Aa
+
a
a
a

Gaziantep Hayvanat Bahçesi’nin kapatılması için imza kampanyası başlatıldı.

Fotoğraf: Yeşil Gazete
Gezegenin Geleceği: 19 Nisan 2023
 

Gezegenin Geleceği: 19 Nisan 2023

podcast servisi: iTunes / RSS

Yeşil Gazete’de yer alan habere göre, Gaziantep Hayvanat Bahçesi'ndeki olumsuz yaşam koşulları ve yetersiz bakım çalışmalarını yerinde gözlemleyen hayvan hakları aktivistleri, hayvanat bahçesinin kapatılması için imza kampanyası başlattı. Kampanya, yaklaşık altmış bin imza aldı. Dünyanın en büyük dördüncü, Türkiye’nin ise en büyük hayvanat bahçesi olan Gaziantep Hayvanat Bahçesi’nin kapatılması için imza kampanyası başlatıldı. change.org’da change.org/p/HayvanatBahceleriKapatilsin başlığıyla açılan kampanya, 11 Nisan’da imzaya açıldı. Hayvanat bahçesinin ‘hapishane’ olarak nitelendirildiği kampanyanın açıklamasında, “Gaziantep Hayvanat Bahçesi, Burç Ormanı içerisine inşa edilen bir hapishane. Hapishanenin orman içerisinde var olması, ormanın ekolojik döngüsünü; ormanın kendine ait olan nem, küf, mantar gibi doğal döngüyü riske attığını ve orman içerisindeki ekolojik döngünün tehlike altında olduğunu bildirmek isteriz,” denildi.

485 badem ağacı fidanı dikildi

İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından başlatılan İzmir Tarımı Danışma Hattı Projesi kapsamında Bergama’nın Eğrigöl Mahallesi’nde silajlık mısır yetiştiren Berrak Orhan’ın arazisine kuraklıkla mücadele amacıyla, 485 badem ağacı fidanı dikti. İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından kuraklıkla ve yoksullukla mücadele ile güvenilir, sağlıklı gıdaya erişimi kolaylaştırma hedefiyle kurulan İzmir Tarımı Geliştirme Merkezi (İZTAM), İzmir Tarımı Danışma Hattı ile tarım ve hayvancılıkla uğraşan kooperatif üyelerine ücretsiz danışmanlık hizmetine devam ediyor. Proje kapsamında Bergama’nın Eğrigöl Mahallesi’ndeki bir üreticiye danışmanlık hizmeti sağlandı. Başvuru sahibinin arazisinde yapılan incelemeler sonucunda toprak özelliği, iklim şartları gibi birçok parametre analiz edildi ve arazide badem yetiştirilmesi önerildi. Yaklaşık 15 dönümlük bir arazide eskiden silajlık mısır yetiştirilirken artık kuraklıkla mücadele amacıyla araziye 485 badem ağacı fidanı dikilmiş oldu.

Akkuyu Nükleer Santrali için yeniden çağrı

Mersin Büyükşehir Belediye Başkanı Vahap Seçer, hükümetin nükleer santralde ısrar etmesini eleştirerek, “İktidar, tarım ve turizm kenti Mersin’e inatla nükleer güç santrali yapıyor. Mersinliler, kentimize bu kötülüğü yapanları asla unutmayacak,” dedi. Almanya’nın kurulu son nükleer reaktörleri devre dışı bıraktığı ve nükleer enerji dönemine son verdiği haberleri, dünyanın dört bir yanında nükleere karşı mücadele verenlerin gözünü bu ülkeye çevirdi. Türkiye’nin ilk nükleer santrali olacak Akkuyu Nükleer Santrali’nin yapıldığı Mersin’de de çevre örgütleri, Almanya’nın bu kararının ardından Türkiye’nin de nükleer santral projelerini gözden geçirmesi çağrısında bulundu. Mersin Nükleer Karşıtı Platform, santrale ilk yakıtın 27 Nisan’da getirileceğini, nükleer karşıtları olarak 26 Nisan’da çeşitli etkinlikler yapacaklarını duyurdu.

Samandağ halkı, ‘Yaşam yürüyüşü’ yaptı

Samandağ'da kontrolsüz moloz çalışmalarına karşı Samandağ'da Deniz, Yeşilköy ve Uzunbağ olmak üzere üç noktada 17 gündür yaşam nöbetinde olan Samandağ halkı, ‘Yaşam yürüyüşü’ yaptı. Abdullah Cömert parkında toplanan Samandağ halkı, Arapça ve Türkçe ‘Gitmedik, Buradayız’ sloganları atarak Valilik ve Kriz Koordinasyon Merkezi önüne yürüdü. Polen Ekoloji Kollektifi’nden Çise Yıldız’ın aktardığına göre, burada barikat kuran kolluk güçleri açıklamanın Valilik ve Kriz Koordinasyon önünde yapılmasını engellemek istedi. Polis, kişilerin yüzünü hedef alarak biber gazı kullandı. Kitle, bir arada durarak basın açıklamasını Valilik önünde yapmakta ısrar etti. Vatandaşlar, devletin ve kolluk kuvvetlerinin inşaat şirketlerini korumak için barikatlar kurmasına tepki gösterdi. Molozlarda bulunan asbest, solventler, boyalar, boya tozları, ağır metalli renklendiriciler, yağlar, kurşun, nikel-kadmiyum gibi ağır metaller, petrol ve kimyasal esaslı solüsyonlar, tarım ilaçları gibi gelişi güzel depolanması durumunda insan sağlığı ve doğa açısından tehlike yaratacak maddelerle ile ilgili hiçbir inceleme yapılmadığına dikkat çekiyor.

Orman Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’da soru işaretleri

Orman Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, iklim değişikliği ile mücadele, gıda talebindeki artış, doğal kaynakların etkin şekilde kullanılması, gıda güvencesi ve güvenliğinin temin edilmesi gibi gerekçelerle üretimin planlanması gerekliliğinden yola çıkıyor. Üretim planlamasının arz-talep durumuna göre yapılması öngörüyor. İklim değişikliğinin tarımdaki olumsuz etkilerini azaltmak, gıda güvencesini sağlamak ve ürün çeşitliliğini artıracak bir planlama yapmak önemli. Ancak yasadaki yeni düzenlemeler ve cezai yaptırımlar, dikkat edilmesi gereken bazı sakıncalar içeriyor. Kuraklık, seller ve girdi maliyetlerinin baskısı altında küçük çiftçinin refahı ve bağımsızlığı konusunda bazı soru işaretlerini de beraberinde getiriyor. Yasa hazırlanırken çiftçi örgütleri gibi konuyla ilgili sivil toplum kuruluşlarının, sürdürülebilir tarım konusunda çalışan uzmanların ve akademisyenlerin görüşünün alınmaması, bazı soruları beraberinde getiriyor. Örneğin, yeni düzenleme, özellikle doğa dostu geleneksel uygulamaların, yerel tohumların, çeşitliliğe dayalı uygulamaların ve bu çeşitlilikten beslenen mutfak kültürünün teminatı olan küçük çiftçilerin arazilerini işlemeyi bırakıp toprağını terk etmesine yol açabilir mi? Gıda güvencesinin sağlanması üretim yeterliliği ile birlikte üretimle ilgili konularda söz, yetki ve karar aşamalarında çiftçilerin sürece dahil olmasını da kapsamaz mı? Konuyla ilgili Ege Üniversitesi Tarım Ekonomisi Bölümü Öğretim Elemanı Dr. Fatih Özden, toprak miktarının artırılamaması ve üretim yapılabilecek tarım arazilerinin önemli bir bölümünün mevcut çiftçilerin mülkiyetinde olmasının, sermayenin tarıma nüfuzunu sınırlandıran temel etkenlerden birisi olduğunu söylüyor.